Turgut Öker davası ve Alisiz Aleviler
23 Şubat 2020Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu Onursal Başkanı Turgut Öker hakkında Türkiye'de halihazırda açılmış iki dava ile altı soruşturma var. Öker'e sosyal medyada yaptığı paylaşımlarla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a başbakanlığı döneminde hakaret etmek ve terör örgütü propagandası yapmak suçlamaları yöneltiliyor. İki yıla kadar hapis cezasıyla yargılandığı, kamu görevlisine hakaret suçu iddiasıyla açılan ilk davanın ikinci duruşması 26 Şubat Çarşamba günü İstanbul’da yapılacak.
Avukatı Seyit Sönmez, müvekkiline yönelik dava ve soruşturmaların tamamen siyasi saiklerle açıldığı görüşünde. Sönmez "Bu davalar, siyasi iktidarın, muhalefeti ve kendisi için tehlikeli gördüğü kişileri terbiye etmek amacıyla hukuku kötüye kullanmasıdır“ diye konuşuyor. Bu tür davaların arkasında bir sistem olduğunu da iddia eden Sönmez, "Aksi halde yedi sekiz yıl önce yapılan sosyal paylaşımlara ilişkin suç duyurusu neden 2019'da yapılsın?“ diye soruyor.
"Aleviler ve muhalifler tek elden izleniyor“
Avukat Sönmez, özellikle Avrupa'daki Aleviler ile muhalifleri izlemek için bir ekip ve plan oluşturulduğu ve bunun tek elden yürütüldüğünü iddia ediyor. Aksi takdirde emniyetin 8 yıl sonra harekete geçmeyeceğini söylüyor.
Müvekkili Turgut Öker de onunla aynı görüşte. Yurt dışı çıkış yasağı nedeniyle Türkiye'den ayrılamayan, 58 yaşındaki çifte vatandaş Öker, hakkında eski tarihlere dayalı paylaşımlar nedeniyle açılan davaların, yıllardır yürüttüğü Alevilerin haklarını savunma çabasıyla ilişkili olduğunu düşünüyor. Turgut Öker, bugün Almanya'da 160 Avrupa'da ise 14 ülkede 300 cemevine sahip, 100 bin civarında üyesiyle en güçlü örgütlerden olan Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu'nun temellerini atan aktörlerden biri.
Avrupa'da Aleviler inanç topluluğu kabul ediliyor
Almanya’da 700-800 bin, Avrupa’da ise yaklaşık 1 milyon 400 bin Türkiye kökenli Alevinin yaşadığı tahmin ediliyor. Bunlardan 100 bini Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu çatısı altında örgütlü. Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi Fuat Ateş, Konfederasyon’a bağlı olan derneklerin bulunduğu Almanya, Britanya, İsviçre, Fransa, Danimarka, Avusturya ve İsveç gibi ülkelerde cemaatlerinin inanç topluluğu, cemevlerinin ibadethane olarak kabul gördüğünü söylüyor ve cemevleri ile Alevi mezarlıklarına arsa tahsis edildiğini belirtiyor. Çoğu ülkede okullarda inanç temelli Alevilik dersleri okutulduğunu, bazılarında üniversitelerde Alevilik kürsüsü bulunduğunu da kaydediyor. Britanya’da Alevilerin devlete ödediği verginin yüzde 18'inin cemevine aktarılmasına karar verebildiğini, İngiltere Parlamentosu’nda bir Alevilik Sekreteryası bulunduğunu belirtiyor.
Avrupa Parlamentosu'nda temsilcilik açıyorlar
Aleviler, Almanya’da kamu radyo televizyon kuruluşlarının inanç topluluklarına ayırmakla yükümlü olduğu yayın süresinden pay sahibi olabiliyor. İki eyalette basın komisyonlarında da temsil ediliyorlar. Ayrıca hastanelerde, yurtlarda, cezaevlerinde ve emniyette manevi danışmanlık hizmeti verebiliyor, arzu edenlere yaşamlarının zor dönemlerinde eşlik edebiliyorlar. Ayrıca Türkiye kökenli Alevi göçmenler bulundukları ülkelerde federal veya eyaletler düzeyinde hükümetlerin pek çok projesinde de yer alıyorlar. Bu projeler demokratik değerler, toplumsal ve siyasi katılım, çevre ve iklim alanlarında yoğunlaşıyor.
