"Basın özgürlüğü demokrasilerin ayrılmaz parçası"
11 Şubat 2022Avrupa Birliği (AB) Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Nikolaus Meyer-Landrut, basın özgürlüğünün demokrasilerin ayrılmaz bir parçası olduğunu söyleyerek, üç uluslararası medya sitesi için getirilen lisans şartı ile ilgili süreci yakından takip ettiklerini belirtti.
Temaslar için Denizli'de bulunan Büyükelçi Meyer-Landrut, DW Türkçe’ye verdiği söyleşide Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK) bazı uluslararası medya organları için getirdiği lisans şartı, Türkiye-AB üyelik süreci ve mültecilerle ilgili son durum gibi konulara ilişkin soruları yanıtladı.
RTÜK, Türkçe yayın yapan DW Türkçe, Amerika’nın Sesi ve Euronews sitelerine lisans alma şartı getirmiş ve lisans başvurusu yapmamaları halinde bu sitelere erişim sağlanamayacağını belirtmişti.
Büyükelçi Meyer-Landrut, RTÜK’ün bu kararını basın özgürlüğü açısından nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine şunları söyledi:
"Öncelikle basın özgürlüğü demokrasilerin ayrılmaz bir parçası. Bu kapsamda gerek Avrupa Birliği gerekse AB Komisyonu olarak raporlarımızda basın özgürlüğünün öneminin ve Türkiye’nin de aday olduğu tam üyelik için gerekli siyasi kriterlerin bir parçası olduğunun altını sürekli çiziyoruz. Bu son gelişmeyle ilgili olarak da öncelikle konuyu ve başlatılan bu süreci daha iyi anlamaya çalışıyoruz. Bizim amacımız tabi ki medyanın işini gerektirdiği şekilde özgürce yapabilmesine yardımcı olmak."
Türk yetkililerle bu konuyu ele alıp almadığının sorulması üzerine diplomatik temasları hakkında bilgi veremeyeceğini söyleyen Büyükelçi, "Ancak tabii ki basın özgürlüğü ile ilgili endişeler bir gerçek ve bu konuyu da gerektiği şekilde ele alıyoruz" diye konuştu.
Kavala ile ilgili Avrupa Konseyi'ndeki süreç
Büyükelçi Meyer-Landrut, iş insanı Osman Kavala ile ilgili Avrupa Konseyi’nde başlatılan ihlal sürecini hatırlatarak, bu dosyanın Türkiye-AB ilişkilerine etkisini de değerlendirdi.
Avrupa Konseyi'nin siyasi karar alma organı olan Bakanlar Komitesi, Kavala'nın derhal serbest bırakılmasına hükmeden 2019 tarihli Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararını uygulamaması nedeniyle Türkiye hakkında ihlal sürecini resmen başlatmıştı.
"Avrupa Konseyi üyelerinin hepsinden Konsey’in organlarının kararlarına uymasını bekleriz ve tabii ki AİHM kararları da buna dahil" diyen Büyükelçi, ihlal sürecinin başlatılmasının Avrupa Konseyi için "nadir durumlardan " biri olduğuna ve endişeleri artırdığına dikkat çekti.
Büyükelçi Meyer-Landrut, çoğu Avrupa Konseyi üyesinin aynı zamanda AB’ye üye olduğunu hatırlatarak, Birlik olarak bu davaya dair gelişmeleri yakından izlediklerini kaydetti.
Avrupa Konseyi organlarının kararlarının uygulanmasına yönelik beklentinin daimi olduğunu ve bu nedenle beklentilerini birçok kere gündeme getirdiklerini belirten Büyükelçi, "Bir aşamada AB ülkelerinin siyasi karar vericileri devam eden süreç çerçevesinde bazı sonuçlar çıkaracak ve karara varacaklar" dedi.
Kavala’nın bir sonraki duruşması 21 Şubat’ta yapılacak.
Göçmenlerin durumu ve Suriye'deki süreç
Büyükelçi Meyer-Landrut, AB tarafından Türkiye’ye sağlanan 3 milyar euroluk ek bütçenin Türkiye’deki kurumlarla birlikte eğitim ve sağlık gibi alanlardaki başarılı programlar için harcanacağını kaydetti.
