Van’daki köylülerin linç edildiği iddiası
2 Kasım 2020Gazeteci kökenli bağımsız milletvekili Ahmet Şık'ın danışmanı Yılmaz Ruhi Demir ile birlikte hazırladığı rapor, Van'ın Çatak ilçesinde Servet Turgut ve Osman Şiban isimli iki vatandaşın askeri helikopterden atıldığına yönelik iddialara yeni bir boyut kazandırdı.
Konuyla ilgili saha araştırması, keşif, tespit ve Osman Şiban'ın da aralarında olduğu görgü tanıklarıyla görüşmeler neticesinde hazırlanan rapora göre, Servet Turgut'un ölümüne, Osman Şiban'ın ise ağır yaralanmasına yol açan durum, helikopterden atıldıkları için değil askerler tarafından yapılan işkence ve kitlesel dayak sonucu gerçekleşti.
Van'ın Çatak ilçesinde Servet Turgut ve Osman Şiban isimli iki vatandaş, görgü tanıklarının iddiasına göre, 11 Eylül 2020'de gözaltına alınmış ve iki gün kendilerinden haber alınamamıştı. İki gün sonra Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nin yoğun bakım ünitesinde tedavi altında oldukları ortaya çıkan iki vatandaşın "işkence edilerek askeri bir helikopterden atıldığı" iddia edilmişti. Ağır yaralı olan Servet Turgut, 20 gün yoğun bakımda kaldıktan sonra 30 Eylül'de hayatını kaybetmişti. Osman Şiban'ın ise geçici hafıza kaybı yaşadığı belirtilmişti.
"Sivil jandarmalar söyledi"
Şık ve Demir'in hazırladığı raporda, görgü tanıklarının ifadelerine göre, Osman Şiban'ı hastaneye getiren sivil jandarmaların tıbbi müdahale sırasında görevli personel ve çevrede bulunanlara "Bunlar terörist. Çatışmada aldık ama getirirlerken helikopterden atlayarak kaçmaya çalıştılar" dedikleri, bu sözlerin yakınlarını hastanede koma halinde bulan ailelerce de duyulduğu ve ailelerin durumu HDP Milletvekili Murat Sarısaç, avukatlar ve gazetecilere aktardığı belirtiliyor.
Mezopotamya Ajansı (MA) muhabirleri Adnan Bilen, Cemil Uğur, Jinnews muhabiri Şehriban Abi ve Gazeteci Nazan Sala köylülerin helikopter atıldığı iddialarını haberleştirdikleri için 6 Ekim'de gözaltına alınıp 9 Ekim'de tutuklanmışlardı. Tutuklama kararında, "Süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gösterir şekilde haberler yaptıkları" belirtilen gazetecilerin yapmış oldukları mesleki faaliyetler, "PKK/KCK lehine, devlet aleyhine" diye nitelenerek, "Toplumsal olayları haber yaparak veya röportaj ile KCK'nin doğrultusunda örgütün perspektif ve talimatları ile kamuoyunda ajite ve propaganda yaparak örgüt talimatıyla hareket ettikleri" öne sürülmüştü.
Van Valiliği ise olayla ilgili açıklamasında söz konusu iki kişinin "Yıldırım-10 Norduz" adı verilen operasyonlar sırasında yakalandığını, bu kişilerin yakalanırken "dur" ihtarına uymayarak kaçmaya çalıştığı ve bu esnada kayalıklardan düştüğünü belirtmişti.
Osman Şiban'ın hastane epikriz raporunda da "helikopterden düşme sonrası yaralanma" şikayetiyle Van Eğitim Araştırma Hastanesi'ne getirildiği, "yüksekten düşme sonrası emniyet tarafından sağlık ekiplerine bildirilerek 112 tarafından acile getirildiği" ifadeleri yer alıyordu.
"Kitlesel dayakla geçen saatler"
Şık ve Demir'in hazırladığı raporda, işkenceden sağ kurtulabilen Osman Şiban'ın, yere inen helikopterden askerler tarafından arkalarından itilerek beton zemine düşürülmelerini, yaşadığı ağır travmaya da bağlı olarak "Atıldık" diye ifade ettiği belirtiliyor. Bu ifadenin de bu iddianın yaygınlaşmasında rol oynadığına işaret eden eden raporda "Şiban'ın anlattıklarına bakıldığında helikopterden atılma olayının, işkence ve kitlesel dayak ile geçen birçok saatin sadece bir detayı olduğu, Turgut'u öldüren ve Şiban'ı ağır yaralayan olayın esasen ağır işkence ve kitlesel dayak olduğu anlaşılıyor" değerlendirmesi yapılıyor.