Fuat Ateş, Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu’nun (AABK) 19 Mart 2016 tarihinde yaptığı temsilcilik başvurusuna, Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Konseyi tarafından olumlu cevap verildiğini ve hükümetler dışında ilk defa bir inanç kurumuna tanınan bu hakla Avrupa Parlamentosu bünyesinde bir ofis açacaklarını söylüyor. Alevi inancına mensup yaklaşık 800.000 kişiyle Almanya’da Hristiyan ve Müslümanlardan sonra, üçüncü büyük inanç grubunu oluşturduklarını söyleyen Ateş, "Alevilik inancı, yüzyıllardır uygulanan Türk- İslam Sentezi’ne dayalı asimilasyon politikalarının zincirlerini kırarak Avrupa’da yeniden doğuyor. AKP hükümeti başta olmak üzere Türk-İslam Sentezi’nden beslenen yapıların Avrupa’daki Alevilere saldırmasının, onları 'Ateist Alevilerden sonra ‘Alisiz Aleviler’ diye nitelemesinin altında yatan en büyük neden budur" diye konuşuyor.
“Ali’yi sevmek Alevilik ise ben de Aleviyim”
Berlin’deki Alman Bilim ve Siyaset Vakfı’nda görevli Dr. Salim Çevik, Alevilere yönelik asimilasyon politikalarının son yıllarda İslami çevrelerde "zeytin dalı uzatma” gibi görünen başka bir çizgiyle devam ettiği görüşünde. O kesimde sıkça dile getirilen "Ali'yi sevmek Alevilik ise ben de Aleviyim” söyleminin Alevileri bir inanç ve kimlik grubu olarak kabul etmeyen, aksine farklılık iddiasını yok etmeye çalışan bir asimilasyon girişimi olduğunu söylüyor.
Din ile devlet ilişkileri konusundaki araştırmalarıyla tanınan Çevik, Erdoğan’ın kullanımındaki "Alisiz Alevilik” söylemini de direnen gruplara yöneltilen bir eleştiri, Alevilerin ayrı bir kimlik olarak tanınmasını engelleme çabası olarak niteliyor. Avrupa veya Almanya‘da hükümet ve devletlerce muhatap alınmalarının, Ankara’da Alevilerin asimilasyonu önünde engel olarak görüldüğü görüşünde ve bunun sadece Almanya ile de sınırlı olmadığını, Türkiye içindeki Alevilerin de ayrı bir inanç grubu olarak tanınması anlamına gelebilecek bütün çabalara direnildiğini belirtiyor.
Alevilere yönelik komplo teorileri
Çevik, Türkiye'deki muhafazakar çevrelerde Almanya'nın Alisiz Alevilik fikrini beslediği ve bu çizgideki Alevi yapılanmalarına fonlar aktardığı yönünde yaygın bir kanının hakim olduğunu tespit etmiş. Bilim ve Siyaset Vakfı uzmanı Çevik, "Böyledir anlamında demiyorum ama bu kanaat sahici bir kanaat” diye devam ediyor. Erdoğan’ın eleştirilerinde biraz da bu fikri arka planın etkisi olduğundan yola çıkıyor. Almanya ve Avrupa Alevilerinin çevresel faktörlerin de etkisi ile Türkiye Alevilerine göre kendilerini Sünni İslam’dan daha kesin şekilde ayrıştırdığını gözlemleyen Çevik, "Türkiye‘deki yaygın komplocu zihniyet ile birleştirilince muhafazakar kesimin bundan uluslararası bir komplo kurduğunu" savunuyor.
Elmas Topcu
© Deutsche Welle Türkçe