1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Türkiye'nin 2020 hak ihlalleri karnesi

26 Aralık 2020

Türkiye adil olmayan yargılamalar, uzun tutukluluklar, cezaevlerinde kötü muamele ve işkence iddialarıyla geçen bir yılı daha geride bırakıyor. Özellikle pandemide cezaevlerindeki önlemlerin yetersizliği çok tartışıldı.

https://p.dw.com/p/3nE15
Cezaevleri, Türkiye'deki hak ihlallerinin dökümünde, işkence ve pandemi önlemlerinde ihmal iddiaları, siyasi davalar kapsamında uzun tutukluluklar, çıplak arama vakaları gibi başlıklarla öne çıkıyor.
Cezaevleri, Türkiye'deki hak ihlallerinin dökümünde, işkence ve pandemi önlemlerinde ihmal iddiaları, siyasi davalar kapsamında uzun tutukluluklar, çıplak arama vakaları gibi başlıklarla öne çıkıyor. Fotoğraf: SWR

Pandemi koşullarının hakim olduğu 2020 yılı boyunca Türkiye'de hak ihlallerinin hızı kesilmedi. İfade özgürlüğü üzerindeki sınırlamalardan uzun tutukluluğa, işkenceden cezasızlığa kadar yılın hak ihlallerine yol açan önemli gelişmelerini derledik.

15 Nisan'da yürürlüğe giren ceza infaz düzenlemesi ile Türkiye genelindeki 355 cezaevinde bulunan 300 bin tutuklu ve hükümlüden 90 bini tahliye edildi. AKP'nin MHP ile birlikte hazırladığı düzenleme kapsamında organize suç örgütü lideri Alaattin Çakıcı da tahliye edilirken terör başlığı altında yargılanan ancak düşüncelerinden dolayı hapiste tutulan gazeteciler, yazarlar, aydınlar, hak savunucuları ve avukatlar, salgın riskine rağmen cezaevlerinde kalmayı sürdürdü. Tutuklu ve hükümlü yakınları cezaevlerindeki uygulamaların salgını yaydığına dair ciddi iddialar öne sürdü.

Cezaevlerine ilişkin iddialar

Salgında en riskli grupların başında gelen hasta mahpuslar için de bir düzenleme yapılmadı. Ağır hastalar dışındaki hasta mahpusların hastaneye sevkinin yapılmadığı için tedavilerinin aksadığı, tedavi imkanına kavuşanların ise uzun süre karantina hücrelerinde tecrit koşullarında tutulduğu gündeme geldi.

Gergerlioğlu: Ya tabutla çıkıyorlar ya da ölüm döşeğinde

14 Ekim'de KHK'lı eski polis memuru Mustafa Kabakçıoğlu'nun Gümüşhane Cezaevi'nde tek kişilik bir hücrede plastik sandalye üzerinde hayatını kaybettiğinin ortaya çıkması, cezaevinde ihmal iddialarını kuvvetlendirdi. 

HDP Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun gündeme getirdiği çıplak arama vakaları tartışmalara ve tepkilere neden oldu. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, çıplak arama konusunu meclis gündemine taşıyan TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Üyesi Gergerlioğlu için "FETÖ'cü terörist" ifadesini kullandı. Uşak Emniyeti'nde görevli polis memurları da dile getirdiği iddialar nedeniyle, HDP'li milletvekili hakkında suç duyurusunda bulundu.

İnfaz indirimi düzenlemesiyle birlikte şiddet failleri bir bir cezaevlerinden çıkarken bu durumun şiddet mağduru kadınlara bildirilmediği ortaya çıktı. Kadın örgütlerinin etkin uygulanması talebinde bulundukları 6284 sayılı kanun ise Hakimler Savcılar Genel Kurulu tarafından 30 Mart'ta "6284 Sayılı Kanun kapsamında verilen tedbir kararlarının yükümlülerin korona virüs kapsamında sağlığını tehdit etmeyecek şekilde değerlendirilmesi gerektiği…" kararı ile askıya alındı. Bu karar, mahkemelerin evden uzaklaştırma tedbirini uygulamamasına veya tedbirlerin ihlali durumunda zorlama hapsi verilmemesine, böylece tedbirlerin etkinliğinin azaltılmasına neden oldu.

