AİHM kararı sonrası Türkiye'yi ne bekliyor?
23 Aralık 2020Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Dairesi, eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’la ilgili kararını açıkladı ve tespit ettiği hak ihlallerinin giderilmesi için “derhal tahliye edilmesini” istedi. Türkiye’nin de taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS), kararların bağlayıcılığı ve infazıyla ilgili 46’ncı maddesi gereği Ankara’nın Demirtaş kararını yerine getirme yükümlülüğünü hatırlattı.
Dava 2017’de AİHM gündemine taşınmış, 7 yargıçlı bir daire Kasım 2018’de karar açıklamıştı. Ancak Demirtaş ve Türk hükümetinin avukatları, değişik gerekçelerle davanın 17 yargıçlı Büyük Daire tarafından esastan yeniden görülmesini istemiş, AİHM de bu taleplere olumlu yanıt vermişti. Büyük Daire tarafından alınan kararlar nihai ve yeniden itiraz hakkı bulunmuyor.
Süreç nasıl işliyor?
AİHM Avrupa Konseyi’ne bağlı bir organ. AİHM tarafından alınan kararların uygulanışı, bir devletlerarası teşkilat olan Avrupa Konseyi’nin karar organı konumundaki Bakanlar Komitesi tarafından denetleniyor. Bakanlar Komitesi adına da bu görev Avrupa Konseyi’ne üye 47 ülkenin Strasbourg’da görev yapan, büyükelçi düzeyindeki daîmi temsilcileri (delegeler) tarafından yürütülüyor.
Bakanlar Komitesi AİHM kararları için her üç ayda bir (Mart-Haziran-Eylül-Aralık) olmak üzere yılda dört kez toplanıyor. AİHM’nin belirli bir davada kararı nihaileştikten sonra dosya en geç üç ay içinde delegeler gündemine geliyor.
Top Türkiye'de
Demirtaş kararı için de öyle olacak. AİHM kararlarının uygulanış prosedürü çerçevesinde normal olarak bir devletin, hakkında hükmedilen karardaki tazminatı üç ay içerisinde ödeyip, en geç altı ay içinde de kararı nasıl uyguladığını veya uygulayacağını belirten bir eylem planı sunması gerekiyor. Ancak, Delegeler önündeki dosya sayısının çokluğu ve Delegelerin AİHM kararları gündemli olarak yılda sadece dört kez toplanmaları nedeniyle pratikte bu süre uzuyor.
Avrupa Konseyi'nin gerçekleri…
Avrupa Konseyi uzlaşı kültürü üzerine kurulu bir teşkilat olduğundan ve çoğu zaman kimi kararların alınması için mutabakat arandığından bu süre daha da zaman alıyor. Bu nedenle bundan on yıl önce açıklanmış bazı AİHM kararlarının hâlâ AİHM gündeminde olması olağandışı bir durum değil. Bu durum konuya yabancı olanlara çarpıcı gelebilir ama -ve ne yazık ki- bir Avrupa Konseyi gerçeğidir. Sorun AİHM’den değil, AİHM kararlarının uygulanışının denetleyicisi olan Avrupa hükümetlerinin pragmatik tutumundan kaynaklanmakta.
Avrupa hükümetlerinin tutumu belirleyici olacak
Demirtaş dosyası büyük olasılıkla Mart 2021’de Delegeler gündemine gelecek. Ankara’dan AİHM Büyük Daire’nin Demirtaş kararı konusunda adım atılmayacağı mesajları gelse de, bu mesajlar Türk hükümetinin Mart toplantısında veya Mart öncesi Avrupa Konseyi ile irtibatta olmayacağı anlamına gelmiyor. Her halükârda Mart’taki Delegeler toplantısında konu gündeme gelecek ve Türkiye büyükelçisi bir açıklama yapacak. Bu arada ve büyük ihtimalle Demirtaş’ın avukatları da müvekkillerinin durumunu AİHM kararı temelinde Strasbourg’da yansıtacak.
