Almanya’daki Aleviler Erdoğan’a hem kırgın hem kızgın
5 Aralık 2019"Türkiye'de horlandık, Almanya’da yabancıyız diye dışlandık… Herkesin sahip çıkan, arkasında duran bir devleti var, bir tek bizim olmadı… Üstüne üstelik hedef gösteriliyoruz.”
Sitem dolu bu sözler Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu (AABF) Başkanı Hüseyin Mat’a ait.
Nedeni ise Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde Diyanet İşleri Başkanlığınca düzenlenen 6'ncı Din Şurası’nda yaptığı konuşma. Erdoğan bu konuşmasında, “Açık ve net söylüyorum, Alman devleti Ali’siz Aleviliğe ciddi bedeller ödemek suretiyle, İslam dünyasında ve özellikle ülkemizde bölünmenin tohumlarını ekmek istiyor” sözlerini kaydetmişti.
“Alevileri araçsallaştırıyor”
İslam ve Alevilik hakkındaki araştırmalarıyla tanınan, Leipzig Üniversitesi öğretim görevlisi Dr. Markus Dressler, Erdoğan’ın Alman devletini hedef alan ithamının bir ilk olmadığına dikkat çekti.
Dressler, DW Türkçe’ye yaptığı değerlendirmede, “Bildiğiniz gibi, AB ile işler rayından çıktığından beri, Batı ile ilişkileri bozulduğundan bu yana Erdoğan yeni bir söylem geliştirdi. Bu söylemi, Türkiye’deki sorunlara, bazı yabancı güçlerin dışarıdan müdahalesinin kaynaklık ettiği iddiasına dayanıyor. Alevileri araçsallaştırarak Alman devletini hedef aldığı bu suçlama da sadece bu retoriğine yeni bir örnek teşkil ediyor” dedi.
Dressler, Erdoğan’ın bu söylemiyle, "Alevileri Almanya’nın ya da Avrupa’nın emperyalist politikalarının bir kurbanı” olarak göstermeye çalıştığını ve bununla Türkiye’de sadece siyasetin sağ yelpazesinde değil aynı zamanda aşırı milliyetçi, emperyalizm karşıtı bazı sol çevrelerde de puan toplayabildiğini aktardı.
“Ayrıcalıklı desteğe ihtimal vermiyorum”
Almanya'da dini grupların, anayasa ve yasalarda öngörülen koşulları karşılamaları halinde belirli haklara sahip olabildiklerine dikkat çeken Dressler, bunun söz konusu dini grupların Almanya’daki dini sisteme entegre olmalarını sağladığını belirtti. Tanınan haklardan yararlanmak için öngörülen kriterlerin tüm dinler ve inançlar için geçerli olduğunun altını çizen Dressler, şunları söyledi:
“Özellikle 11 Eylül saldırıları sonrasında tüm dünyada algıların değiştiğini dikkate alırsak, Alevilerin Sünni İslam anlayışına eleştirel bakması, AKP ve Erdoğan’a mesafe almış olmaları, demokratik, seküler, hümanist, cinsiyet eşitliğinden yana tavır almaları, Almanya’da daha olumlu algılanmalarını sağlıyor olabilir. Ama Alman devletinin, sadece dini geleneklerine ilişkin yorumları nedeniyle Alevilere ayrıcalıklı bir destek sağladığı suçlaması gerçekçi değil, ihtimal vermiyorum.”
Almanya’da “inanç toplumu” olarak tanınıyorlar
Federal İçişleri Bakanlığı’nın verilerine göre Almanya’daki yaklaşık 4 milyon 500 bini aşkın Müslümanın yüzde 75’ini Sünniler, yüzde 13’ünü Aleviler, yüzde 7’sini de Şiiler oluşturuyor.
Resmi istatistik tutulmuyor ancak Alevilerin Almanya'daki tek çatı örgütü AABF, ülkedeki Alevilerin sayısının 700 bin ile 900 bin arasında olduğu görüşünde. Alman Anayasası'nın 7. maddesinin 3. bendine dayanarak kendisini Almanya’da bir inanç toplumu olarak kabul ettiren AABF, aynı zamanda Federal Hükümet ile Müslüman kuruluşlar arasında diyalog platformu niteliği taşıyan Alman İslam Konferansı’nın da üyesi. Yaklaşık 160 Cemevi, Alevi Kültür Merkezi’nin bağlı bulunduğu federasyonun Almanya’da 100 binin üzerinde üyesi var.
“Haklarımızı söke söke aldık”
AABF Başkanı Hüseyin Mat, DW Türkçe’nin sorularını yanıtlarken, Almanya’daki Alevilerin anayasal haklarının Alman devleti tarafından “bir lütuf olarak verilmediğini” vurguladı, “mücadele ettik ve bu hakları söke söke aldık” şeklinde konuştu.
"Bizler için ‘Alman devleti bunları besliyor’ diyorlar, bu suçlama çok yersiz” diyen Mat, “Aleviler mi, yoksa Türkiye’deki Diyanet’e bağlı DİTİB mi Alman devletinin mali kaynaklarından daha çok faydalanmış? Erdoğan’ın açılışını yaptığı Köln’deki cami kimin mali desteğiyle açılmış acaba? Aldıkları mali desteğin haddi hesabı yok, bunlar ortaya çıkacak” sözlerini kaydetti.