Cezasızlık politikası

Suç işleyen kamu görevlilerine cezasızlık politikası da devam etti.

Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi'nin öldürülmesinin üzerinden beş yıl geçmesine rağmen karanlıkta kalan pek çok nokta hâlâ aydınlatılamadı. Yıllarca şüphelisi olmayan soruşturma dosyası, Diyarbakır Barosu'nun İngiltere'de hazırlattığı rapor ile raftan indirildi. 10. Ağır Ceza Mahkemesi 3 Nisan 2020'de iddianameyi kabul etti. Raporda silah kullandığı tespit edilen üç polis ve Elçi'nin bulunduğu sokağa giren bir PKK'lı hakkında Elçi cinayeti nedeniyle açılan davanın ilk duruşması 21 Ekim'de yapıldı. Duruşma salonuna çevik kuvvet ekipleri girerken Elçi'nin avukatları reddi hakim talebinde bulundu. Mahkeme bunun üzerine duruşmayı 3 Mart 2021'e erteledi. 

Tahir Elçi davasında sanıklar ifadelerini SEGBİS ile verecek

27 Nisan'da 18 yaşındaki Suriyeli tekstil işçisi Ali El Hemdan, Adana'da polis tarafından "dur" ihtarına uymadığı öne sürülerek göğsünden vuruldu. Hemdan'ı öldüren polis memuru F.K. hakkında dava açıldı. 13 Kasım'da Adana 9'uncu Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın ikinci duruşmasında Hemdan'ın ailesi avukatsız kaldı, duruşmaya aileden de katılan olmadı. Hemdan'ın ailesinin baskı altına alındığı iddia edilirken duruşma, 18 Şubat 2021'e ertelendi.

Gezi Direnişi sırasında İstanbul Okmeydanı'nda polisin attığı gaz fişeği nedeniyle hayatını kaybeden Berkin Elvan davasında karar bu yıl da çıkmadı. Davanın 16., 17. ve 18. duruşmaları 2020 yılı içerisinde gerçekleşti. 9 Aralık'ta görülmesi gereken son duruşma, savcının yeni tip koronavirüse yakalanması nedeniyle 29 Ocak 2021'e ertelendi.

15 Ekim'de İstinaf Mahkemesi, 2006 yılında Diyarbakır'da çıkan toplumsal olaylarda, polisin sıktığı gaz fişeğinin kafalarına isabet etmesi sonucu yaşamını yitiren 8 yaşındaki Enes Ata ve 17 yaşındaki Mahsum Mızrak'ın dosyasında sanık polisler hakkında verilen beraat kararını onadı.

17 Kasım'da Diyarbakır'da 2017'deki Nevruz kutlamasına giderken polis kurşunuyla öldürülen Kemal Kurkut davasında polis memuru Y.Ş. beraat etti.

Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesinde sorumluluğu bulunduğu iddiasıyla kamu görevlilerinin yargılandığı dava ise yaklaşık 14 yıldır sürüyor. Dink cinayetine ilişkin ilk iddianame cinayetten dört ay sonra, 20 Nisan 2007'de düzenlenmişti.

Siyasi davalar

18 Ekim 2017'de gözaltına alınan iş insanı ve aktivist Osman Kavala, herhangi bir suçtan hüküm giymeden bir yılı daha cezaevinde geçirdi. Kavala hakkında yıl içinde bir kez beraat, bir kez tahliye kararı verildi. Ancak tutukluluğu devam etti.

Kavala hakkındaki ikinci iddianameye tepkiler büyüyor

Gezi davasının 18 Şubat'ta görülen karar duruşmasında beraat eden Kavala, tahliye işlemleri sona ermeden 15 Temmuz soruşturması kapsamında yeniden tutuklandı. 20 Mart'ta ise Kavala hakkında 15 Temmuz soruşturması kapsamındaki "darbe" suçlamasından tahliye kararı verildi. Ancak Kavala bu karardan yaklaşık 10 gün kadar önce "casusluk" suçundan tutuklandığı için tahliye edilmedi. Mayıs 2020'de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Kavala'nın tutukluluğun hak ihlâli olduğu ve derhal salıverilmesine ilişkin kararı kesinleşti. Karar uygulanmazken Kavala hakkında yeni dava açıldı. 'Siyasi ve askeri casusluk' ve 'anayasal düzeni ortadan kaldırmak' suçlamalarıyla açılan yeni davanın ilk duruşması 18 Aralık'ta yapıldı. Mahkeme, Kavala'nın savunmasının ve tanıkların dinlenmesinin ardından tutukluluğunun devamına karar verdi. Dava, 5 Şubat 2021 tarihine ertelendi.

