Küreselleşen dünyada Türk olmak nedir?
11 Aralık 2011Berlin'in ünlü çağdaş sanat müzesi Hamburger Bahnhof’un yakınındaki eski bir fabrika binasında yer alan sanat galerisi Tanas’tan içeriye adım attığınızda yüzünüze sıcak bir hava çarpıyor. Tıpkı soğuk bir kış günü, büyük büyük bir alışveriş merkezine girdiğinizde yüzünüze çarpan sıcaklık gibi... Bunun nereden geldiğini anlamak için etrafınıza biraz daha dikkatli baktığınızda ise Tanas sanat galerisinde açılan “On ikide on iki” sergisinin ilk eseri ile karşılaştığınızı anlıyorsunuz. Berlin’de yaşayan sanatçı Nevin Aladağ’ın “Fön” adlı çalışmasında, tavana saç kurutma makineleri yerleştirilmiş. Serginin eş küratörlüğünü üstlenen Ece Pazarbaşı, Aladağ’ın işlerinin “esprili” olduğunu, bu kez de “bir sanat mekânında, acaba sıcak havaya sanat eseri denilebilir mi?” sorusuna yanıt aradığını söylüyor.
Dünyanın farklı köşelerinden geldiler
Nevin Aladağ, “On ikide on iki” adını taşıyan sergide yer alan on iki sanatçıdan biri. Tanas sanat galerisinin yöneticisi Rene Block ile birlikte serginin küratörlüğünü üstlenen Ece Pazarbaşı, sergiyi sanatçılarla birlikte oluşturduklarını söylüyor. Pazarbaşı; sergide, Türkiye dışında yaşamalarına rağmen, Berlin’de pek tanınmayan, Türk güncel sanatında önemli bir yere sahip sanatçılara ağırlık verdiklerini dile getiriyor. Sergide bazı sanatçıların hazır işleri sergilenirken, bazı sanatçılar da bu sergi için hazırladıkları enstalasyon, video veya fotoğraflarla “On ikide on iki”ye katılıyor.
Sergide yer alan sanatçılardan, Canan Tolon San Francisco’da, Vahap Avşar New York’ta, Ergin Çavuşoğlu Londra’da, Servet Koçyiğit ve Ahmet Öğüt Amsterdam’da, Nilbar Güreş Viyana’da, Anny ve Sibel Öztürk Frankfurt’ta, Ebru Özseçen Münih’te, Şakir Gökçebağ Hamburg’ta, Nevin Aladağ, Nezaket Ekici ve Nasan Tur ise Berlin’de yaşıyor.
Sanatçının işi mi, kimliği mi?
Ece Pazarbaşı, farklı nedenlerle Türkiye dışında yaşayan sanatçıların işlerinin yer aldığı bu serginin “kimlik problemlerine dair bir okuma getirdiğini” söylüyor. Ancak Pazarbaşı, bu sergide “sanatçıların kendilerine yakıştırılan Türk kimliği dışında, global dünyada kimliğin ve Türk olmanın anlamının yeniden incelenmesinin” kendileri için daha önemli olduğunu ifade ediyor. Yaklaşık bir yıldan beri Berlin’de yaşayan Pazarbaşı, sergide sanatçıların “Türkiye ile bağlantıları bulunmasına rağmen, küreselleşen dünyada Türk olmanın ne anlama geldiği, kimlik mi yoksa üretilen işler mi” sorularına yanıt arandığını dile getiriyor.
Geriye getirilmek istenen zaman ve ışık
Frankfurt’ta yaşayan iki kardeş, Anny ve Sibel Öztürk “kendilerini dünya vatandaşı olarak” gördüklerini vurguluyorlar. Ancak Almanların çoğu tarafından “Türk kökenli sanatçılar” olarak algılandıklarını belirtiyorlar. Almanya’yı yurt dışındaki çeşitli sergilerde temsil etmeleri de, çoğu zaman bu algılama şeklini değiştirmiyor. Anny Öztürk, “işlerinin çoğu zaman kimlik ve göçmenlikle bağdaştırıldığını” fakat kendileri için önemli olanın “ışık ve mekân” olduğunu söylüyor.
