“Uyum Zirvesi’ni boykot yanlış“
12 Temmuz 2007Almanya Cumhurbaşkanı Horst Köhler’in imzalamasıyla yürürlüğe girecek yeni Göç Yasası gerekli veya gereksiz tüm eleştirilere rağmen Almanya’ya ’göç ülkesi’ sıfatını kazandırıyor. ’Konuk işçi’ romantizminin artık çok geride kaldığı bir dönemde ilk göç edenlerin çocuklarının ve torunlarının hala ’göçmen kökenli’ tanımlamasıyla yaşamak zorunda kalmaları, olumsuz ve hatta aşağılayıcı bir gerçek.
Günümüzde aralarında Türkiye’nin de bulunduğu Avrupa ülkeleri artık şu gerçeği gözardı edemezler ki, milliyetçi bir bakış açısıyla ülkelerin göçe karşı kapandıkları dönemler çoktan geçti. Ancak göç kanunları ve kuralları olmazsa bu sadece kaos ortamına ve eski ön yargıların kemikleşmesine veya yenilerinin ortaya çıkmasına yol açar. Bu açıdan ele alındığında Almanya’nın yeni Göç Yasası temelde olumlu ve bunun ötesinde cesur bir başlangıç noktası.
Türk kökenli göçmenlerin bir kısmını temsil eden bazı örgütlerin bu yasaya karşı dile getirdikleri eleştirilerin tümü haksız olmayabilir. Ancak Uyum Zirvesi’ne katılmama kararı alan kurumlar şu soruya yanıt vermeliler: "Neden daha önce bu yasanın hazırlandığı komisyon toplantılarında veya bilgilendirme birleşimlerinde seslerini daha yüksek bir şekilde duyurmadılar ve bugün ayırımcı olduğu gerekçesiyle karşı çıktıkları maddeleri protesto gerekçelerini kamuoyuyla paylaşmadılar?" Türkiye’den veya başka Müslüman toplumların yaşadığı ülkelerden gelenlerin aile birleşimleri katı kurallara bağlanırken dünyanın diğer bölgelerinden göç neden daha az zorluklarla karşılaşıyor? Bu gibi sorular elbette ki yasanın mükemmel olmadığını ortaya koyuyor.
Ancak Uyum Zirvesi’ne katılmama kararı alan Türk kökenli göçmenlerin temsilcileri yanlış yaptılar. Başbakan Angela Merkel’in davetini geri çevirmekle yasaya karşı oluşan cepheyi teşkil edenler göç politikalarında gerekli olabilecek değişiklikler konusunda söz haklarını kaybettiler. Bu zirve toplantısıyla ortaya çıkan Ulusal Uyum Planı kapsamında bazı değişiklikler kaçınılmaz hale gelecek, çünkü adı geçen plan, farklı kültürel kökenleri olan insanların Almanya’da eşit haklara sahip bir statüye kavuşmalarına giden yolun haritası olacak.
Eşit haklara sahip olmak ve ve bunun tam anlamıyla kabul edilmesini sağlamak şimdiye dek sözde kalan tolerans tanımlamasını aşan bir hedef. Farklı kültürlere ve dinlere sahip insanların kendilerini Avrupa’nın değerleriyle manevi ve maddi olarak uyumlu olarak tanımlamaları için onların toplumda aşağılanmalarını ve onlara karşı korkuların sona erdirilmesini sağlamak gerekiyor. Aksi halde dinler ve kültürler arasında beliren uçurumun daha da genişlemesi ve derinleşmesi kaçınılmaz hale gelecektir. Olaya bu açıdan bakıldığında Almanya istenilen konumdan daha çok uzak, ancak iyi bir yola girdi denilebilir.