Başak Demirtaş DW Türkçe'ye konuştu

Dört yılı aşkın süredir cezaevinde bulunan HDP'nin eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş da AİHM'in 20 Kasım 2018'de açıkladığı ihlal kararına rağmen halen Edirne Cezaevi'nde tutuklu bulunuyor. Demirtaş hakkında 24 Eylül'de Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Yüksel Kocaman'ı "terör örgütüne" hedef göstermek suçlamasıyla yeni bir dava açıldı. 22 Aralık'ta ise AİHM Selahattin Demirtaş'ın derhal serbest bırakılması yönünde nihai karar aldı. Demirtaş'ın tutukluluk halinin devamının "hukuki değil, gizli siyasi amaçlardan kaynaklandığı" yeniden vurgulandı.

Ölüm oruçları

Somut delile dayanmadan yapılan tutuklamaların tartışıldığı Türkiye, 2020 yılında adil yargılanma talebiyle ölüm oruçlarına sahne oldu. Müebbet hapis cezası alan ancak hakkındaki suçlamaları kabul etmeyerek adil yargılanma talep eden Mustafa Koçak, ölüm orucunun 297'inci günü olan 24 Nisan'da yaşamını yitirdi.

Grup Yorum üyesi Helin Bölek ölüm orucu eyleminin 288'inci günü olan 3 Nisan'da, grubun gitaristi İbrahim Gökçek, 323 gün süren ölüm orucunun ardından 7 Mayıs'ta hayatını kaybetti. Bölek ve Gökçek'in temel talepleri, konser yasaklarının sonlandırılması ve tutuklu Grup Yorum üyelerinin serbest bırakılmasıydı.

Ölüm orucu: "12 Eylül sonrası bile diyalog kapısı vardı"

Gizli tanık beyanına dayandırılan iddianameyle "DHKP-C silahlı terör örgütüne üye" olduğu iddiasıyla tutuklanan avukat Ebru Timtik ise adil yargılanma talebiyle başlattığı ölüm orucunun 238'inci günü olan 27 Ağustos'ta hayatını kaybetti. Timtik gibi adil yargılanma talebiyle 214 gündür ölüm orucunda olan avukat Aytaç Ünsal, Yargıtay 16. Ceza Dairesi kararı ile Eylül ayında tahliye edildi. Ünsal, Aralık ayında ise Edirne'de yurtdışına kaçma şüphesiyle gözaltına alındı.

15 Eylül'de Aytaç Ünsal ile birlikte ÇHD'li 14 avukata "örgüt yöneticiliği", "örgüt üyeliği" ve "örgüte bilerek yardım" gibi isnatlar ile verilen uzun süreli hapis cezaları Yargıtay tarafından onandı.

Tutuklamalar ve soruşturmalar

İstanbul Kadıköy'de Aralık 2019'da yapılan Las Tesis eylemine, performe edilen şarkı sözlerinin suç teşkil etmesi gerekçe gösterilerek kolluk kuvvetleri tarafından müdahale edildi. Gözaltına alınan eylemciler hakkında Şubat 2020'de dava açıldı. Temmuz-Ağustos 2020 arasında düzenlenen dört ayrı İstanbul Sözleşmesi eyleminde onlarca kişi gözaltına alındı.

Temmuz 2020'de Avukatlık Kanunu'nda değişiklik yapılarak 'çoklu baro' sistemi getirildi ve illerde birden fazla baro kurulmasının önü açıldı. Büyük baroların Türkiye Barolar Birliği'ndeki temsiliyeti düşürülürken insan hakları ihlallerine karşı sesleri gittikçe gür çıkan baroların faaliyetlerinin zayıflatılması için adım atılmış oldu. Çoklu baro protestolarına katılan avukatlara ise soruşturma açıldı.