Anny ve Sibel Öztürk “On ikide on iki” sergisindeki eserleri ile izleyeni çocukluklarına götürüyorlar. Çocukluklarında Türkiye’ye gittikleri zaman, teyzelerinin evinde kalan Öztürk kardeşler, “Zamandan Başka Bir Şey Değil” adını taşıyan çalışmada, teyzelerinin evini yeniden canlandırdıklarını ifade ediyorlar. Ayrı bir oda gibi oluşturulan mekândaki ışık sürekli değişiyor; odanın ortasında bir yemek masası, iki sandalye, yerde bir halı, jaluzilerin arasından görünen fotoğrafta ise pencereden bakan bir kız çocuğu göze çarpıyor. Anny Öztürk, Türkiye’ye gittikleri zaman, hep evde oturmak zorunda kaldıklarını, pencereden dışarı baktıklarında ise kendileri gibi pencereden bakan ABD'den akrabalarını ziyarete gelen Ermeni bir kız çocuğunu gördüklerini anlatıyor. Öztürk, bu işin Türkiye ile olan bağlantılarının yanı sıra geri getirmek istediklerini zaman ve ışığı gösterdiğini ifade ediyor.
“Para tüküren duvar”
Tanas sanat galerisindeki “On ikide on iki” sergisinde, belki ilk başta pek dikkat çekmeyen ama ilginç çalışmalardan biri de Berlin’de yaşayan sanatçı Nasan Tur’a ait. Nasan Tur’un çalışmasının önünden geçenler, yerde 1 euro buldukları zaman pek şaşırmamaları gerekiyor. Çünkü “Para Tüküren Duvar” adlı bu çalışmada, beyaz duvarın üzerindeki dikdörtgen şeklindeki bir delikten beş dakikada bir 1 euro fırlatılıyor. Serginin eş küratörü Ece Pazarbaşı, duvarın arkasındaki mekanizmanın fırlattığı bu 1 euroyu, sergiyi gezenlerin gönül rahatlığıyla yerden alıp cebine koyabileceğini söylüyor. Nasan Tur’un bu işinin farklı okumalara açık olduğunu söyleyen Pazarbaşı, “duvarda asılı bir Picasso resmi yerine bir delik görüyorsunuz. Elbette Picasso çok değerli ama bu delikten de size 1 euro atılıyor. Buradan da bir para akışı var” diyor. Avrupa’da tanınan sanatçı Nasan Tur, bu işinde “sanat ve para” arasındaki ilişkinin yanı sıra, kapitalist sistemi sorguladığına işaret ediyor. Nasan Tur, işlerinde “kendi kimliği ve kendi hikâyesi” yerine “toplumsal ve siyasi” olayları ele almayı tercih ettiğini vurguluyor.
Kitaba göre sergi
10 Aralık’ta açılan ve 3 Mart 2012 tarihinde sona erecek serginin en önemli özelliklerinden biri serginin bir kataloğunun olmaması, onun yerine bir kitabın sergiye eşlik etmesi. Yapı Kredi Yayınları için Rene Block editörlüğünde hazırlanan “Türkiye’de Güncel Sanat” serisinin “Her Yerde, Evinde” adını taşıyan on ikinci cildi bu serginin kataloğu niteliğinde. Bu nedenle sergi daha önce monografileri hazırlanan Sarkis, Ayşe Erkmen, Esra Ersen gibi Türk güncel sanatının önemli isimlerine yer vermiyor. Tanas sanat galerisi, İstanbul merkezli Vehbi Koç Vakfı tarafından destekleniyor.
© Deutsche Welle Türkçe
Haber: Jülide Danışman / Berlin
Editör: Ayhan Şimşek