Türk-Alman ilişkilerinde bir yıl
28 Aralık 2011“Biz birlikteyiz, yani wir sind zusammen” Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Almanya’ya göçün 50’nci yılı kutlamaları için kasım ayının başında Berlin’e geldiğinde, iki ülke arasındaki tarihi ve köklü ilişkileri bu sözlerle özetlemişti. Ancak 2011 yılında Türkiye ile Almanya arasındaki ilişkilerde yakınlaşma pek sağlanamadı. Almanya, bir çok konuda Türkiye'nin beklentilerini yerine getirmedi.
Vize meselesi
Başbakan Erdoğan, Türkiye’nin konuk olduğu uluslararası bilişim fuarı CeBIT’in açılışını yapmak üzere Hannover’e geldiğinde gündeme getirdiği konulardan biri vize sorunu oldu. Almanya’ya seyahatlerinde Türk vatandaşlarına vize muafiyeti isteyen Erdoğan’a, Almanya Başbakanı Merkel şöyle yanıt verdi: “Bir konuda sizi rahatlatabilirim: Vize sadece Türkiye’ye yönelik olarak geliştirdiğimiz bir uygulama değil. Dünyanın neresine gidersem gideyim, Almanya hep biraz eleştiriliyor, çünkü vize konusundaki uygulamalarda güvenlik göz önünde bulunduruluyor. Ama belki de bu konuda biraz esneklik göstermemiz gerekiyor.”
Merkel’in bu sözü vermesinin üzerinden yaklaşık 10 ay geçmesine rağmen, vize meselesi hâlâ çözülemedi.
Türkiye'nin AB süreci
2011’de Türkiye özellikle Avrupa Birliği sürecinde, Almanya’dan beklediği desteği alamadı. Yıl boyunca, iktidardaki Hrıstiyan Birlik partilerinden Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğine karşı çıkan sesler yükseldi. Erdoğan, kasım ayındaki Berlin ziyareti sırasında da Almanya Başbakanı Angela Merkel’den açık bir destek görmedi. Merkel, düzenlenen ortak basın toplantısında, Türkiye'nin Avrupa Birliği süreci konusunda şunları söyledi: “Tarafımızdan şu açıkça belirtildi: Olanaklar sağlandığı ve şartlar yerine getirildiği takdirde, müzakerelerde bir başlığın daha açılmasını düşünebiliriz. Ayrıca ben şunu da açıkça belirttim: Almanya, Ankara Protokolü çerçevesinde ilerleme kaydedilmesi için gereken katkıyı sağlamaya hazır.”
Koalisyon ortağı Hür Demokrat Partili Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle’nin her fırsatta Türkiye ile müzakere sürecinin ucu açık olarak devam edeceğini vurgulaması da, Ankara’yı tatmin etmedi. Westerwelle, ekim ayında yaptığı İstanbul ziyareti sırasında da, müzakerelerin tıkanma aşamasına gelmesini olumsuz olarak nitelendirdi: “Elbette burada söz konusu olan Türkiye’nin bugün veya yarın Avrupa Birliği’ne üye olması değil. Bunu kimse, hatta Türkiye’de bile kimse beklemiyor. Ama burada önemli olan, Türkiye’ye yönelik tutumun adil olması ve eşit düzeyde davranılması. Ayrıca, gösterilen çabaları da kabul etmeliyiz, örneğin ekonomik gelişme konusunda.”
Cumhurbaşkanı Gül'e bomba ihbarı
Türkiye’nin Avrupa Birliği süreci, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eylül ayında Alman mevkîdaşı Christian Wulff’un davetlisi olarak gerçekleştirdiği Almanya ziyaretinde de gündeme gelen konulardan biriydi. Ancak Gül’ün ziyaretine damgasını vuran gelişme, Berlin Humboldt Üniversitesi’nde konuşma yapacağı salona bomba ihbarında bulunulması oldu. Bu ihbara rağmen, konuşmasını gecikmeyle yapan Gül, terör örgütünün tehditlerine boyun eğmeyeceklerini vurguladı: “Teröre kim taviz verirse, onun arkası gelir. Teröre kim, onun şantajına, tehditine kim boyun eğerse onun faturasını o öder. Onun için bu tehditlere, bu şantajlara hiç bir zaman boyun eğemeyeceğimizi, bunlardan yılmayacağımızı da herkesin görmesini isterim.”