3 Temmuz'da kamuoyunda 'Büyükada Davası' olarak bilinen 11 insan hakları savunucusunun haklarında somut hiçbir delil olmaksızın yargılandığı davada karar açıklandı. Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Onursal Başkanı Taner Kılıç'a 'silahlı terör örgütü üyeliği' suçlamasından 6 yıl 3 ay, Günal Kuşun, İdil Eser, Özlem Dalkıran'a 'örgüte yardım' suçlamalarından 1 yıl 13 ay hapis cezası verildi.

20 Kasım'da Diyarbakır merkezli gerçekleştirilen operasyonda aralarında onlarca avukat, sivil toplum temsilcisi ve siyasetçinin bulunduğu 72 kişi gözaltına alındı. Sonrasında tutuklanan dört kişi arasında Türk Tabipleri Birliği (TTB) Yüksek Onur Kurulu üyesi ve önceki dönem Merkez Konseyi üyesi Dr. Şeyhmus Gökalp de yer aldı.

Gazetecilere yönelik baskılar

Mart ayında Libya'da yaşamını yitiren MİT mensuplarına ilişkin yapılan haberler nedeniyle Odatv Genel Yayın yönetmeni Barış Pehlivan, Odatv muhabiri Hülya Kılınç, Yeniçağ yazarı Murat Ağırel, Odatv Haber Müdürü Barış Terkoğlu ve Yeni Yaşam gazetesi yöneticileri Ferhat Çelik ve Aydın Keser hakkında MİT mensubunu ifşa gerekçesiyle dava açıldı ve gazeteciler tutuklandı. Gazetecilerin tamamı 9 Eylül'de görülen duruşmada tahliye edildi.

Eylül ayında Van'ın Çatak ilçesinde Servet Turgut ve Osman Şiban isimli iki vatandaşın operasyona çıkan askerler tarafından gözaltına alındıktan sonra helikopterden atıldığı iddia edildi. 20 gün yoğun bakımda tedavi gören Servet Turgut 30 Eylül'de hayatını kaybetti. İddiaları haberleştiren Mezopotamya Ajansı muhabirleri Adnan Bilen ve Cemil Uğur ile Jinnews muhabiri Şehriban Abi ve gazeteci Nazan Sala 9 Ekim'de tutuklandı.

"Helikopterden atılmadılar, linç edildiler"

23 Aralık'ta, MİT TIR'larının durdurulmasına ilişkin gizli kalması gereken bilgi ve fotoğraflara Cumhuriyet Gazetesi'nde Genel Yayın Yönetmeni olduğu dönemde yer verdiği gerekçesiyle çarptırıldığı 5 yıl 10 ay hapis cezası Yargıtay'ca bozulan Can Dündar'ın yargılandığı davada karar çıktı. Mahkeme, Can Dündar'ı "gizli kalması gereken bilgileri casusluk maksadıyla temin etmek" suçundan 18 yıl 9 ay, "FETÖ'ye dahil olmamakla birlikte örgüte yardım" suçlamasıyla 8 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırdı.

'Hukuk araçsallaştırıldı'

DW Türkçe'ye konuşan Uluslararası Af Örgütü Türkiye Direktörü Ece Ünver, 2020 yılı boyunca, hukukun muhalif sesleri ve bağımsız sivil toplumu baskılamak için araçsallaştırıldığına işaret ediyor.

Ece Ünver
Ece ÜnverFotoğraf: privat

Yerel mahkemelerin Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulamadığını, AİHM kararlarının yerine getirilmesi yükümlülüğünün de hiçe sayıldığını vurgulayan Ünver, "Gazeteciler, siyasetçiler, aktivistler, insan hakları savunucuları ya da sosyal medya kullanıcıları sadece Anayasa ve uluslararası insan hakları hukuku kapsamında korunan haklarını barışçıl biçimde kullandıkları için, son derece muğlak ve geniş çerçevede tanımlanmış terörle mücadele yasaları kapsamında yürütülen soruşturmalara, keyfi gözaltılara ve temelsiz yargılamalara maruz kaldılar" diyor.

Ünver, hükümetin 'işkenceye sıfır tolerans' açıklamalarına rağmen, işkence ve diğer türde kötü muameleye ilişkin güvenilir rapor ve şikayetlerin yıl boyunca artarak devam ettiğini, bu şikayetlere ilişkin hızlı, etkin ve bağımsız soruşturma açılması çağrılarının ise cevapsız kaldığını vurguluyor.

 

Pelin Ünker

© Deutsche Welle Türkçe