“Alevilik teklik değil, çoğulculuktur”
Erdoğan’ın "Ali’siz Aleviler” açıklamalarını da eleştiren federasyon başkanı Mat, “Alevilik teklik değil çoğulculuktur. Bir cumhurbaşkanının haddine düşmez teolojik olarak inancımızı tartışmak. Bunun yerine Türkiye’deki Alevilere anayasal haklarının verilmesine odaklanmalı” şeklinde konuştu.
Hristiyanlar ve Yahudilerden sonra Alevilerin de Almanya’da kamu tüzel kişiliğine sahip olmasını sağlayacak süreçte sona yaklaşıldığı açıklayan Mat, Erdoğan’ın Alevilere tanınan hakların Türkiye açısından emsal teşkil ediyor olmasından da rahatsızlık duyduğunu savundu. Hüseyin Mat, Almanya’da kendilerine tanınan hakları sıralayarak şunları kaydetti:
“Almanya’da okullarda Alevilik dersleri veriyor, kendi müfredatımızı hazırlıyor, öğretmenlerimizi kendimiz tayin ediyoruz. Hak eşitliği antlaşmalarıyla devletin resmi kurumlarında temsil hakkımız var. Resmi olarak Cemevleri ibadet yerimiz, Ana ve Dedeler inanç önderlerimiz olarak kabul ediliyor… Peki, Türkiye’de bu hakların hangileri tanınıyor? Cumhurbaşkanı Almanya ve Almanya’daki Alevileri hedef almak, saldırmak yerine, oturup ‘kendi vatandaşımıza bu hakları niye vermemişiz?’ sorusunu kendisine sorması gerekmez mi?”
“Bizi güdümüne alamıyor”
AABF Başkanı Mat ayrıca Almanya’da örgütlü olduklarını ancak türbeleri, akrabaları ve dostlarının bulunduğu Türkiye’ye de sırt çevirmediklerinin altını çizerek, “Türkiye de ülkemiz. Tam bağımsız, demokratik, laik bir cumhuriyet mücadelesine destek veriyoruz. O ülkenin AKP zihniyetine, gerici zihniyetine, siyasal İslam’a teslim edilmesine izin vermeyeceğiz. Bu nedenle Erdoğan’ın hedefindeyiz. Çünkü bizi güdümüne alamıyor” görüşünü dile getirdi.
“Ali’siz Cem’i anlatmak mümkün değil”
Erdoğan’ın son açıklamaları, Almanya’daki Alevi toplumunun mensupları arasında büyük hayal kırıklığı ve tepkiye neden olurken, Aleviliğin bir inanç grubu olarak tanınmasına ve sekiz eyaletteki okullarda Alevilik dersinin verilmesine öncülük etmiş olan sosyal pedagog İsmail Kaplan bu iddiaların gerçeği yansıtmadığına dikkat çekti.
Okullardaki Alevilik derslerinin müfredatının hazırlanmasına katkı sunmuş olan Kaplan, “Okullardaki derslerimizde Hazreti Ali öğretiliyor. Hazreti Ali’siz ne Cem’i ne de deyişleri anlatmak mümkün. Buradaki derslerimizin merkezinde Hazreti Ali ve Hazreti Muhammed de var ki biz Muhammed Ali deriz” dedi.
“Kırılıyoruz, bu açıklamalar zarar veriyor”
“Aleviler hakkındaki bu yalanları, ithamları uzun süre Zaman gazetesi, FETÖ’cüler öne sürüyordu. Bunlar doğru değil” görüşünü dile getiren Kaplan, Erdoğan’ın söylemlerinin ayrımcılığı körüklediğini, Almanya’daki Türk toplumuna da zarar verdiğini vurguladı. Kaplan, sözlerini şöyle tamamladı:
“Erdoğan Alevilere, Sünnilere tanınan hakları tanımak istemediği için ayrımcılığı tercih ediyor. ‘Ali’den ayrıldılar, bunların dinle alakası yok, dinden ayrıldılar, bunlar Alman devletinin ajanları’ demeye getiriyor. Ben şahsen, ‘Ali’siz Alevi’ sözlerini bir hakaret olarak hissediyorum. Doğrudur, bazı deyişlerimiz evrenin var oluşuna dayanıyor. Ama bunu söylemek başka, ‘Alevilikte Ali’nin yeri yoktur’ demek başka. Alevilik Ali ile başlamıyor olabilir ama Ali mihenk taşıdır. Bütün dualarda, ki biz gülbenk deriz, Hazreti Ali’nin, On İki İmamlar’ın, Ehlibeyt’in, Muhammed’in adı geçer… Ama zaten laik ya da seküler bir devlette, bir cumhurbaşkanının dini tarif yapması doğru değil. Çünkü bu hak, o inancı taşıyan kişilerindir.”
Değer Akal / Berlin
© Deutsche Welle Türkçe