Üniversitelerde uzaktan eğitim nasıl gidiyor?
5 Nisan 2020Koronavirüs hayatın pek çok alanını etkilerken, üniversitelerin de bu yılı uzaktan eğitimle tamamlamasına neden oluyor. Salgın döneminde uzaktan eğitimin şu an için en iyi çözüm olduğu noktasında birleşilirken, öğrencilerin karşılaştığı önemli sorunların başında, internet ve bilgisayar yokluğunun geldiği belirtiliyor.
Türkiye'de hala 207 yükseköğretim kurumunda yaklaşık 7,5 milyon öğrenci eğitim görürken, akademisyen sayısı 170 bin civarında.
Yükseköğretim Kurulu (YÖK) verilerine göre, Türkiye'deki bu 207 üniversitenin 123’ünde Uzaktan Öğretim Uygulama ve Araştırma Merkezi bulunuyor. Bazı üniversiteler programlarını hazırlayarak 23 Mart’tan itibaren uzaktan eğitime başlarken, diğer bazı üniversiteler ise peyderpey bu eğitim sistemine geçiyor.
Olağanüstü koşulların hakim olduğu bugünlerde üniversiteler için tek bir uzaktan eğitim yöntemi yok. Üniversiteler altyapı ve öğrenci sayılarına göre değişik yöntemler kullanıyor ve bu çerçevede bazıları eş zamanlı uzaktan eğitim verirken, bazıları sisteme yükledikleri ders içeriklerini paylaşıyor.
YÖK Dersleri Platformu da uzaktan eğitimin başladığı ilk gün tüm öğrencilerin açık erişimine sunulmuştu.
Ancak bu yöntemler sadece teorik dersleri kapsıyor. Uygulama gerektiren dersler için salgının bitmesinin ardından yaz aylarında telafi dersleri yapılması hedefleniyor.
İnternet öğrenciler için en önemli sorun
Öğrencilerin, uzaktan eğitim kapsamında şu ana kadarki en önemli sorunlarının başında internetle ilgili zorluklar geliyor. Görüntülü eğitim verildiği ve zaman zaman ders materyallerini indirmek gerektiği için, öğrencilerin internet kotalarının bunlara yetmediği belirtiliyor.
Ordu Üniversitesi Öğretim Üyesi Deniz Yıldırım uzaktan verdiği derslerde bu sorunla karşılaşmış ve konuyu köşe yazılarında gündeme getirmiş bir akademisyen. DW Türkçe’ye konuşan Yıldırım, internet kapasitesinin öğrenciler için artırılmasının aslında çok basit olduğunu belirterek, Milli Eğitim Bakanlığı’nın yaptığı şekilde YÖK’ün de üniversite öğrencileri için ek internet sağlanması için çözüm getirmesi gerektiğini vurguluyor.
Yıldırım, bazı öğrencilerinin internet altyapısının yeterli olmadığı köylerine döndüğüne de işaret ederek, "eşitlik ilkesine göre siz kamu hizmeti sağlıyorsanız bunun gereklerini herkese eşit oranda sunmak zorundasınız. Bu öğrencilere 'kayıt dondurun' demek yetersiz bir uygulama, çünkü sadece dönem değil, bir yıl kaybedecekler" uyarısında bulunuyor.
YÖK, salgın nedeniyle isteyen öğrencilerin bahar dönemini dondurabileceğine ilişkin karar almıştı.
Gazi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Ayhan Ural da, herkes için standart, homojen bir yapının olmasının çok önemli olduğunu ifade ederek, "Birçok öğrenci ve ailenin koşulları bu altyapıya çok da uygun olmayabilir, böyle bir kişi de olsa önemlidir binlerce kişi de olsa önemlidir. Çünkü bu bir eğitim hakkı" diyor.
Bazı özel ve vakıf üniversiteleri öğrencilerine donanım ya da internet erişiminde katkı sağlayacaklarını belirtiyor. Ancak bütçeleri daha kısıtlı olan devlet üniversiteleri için öğrencilerine bu desteği sağlamak zor görünüyor.
Ural, bu tür girişimlerin bireysel çözüm olduğunu ancak "sosyal devlet" kapsamında daha kapsayıcı çözümler üretmek gerektiğini belirtiyor.
Erişimde standart sağlanması çok önemli
COVİD-19 salgını nedeniyle zorunlu olarak başlatılan bu süreçte, her üniversitenin altyapısının hazır olup olmadığı, eğitimin içeriği, eğitimcilerin bu teknolojiyi kullanma becerisi, öğrencilerin derslere erişim olanağı gibi noktalar da tartışılan hususlar arasında.
DW Türkçe'ye konuşan Ural, uzaktan eğitimin çok farklı boyutları bulunduğunu ve teknolojinin eğitim alanlarında kullanılmasının bir fırsat olarak değerlendirilebileceğini söylerken, "Ancak bu sistemin özellikle örgün eğitimin, sürdürülmekte olan temel eğitim ve üniversite eğitimini tamamen ikame edecek bir model olduğunu düşünmüyorum" diyor.
Ural, uzaktan eğitimin kısıtlı alanlarda ve özellikle yetişkin eğitiminde kurs ve benzeri faaliyetlerde kullanılmasının daha etkin sonuçlar verdiğini de sözlerine ekliyor.
Yıldırım ise bu sistemin teknik olarak işleyişinin çok sorunlu olmadığını ancak sözel derslerin yoğun olduğu bölümlerde gerekli olan karşılıklı etkileşimin biraz kısıtlandığını belirterek, şöyle konuşuyor:
"Normal bir dönemde olsa çok tercih edilir bir şey değil ama şu an için ben hiç ders yapılmamasındansa, bu sistemin öğrencilerin psikolojisini olumlu etkilediğini düşünüyorum. Bize de iyi oluyor aslında."
Yıldırım, yıllarca "üniversite sadece bir bina ya da derslik değildir, hayatın içinde olmalıdır” diye düşündüklerini ifade ederek, "ve biz şimdi bu sistem sayesinde öğrencilerin salonlarında, oturma odalarında anne babalarının yanındayız" diyor.
Öğrenciler ne düşünüyor?
Öşrenciler ise uzaktan eğitimle ilgili olarak, içinde bulundukları koşullar ya da okudukları üniversitelere göre farklı deneyimlere sahip. Çoğu öğrencinin ortak isteği internet kotalarının artırılması ve ihtiyacı olanlara bilgisayar desteği sağlanması.
İstanbul’da bir devlet üniversitesinin işletme bölümünde okuyan bir öğrenci, ilk başlarda yoğunluk nedeniyle sisteme girmesinin zor olduğunu ancak bugünlerde daha kolay bağlanabildiğini aktarıyor. Hukuk ve sözel ağırlıklı dersleri takip etmenin daha kolay olduğunu belirten aynı öğrenci, "Bizim kuşak aslında çok da yabancı değil uzaktan eğitime. Çünkü normal zamanlarda da anlamadığımız dersler için internette bulunan materyallerden yararlanıyorduk" diyor.
Konya’da özel bir üniversitede, iki bölümü aynı anda burslu okuyan bir başka öğrenci ise okulundaki uzaktan eğitim sisteminin şimdiye kadarki performansından övgüyle söz ediyor. İki bölümü aynı anda okuduğu için normal zamanlarda derslerinin çakışabildiğini ancak şimdi bu sistem sayesinde hiçbir dersi kaçırmadığını belirten öğrenci, işlenen derslerin hep kayıt altında olmasının da bir başka avantaj olduğunu söylüyor.
Gülsen Solaker
©Deutsche Welle Türkçe