Birkaç hafta önce, Gezi ve Çarşı Davası'nın son duruşması öncesinde, Alman bir gazeteciye Osman Kavala'nın neden dört buçuk yıldır hapiste tutulduğunu anlatmaya çalıştım. Telefonda konuşuyorduk. Hattın ucunda bir sessizlik oldu. Meslektaşıma, anlattıklarımı sindirmesi için biraz zaman verdim. Sessizlik biraz uzun sürünce, "Merak etmeyin, yayında daha basit anlatırım” dedim. Duruşma sabahı yaptığımız radyo yayınında, "Bundan sonra ne olacak” diye de sordular, iyi bir şey diyemedim. O gün Osman Kavala'nın tutukluluğu üzerine konuştuk. Şimdi, davayla ilgili savcı mütalaasından sonra, ağırlaştırılmış müebbet hapsi istenen Mücella Yapıcı başta olmak üzere, 15 yıldan 20'şer yıla kadar hapsi istenen 6 kişiden de söz edeceğiz.
Osman Kavala'nın dört buçuk yıldır hapiste tutulmasının nedenini özetleyerek başlayalım. Kavala hiçbir suç işlemedi. Bir yurttaş olarak sivil toplum girişimlerinde yer aldı; demokrasi, hak, hukuk, adalet konularında sessiz kalmadı. Otoriter bir başkanlık rejiminin memlekete getireceği zararı en önce telaffuz edenlerden biriydi. Müzakere sürecinde, Kürt meselesinin çözümü için rejim değişikliği dayatmasına karşı durmak gerektiğini savunan bir kanaat önderiydi. Osman Kavala, OHAL dönemindeki hak ihlallerini de dert edindi; OHAL marifetiyle, özellikle memleketin doğu illerinde çölleştirilen kültür sanat ortamını, dondurulan toplumsal hayatı canlandırmak için çalıştı, çabaladı. Otokratik rejimler varlıklarını sürdürmek için hep bir düşman imajına ve anlatısına ihtiyaç duyarlar. Erdoğan ve çevresi de bu anlatı için Osman Kavala'yı seçti. Erdoğan, Kavala'nın iktidarına bir tehdit oluşturduğuna kanaat getirdi. Onu hapiste tutarak sivil topluma da göz dağı verdi.
Kişisel bir mesele olmadığını ispat çabası
Osman Kavala'ya 4,5 yıldır çektirilen eziyet, kişisel bir hesaplaşma. Düpedüz politik bir tutum. Gözaltına alındığında neyle suçlanacağına doğru düzgün karar bile vermemişlerdi. Gezi finansörü dendi, o olmadı, beraat etti. Erdoğan çıkmasını istemediği için darbeden sorumlu tutulmaya çalışıldı, oradan tutuklandı. Bu konuda iki yılı aşkın süredir iddianame düzenlenemediğinden, o suçlamadan da tahliye oldu, üzerine casusluk suçlamasından tutuklandı.
Bu süre zarfında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Kavala'nın tutuklanması ve hakkındaki delillerle ilgili hak ihlali kararı vermişti. Bu karara uyulmadığı için Avrupa Konseyi'nde Türkiye'nin üyeliğiyle ilgili bir yaptırım süreci başladı. Buna rağmen, 4,5 yıl sonunda, Kavala'nın ve Gezi davasında beraberinde yargılananların beraat kararını temyiz eden savcının elinden çıkan ağır bir mütalaayla karşı karşıyayız.
Mücella Yapıcı hakkında ağırlaştırılmış müebbet, Can Atalay, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Mine Özerden, Tayfun Kahraman ve Yiğit Ekmekçi hakkındaki 15-20 yıl hapis istenmesinin ardında, Osman Kavala'nın tutsaklığının ve olası mahkumiyetinin kişisel bir mesele olmadığını ispat etme çabası var.
Memleketin kültürel varlıklarını korumak için yorulmadan mücadele eden Mücella Yapıcı, daha önce Gezi'den iki kez beraat etti. Ocak ayında yapılan duruşmada, "Ben hâlâ kirada oturan, hâlâ çalışmak zorunda olan biri olarak Osman Kavala ve Can Atalay ile birlikte, Gezi'ye sponsor olmakla suçlanıyorum. İki beraat kararından sonra size başka delil bulma görevi vermişti mahkeme, var mı başka bir deliliniz" diye sormuştu. Dün telefonda konuşurken de, "Guinness Rekorlar Kitabına başvuracağım. Aynı suçlamayla üç defa yargılanan biri olarak" dedi.
Şubat ayındaki duruşmada, mahkeme avukatların soruşturmanın derinleştirilmesi talebini kestirmeden reddetmişti. Mütalaa bir cuma günü öğleden sonra çıkarıldı. Haklarında ceza istenenlerden birkaçının izlenimi, sürecin hızlandırıldığı ve davanın 21 Mart'taki duruşmada karara bağlanabileceği yönünde. Konuştuğum biri, "Karar çoktan verildi. Adalet Bakanı'nın değişmesi de bununla alakalıydı bence. Bekir Bozdağ'ın seçim öncesi ilk icraatını bu davada göreceğiz" dedi.
Osman Kavala'nın avukatlarından Tolga Aytöre ise bu mütalaanın ardından müvekkilinin casusluk suçundan tutukluğunun kalkması gerektiğini söyledi. Savcı mütalaada, "Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçunun casusluk suçunu da kapsadığını belirtip, Kavala'nın sadece 312'nci maddeden cezalandırılmasını istiyor. Bu talep, hem temyiz makamının değerlendirmesini, hem de AİHM'nin delilleri de inceleyerek verdiği esasa ilişkin kararı hiçe sayıyor. Aytöre'ye göre, Kavala'nın 312'nci maddeden tutukluluğu ihlal sayılmışken, aynı maddeden hüküm giymesi imkansız. Tabii, hukukun üstünlüğünün olduğu bir ülkede.
Kavala'ya Tonhalle Düsseldorf İnsan Hakları Ödülü
Kavala, hayatını vakfettiği insan hakları, barış, özgürlükler, demokrasi, adalet, kültürel mirasın korunması gibi meselelerin evrenselliği için bugün uluslararası platformlarda tanınan, saygı gören ve desteklenen bir isim. İktidar tarafından bu nedenle böylesine önemseniyor ve cezalandırılıyor, insan hakları ve kültür girişimleri tarafından ise ödüllendiriliyor. Kavala'nın bu vasıfları nedeniyle geçtiğimiz yıllarda aldığı İnsan Hakları Derneği İHD Ayşenur Zarakolu Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülü, Uluslararası Hrant Dink Ödülü, Avrupa Arkeoloji Mirası Ödülü'ne, bu yıl da Tonhalle Düsseldorf İnsan Hakları Ödülü eklendi. Bu ödül töreni gelecek duruşmadan iki gün önce, 19 Mart günü düzenlenecek. Törende çalınacak eserin seçimi ise tesadüfi değil. Beethoven'ın Schiller'den de el alarak yazdığı 9'uncu Senfoni, Osman Kavala ve sahip çıktığı tüm değerler için icra edilecek.
Banu Güven
© Deutsche Welle Türkçe