1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Türkiye ekonomisi seçime hazır

9 Haziran 2011

Seçim sonuçları ve beklenmedik siyasi gelişmeler Türkiye ekonomisini yeni bir krize sürükler mi? Uzmanlara göre eskisi kadar kırılgan olmayan ekonomi, sürpriz seçim sonuçlarına da hazır.

https://p.dw.com/p/11Xgh
Fotoğraf: Fotolia

Seçim yarışının son dönemecine girilen Türkiye’de, 12 Haziran gecesi sandıktan çıkacak sonuçlar heyecanla bekleniyor. 2011 seçim kampanyalarına siyasi vaatlerin yanı sıra, enflasyondan işsizliğe, ekonomik büyümeden ihracat hedeflerine kadar pek çok ekonomik vaat de damgasını vurdu. İstikrarlı bir büyüme sürecinden geçen ve son yıllardaki performansıyla takdir toplayan Türkiye ekonomisinin seçimlerden ne şekilde etkileneceği merak konusu.

“Ekonomide taşlar rayına oturdu”

Uludağ İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Şenol Şankaya, Türkiye ekonomisinin artık siyasi dalgalanmalarla sarsılmayacak kadar güçlendiği görüşünde. Son iki, üç genel seçimden sonra çıkan istikrarlı tablonun tekrarlanacağını tahmin ettiğini söyleyen Şankaya, “Farklı bir şey olsa dahi artık Türkiye’de ekonomik taşların yerine oturduğunu düşünüyorum. Onun için de çok da farklı bir ortam olacağını tahmin etmiyoruz. Çünkü istikrarlı bir büyüme var. Özellikle geçmişte yaşanan bazı sıkıntıları gören bürokrasi daha fazla ihracata dönük adımlar atmaya başladı. Bunları daha çok kurlardaki gelişmelerle izliyoruz. Gerek iktidar partisinin gerek muhalefet partisinin, yani her partinin bir nevi Türkiye’deki büyümenin sürdürülebilir olması için ihracatı kullanacağını duyuyoruz. O da bizi sevindiriyor, çünkü bu gerçek bir büyüme olacak” sözleriyle ihracat politikalarının önemini vurguluyor.

Bir siyasi partinin tek başına iktidar olmasının ekonomik istikrar için çok önemli olduğunu kaydeden Uludağ Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ercan Dülgeroğlu, siyasi arenada ise uzlaşmacı tavırların öne çıkması gerektiğine dikkat çekerek, “Yine tek başına iktidar söz konusu olursa, o zaman ekonomik performans sonuna kadar gider. Ama siyasi açıdan mesela anayasa değişikliği kararı, yeni bir anayasanın yapılması, bunlar milli bir bütünlük isteyen kararlar. Muhalefetin de iktidarın da ortak olarak bütün Türkiye adına bir anayasa değişikliği yapmasını gerektirir. Bence burada bir uzlaşma olmalı” diyor.

Ercan Dülgeroğlu
Uludağ Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ercan DülgeroğluFotoğraf: DW

“Türkiye'ye serbest bölge gerekiyor”

Seçim kampanyalarında ana muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi’nin sosyal politika alanındaki söylemleri dikkat çekerken, son sekiz yıldır iktidarda bulunan Adalet ve Kalkınma Partisi’nin de 2023 yılında 500 milyar dolar ihracat hedefi seçim afişlerine yansıdı. Prof. Dr. Ercan Dülgeroğlu, bu hedefe ulaşmanın mümkün olduğunu, ancak daha öncesinde Türkiye’nin bazı altyapı sorunlarını çözmesi gerektiğini belirtiyor. Kıyılarda serbest ticaret bölgeleri ile limanların yetersiz kaldığına dikkat çeken Dülgeroğlu, “İlk etapta bu limanların genişletilmesi gerekiyor, bunlar olmadan 500 milyar dolarlık ihracat Türkiye’yi darboğaza sokabilir. Türkiye’ye yepyeni, yani mal akımının çok serbest, çok süratli, çok kontrollü yapılabileceği üç tane büyük serbest bölge gerekiyor” şeklinde konuşuyor.

“Sürekli tüketim ve inşaatın sonu yok”

Uludağ İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Şenol Şankaya da Türkiye ekonomisinin 2023 yılına kadar dünyanın en büyük on ekonomisi arasına girebilmesi için, şu anda yüzde 15 dolayında olan ihracatın Gayri Safi Yurtiçi Hasıla içindeki payının yüzde 25'lere, 30'lara çıkarılması gerektiğini ifade ediyor. Bu hedefe ulaşmak için istikrarlı bir kur politikasının önemine değinen Şankaya’ya göre, Türkiye’nin üretim odaklı bir ekonomi anlayışı benimsemesi şart. Şankaya, “Şu anda en büyük sıkıntı cari açığın bu boyutlarda olması. Yani bir şekilde ithalatımızı azaltmamız lazım, kendi kaynaklarımızı kullanmamız lazım ve Türkiye’de üretimi artırmamız lazım. Yani ihracata dayalı üretimi kesinlikle teşvik etmemiz gerekiyor. Sürekli ithalatla, tüketimle, inşaatla belli bir noktaya ulaşamazsınız. Ülke olarak üretmek zorundasınız ve üretiminizi de dış pazarlara satmak zorundasınız. Eğer bu doğrultuda politikalar uygulanırsa Türkiye’nin önünün çok açık olduğuna inanıyorum” diyor.

“Genç nüfus avantaj”

İhracatın artırılması, ekonominin istikrarlı bir büyüme sergilemesi ve Türkiye’nin yoksulluk, işsizlik gibi temel ekonomik sorunlarına çözüm bulması gerektiği hemen her siyasi parti liderinin dilinde. Seçimlere az bir süre kala, uzmanların ve ekonomik çevrelerin yeni hükümetten beklentileri de şekilleniyor. Uludağ Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ercan Dülgeroğlu, “Hükümetten en büyük beklenti, önümüzde Avrupa Birliği ile olan ilişkilerimiz var, bu bizim için çok önemli. Ama Türkiye kendisini güçlendirdikçe, kendine olan güveni arttıkça, Avrupa Birliği ile daha sıkı pazarlığa oturacak” sözleriyle bir süredir arka planda kalan Avrupa Birliği ile üyelik müzakerelerinin önemini vurguluyor. Ancak Dülgeroğlu’na göre, Türkiye’nin coğrafi ve ekonomik konumunun da iyi değerlendirilmesi gerekiyor. İktisat profesörü, “Mesela Rusya ile vize yok, iş adamları çok rahat gidip gelebiliyorlar. Vize duvarları ne kadar artarsa, pasaport masrafları ne kadar artarsa, o kadar kapalı ekonomi haline geliyorsunuz, bunlar açıldıkça açık ekonomi haline geliyorsunuz. Dolayısıyla her açılımda yepyeni imkanlar ortaya çıkıyor, ticaret imkanları ve üretim imkanları” şeklinde konuşuyor. Prof. Dülgeroğlu ayrıca girişimci özelliği olan genç nüfusun Türkiye için çok büyük bir avantaj olduğunu söylerken, “Hangi parti gelirse gelsin hiç önemli değil, Türkiye bu gençlik avantajını kullanıp ileriye gidebilir” diyor.

© Deutsche Welle Türkçe

Haber-Analiz: Başak Özay (Bursa)

Editör: Beklan Kulaksızoğlu