CHP ve bazı başka muhalefet partilerinin Suriyelilerin ülkelerine dönmeleri için çözüm bulunmasından yana olduğunun hatırlatılmasına karşılık Büyükelçi şu yanıtı verdi:
"Türk yetkililerin Suriye’deki durumun mültecilerin dönmesini sağlayacak şekilde gelişmesine dair umudunu tabii ki paylaşıyoruz ama ne yazık ki bugün Suriye’deki şartlar göründüğünden çok daha kapsamlı. Eğer Suriye’de bir siyasi çözüm olursa bundan ilk memnun olan biz oluruz. Ancak şu andaki sorun siyasi sürecin tıkanmış olması. İnsani durum da özellikle de kış koşullarında daha kötü."
AB, Türkiye'deki sığınmacıları desteklemek için ek 3 milyar euroluk bir paket daha açıklamıştı. Bu sonuncu paket ile birlikte AB’nin proje bazlı sağladığı destek toplam 10 milyar Euro’ya yaklaşmış durumda.
Yunan makamları tarafından geri itildiği belirtilen ve donma sonucu hayatını kaybeden 19 göçmenle ilgili trajediyi kendisine tarafların söylediği kadarıyla bildiğini belirten Büyükelçi, "Bu tür olayların yeniden tekrarlanmaması için en iyi yol tüm tarafların sınırdaki iş birliğini artırması" diye konuştu.
Türkiye-AB ilişkileri ve vize serbestisi
Büyükelçi Meyer-Landrut, Türkiye-AB ilişkilerinin donmuş olduğunun hatırlatılarak, öngörülebilir bir gelecekte ilişkilerde önemli bir ilerleme olup olmayacağının sorulması üzerine aslında halen eğitimden iklim krizine pek çok alanda iş birliği yapıldığını ve ilişkileri yoğunlaştırmak için bu alanların bir fırsat olduğunu ifade etti.
"Birlikte yapabileceğimiz ve yapmamız gereken pek çok şey var" diyen Büyükelçi, Türkiye’nin vize serbestisi ile ilgili beklentisinin anımsatılması üzerine şunları kaydetti:
"Vize serbestisi konusunda Türkiye’nin karşılamak zorunda olduğunu bildiği bazı kriterler var. Biz bu diyaloğu sürdürmeye hazırız. Ancak karar bu kriterlerde ilerlemeye bağlı."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan son yaptığı bir açıklamada AB ile vize serbestisi ve Gümrük Birliği konularında ilerleme beklediğini belirterek, "Vize serbestisi diyaloğu kapsamında 72 kriterden kalan 6’sının karşılanması hususunda önemli bir mesafe kat ettik" demişti.
Ukrayna-Rusya gerilimi
Büyükelçi Meyer-Landrut, Ukrayna ile Rusya arasındaki gerilimin yatışmasında Türkiye’nin arabulucu rolü oynamak istediğinin hatırlatılması üzerine, bu sorunun Avrupa’nın on yıllardır karşılaştığı en ciddi güvenlik tehdidi olduğunu belirterek, gerilimin düşürülmesine fayda sağlayacak her türlü diplomatik çabadan memnuniyet duyulacağını kaydetti.
"Türkiye’nin son yıllarda hem Ukrayna hem de Rusya ile kurduğu ilişkiler var. Gerilimin düşürülmesi için bu iletişimi ve diplomasiyi kullanmak isterse memnuniyetle karşılarız" diyen Büyükelçi, NATO üyesi olan Türkiye’nin İttifak’ın temel ilkelerini de savunacağını ve bu ilkeler içinde güç kullanarak sınırların değiştirilemeyeceğinin de bulunduğunu anımsattı.
Ukrayna ve Rusya ile yakın ilişkileri bulunan Türkiye, ikisi arasında arabuluculuk yapabileceğini belirtmişti ancak uzmanlara göre diplomatik olarak bilinen anlamda bir arabuluculuk şu an Türkiye için söz konusu değil.
Gülsen Solaker
© Deutsche Welle Türkçe