Mart toplantısında Demirtaş hakkında kati bir karar alınma olasılığı bulunmuyor. Ankara’nın vereceği mesaja veya yapacağı açıklamaya göre konu Haziran 2021’deki Delegeler toplantısına gönderilecektir. O toplantıda ne olacağını ise Avrupa hükümetlerinin davaya bakışları belirleyecek.
Kavala ve Demirtaş davaları sembol oldu
Demirtaş davası Avrupa için Osman Kavala davası gibi sembol haline gelmiş durumda. AİHM, her iki davayla ilgili kararlarında, AİHS'nin 18'inci maddesinin ihlaline hükmetti. Yani her ikisinin de “siyasi nedenlerle” tutuklu olduğu sonucuna varıp derhal tahliye edilmelerini talep etti. Bakanlar Komitesi, AİHM’nin bu yıl Mayıs sonunda nihaileşen Osman Kavala kararını Eylül’de görüşmeye başladı. Aralık başında, AİHM kararı gereği Kavala’nın serbert bırakılması çağrısı içeren bir ara karar aldı. Demirtaş için de benzer bir yöntem izlenmesi bekleniyor.
Türkiye eylem planı sunmazsa ne olacak?
Kavala ve Demirtaş kararları Ankara tarafından uygulanmaz veya Ankara nasıl uygulayacağına dair bir eylem planı sunmaz ise süreç, Bakanlar Komitesi’ni, 3’te 2 çoğunlukla, bir AİHM kararını yerine getirmediği gerekçesiyle Türkiye’yi topluca AİHM’ne şikâyet etmeye kadar götürebilir. Bu süreç en az 2 yıl alacaktır, ancak o aşamaya gelinene kadar Ankara’nın imajı Avrupa kurumları bünyesinde darbe yer. Bu durum geçtiğimiz yıllarda AİHM’nin Ilgar Mammadov kararını uygulamamakta direnen Azerbaycan’ın başına gelmiş, Bakü’nün Avrupa’daki imajını olağanüstü zedelemişti.
Türkiye 1949’dan bu yana üyesi olduğu Avrupa Konseyi’nde kurucu üye olarak kabullenilmekte. 1950’li yıllarda AİHS’yi kaleme alan ve AİHM’yi kuran 12 Avrupa ülkesinden biri olma özelliğine sahip. Avrupa Konseyi siyasi planda Türkiye’nin “Avrupalı” kimliğinin tescil edildiği yer. AİHM kararlarına saygı Avrupa Konseyi üyeliğinin olmazsa olmazı. Dahası tüm AB ülkeleri aynı zamanda Avrupa Konseyi üyesi. Avrupa Konseyi ile bağların zedelenmesi veya kopması AB ile zaten uçurumun eşiğine gelmiş ilişkileri daha da çıkmaza sokar.
AİHM kararları sadece hukuki belge değil
Öte yandan, Avrupa Konseyi demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü alanlarında Avrupa’nın referans ve vicdanı olma özelliği taşıyor. Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM), Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri ve Avrupa Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi’nin tüm rapor ve kararlarında AİHM kararları referans olarak kullanılıyor. AB de bu alanlarda Avrupa Konseyi'ne bakıyor. Kavala ve Demirtaş kararları bu nedenle Avrupa Komisyonu ve Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye belgelerinde yer alıyor, 2021’de de yer alacak.
Dolayısıyla AİHM kararları sadece hukuksal belge olarak kalmıyor, otomatikman tüm Avrupa kurumlarının içtihadı haline geliyor. İkili ve çok taraflı siyasi ve diplomatik ilişkilere yansıyor. Ekonomik ve ticari ilişkiler de tüm bu tartışmalardan ister istemez etkileniyor.
Kayhan Karaca/ Strasbourg
© Deutsche Welle Türkçe