Alman vakıflarına yönelik iddialar
Gül’ün Almanya ziyareti sonrasında ise terör konusu Türk-Alman ilişkilerine başka bir boyutuyla yansıdı. Zira Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’de faaliyet gösteren Alman vakıflarını dolaylı olarak PKK’ya destek sağlamakla suçladı. Alman Dışişleri Bakanlığı, PKK’nın terör örgütleri listesinde olduğunu vurgulayarak, bu iddiaları reddetti. Bu iddiaları hayretle karşıladığını söyleyen Yeşiller partisi Eş Başkanı Cem Özdemir de, bu suçlamaların açıklığa kavuşturulmasını istedi: “Keşke Alman-Türk ilişkileri Türkiye’deki iç politikaya malzeme olmasa. Böyle hoş olmayan açıklamalarla, ülke ilişkilerine gölge düşürülüyor. Almanya’daki tüm vakıflar çok çok üzüldü bu açıklamalara. Dilerim önümüzdeki zamanda yapılan bu açıklamalara bir açıklık kazandırılır.”
Başbakan Erdoğan’ın kasım ayında Türkiye’den Almanya’ya göçün 50’nci yılında yaptığı ziyaretin gündemini Almanya’da yaşayan Türklerin oluşturması bekleniyordu. Ancak Erdoğan’ın bu ziyaretinde de öne çıkan konu terörle mücadele oldu. Erdoğan, terörle mücadelede Türkiye’ye destek vermeyen ülkeleri sert sözlerle eleştirdi: “Avrupalı dostlarımızın önüne dosyaları koyduğumuzda, tek tek isimleri, yayın kuruluşlarını, aktarılan para miktarlarını koyduğumuzda bize bahaneler üretiyorlar. Lütfen, siz artık o bahaneleri artık bize değil, eğer izah edebiliyorsanız, önce kendi vicdanınıza izah edin.”
Almanya Başbakanı Merkel ise Erdoğan’a terörle mücadelede destek sözü verdi.
Almanya'da yaşayan Türklerin uyumu
Merkel ve Erdoğan’ın görüş ayrılığı yaşadığı bir diğer konu Almanya’daki Türklerin uyumu oldu. Erdoğan’ın çifte vatandaşlık önerisi, Türklere yönelik olarak "önce Türkçe sonra Almanca öğrenin" şeklindeki sözleri, Merkel’in yanı sıra Alman siyasetçilerin de tepkisini çekti. Alman siyasetçiler, Türkiye'ye, Almanya'da yaşayan Türkleri artık "rahat bırakın" mesajı verdi.
Neonazi cinayetler
2011 yılının son aylarında ise Almanya’da Neonaziler tarafından işlendiği ortaya çıkan cinayetler Ankara’yı alarma geçirdi. Aralarında sekiz Türk’ün de bulunduğu en az 10 kişinin, 2000-2007 yılları arasında Neonaziler tarafından öldürüldüğünün ortaya çıkması üzerine Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, kasım ayının son günlerinde Almanya’ya gelerek, Alman siyasetçiler, Türk sivil toplum örgütlerinin temsilcileri ve kurbanların aileleri ile görüştü. Davutoğlu, ziyaretinin Berlin durağında, “Artık Almanya’daki bir numaralı gündem maddemiz bu cinayetlerdir” dedi. “Soruşturma sadece cinayetlerin aydınlatılması noktasında kalmamalı" diyen Davutoğlu, "hem Almanya’nın iç huzuru, hem buradaki vatandaşlarımızın ve bizlerin güven duygularının uyanabilmesi için bunun arka planına gidilmesi lazım" şeklinde konuştu. Davutoğlu, bunun "takipçisi olacaklarını" vurguladı.
Bu çerçevede 2012 yılının ilk haftalarında, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları Komisyonu üyelerinin Neonazi cinayetleriyle ilgili olarak Almanya’ya gelmesi bekleniyor.
© Deutsche Welle Türkçe
Jülide Danışman / Berlin
Editör: Ercan Çoşkun