Raporda, Şık ve Demir'in Şiban ile yaptığı görüşme sonucu anlattığı detaylar da yer alıyor. Çatışmaların yaşandığı yerlerin yakınında koçerlerin (göçerler) olduğunu söyleyen Şiban, askerlerin koçerlere oraya onları kimin getirdiğini sorduğunu, onların da çalıştıkları yaylayı Osman Şiban'dan kiraladıklarını söylediğini ifade ediyor. Şiban, askerlerin yolda saman çuvallayan yeğeni Servet Turgut'u görüp onu da kendisini göstermesi için yanlarına aldığını söylüyor.
Osman Şiban, Servet Turgut'u kalabalık bir asker grubunun başına çuval benzeri bir şey geçirilmiş halde yanına getirdiklerini, kendisinin Osman Şiban olduğunu teyit ettirdikten sonra ikisini de alıp saman yapılan alana götürdüklerini burada da döverek helikoptere bindirdiklerini anlatıyor. Helikopterde kendisine bir ceset torbası içine koydukları örgüt mensubu cenazesini gösterdiklerini aktaran Şiban "'Sen bunu tanıyorsun' dediler. Ben tanımıyorum, ne bileyim kimdir dedim. Beni yine dövmeye başladılar. Sonra başımız eğik göremedim ama helikopter içinde bizi çok dövdüler. Bir askerin, komutan mı bilmiyorum Servet'i kastederek 'Bu ihtiyarı dövmeyin, bu ihtiyar ölecek' dediğini duydum" diyor.
"100-150 asker üzerimize çullandı"
Uçuş boyunca her ikisinin de darp edilip dayağa maruz kaldığını söyleyen Şiban, helikopterle Van İl Jandarma Alay Komutanlığı'na getirildiklerini ve burada kendilerini kalabalık bir asker grubunun beklediğini ifade ediyor. Şiban, "Helikopter indi. Baktım dışarıya çok asker var. Belki 100-150 tane asker var. Kuşatmış asker, hazır durumda bekliyordu. Silahı da var üstlerinde. Önce cenazeleri attılar. Sonra bizi de attılar. Helikopterin kapısının ağzından arkamızdan aşağıya itildik. Servet'le betonun üzerine düştük. Servet'i de attılar, o da benim yanımda. Attılar. Hani yere attılar, biz de yere düştük. Biz öylece yerdeydik. Birini duydum, dedi ki 'Ya bu terörist sağdır', öyle duydum. Sonra o gördüğüm 100-150 asker üzerimize çullandılar. Tekmeler, yumruklar... Vallahi bizi yere sürdüler. Her birimizin başında 10 kişi, 20 kişi. 10 kişi bir kişinin üstüne geçiyordu, hepsi bize yetişip dövüyordu bizi. Bize ne yaptılar bilmiyorum. Bana ne yaptılar bilmiyorum. Yere attılar, oradan sonra başıma geçtiler. Ezdiler başımdan. Dayak atarlarken 'Teröristler' diyorlardı bize. Biz köylüyüzdür, vatandaşız. Bize de terörist diyorlar. Artık ne kadar geçti bilmiyorum. Yerdeyken başımın üstünden geçti, ne yaptılar ne ettiler ben hatırlamıyorum. Orada ben bayılmışım. Nasıl hastaneye getirdi hiç hatırlamıyorum."
"Kamera kayıtlarına el konulmalı"
Raporla ilgili Meclis'te basın toplantısı düzenleyen Ahmet Şık, raporu oluşturma aşamasında Van valisi, il jandarma alay komutanı, Van başsavcısı ve soruşturmayı yürüten savcı ile de görüşmek istediklerini ancak randevu taleplerinin reddedildiğini ifade etti.
Şık, "Endişelerimizi haklı çıkaracak kuşkularımız var ama şaşırtılmayı beklediğimizi de ifade etmek istiyorum. Savcılara sesleniyorum, lütfen bizi şaşırtsınlar. Ailelerin taleplerini, beklentilerini haklı çıkarmak istiyorlarsa bizim kısıtlı olanaklarla elde ettiğimiz belge ve bulguların araştırılıp kamuoyunu tatmin edecek açıklama yapılmasını talep ediyoruz" dedi.
Şık, helikopterin uçuş kayıtlarının tespit edilmesi, kışlanın içindeki tüm güvenlik kameralarının kayıtlarının tespit edilip el konulması, kışlada bulunan güvenlik ve personelin kimliklerinin tespiti ve linç girişiminde bulunduğu iddia edilen askerlerin cep telefonlarına el konulmasını talep etti. Gözaltının gerçekleştiği bölge ve lincin gerçekleştiği jandarma komutanlığında bağımsız bir heyetin de katılımıyla keşif yapılması gerektiğinin altını çizdi.
Pelin Ünker
© Deutsche Welle Türkçe