1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Trump'ın ikinci döneminde Türkiye'yi neler bekliyor?

6 Kasım 2024

Trump'ın seçilmesiyle Türkiye'yi neler bekliyor? ABD Suriye'den çekilir mi? Bölge daha büyük savaşa sürüklenir mi? Daha güçlü bir Trump, Erdoğan için avantaj mı olur?

https://p.dw.com/p/4mhYl
ABD'nin müstakbel başkanı Donald Trump ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan
ABD'nin müstakbel başkanı Donald Trump ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Fotoğraf: PETER NICHOLLS/AFP/Getty Images

ABD'de Cumhuriyetçi Donald Trump'ın yeniden başkan seçilmesinin ardından bu sonucun Türkiye açısından ne gibi fırsat ya da riskler doğuracağı tartışılmaya başlandı.

Bir zamanlar stratejik ortaklık seviyesine çıkan Türkiye-ABD ilişkileri, son yıllarda pek çok konuda farklılaşarak zaman zaman krizler yaşıyor.

Rusya'dan S-400 hava savunma sistemi satın aldığı gerekçesiyle Türkiye'nin F-35 savaş uçağı programından çıkartılması, F-16 uçaklarının satılması ile ilgili yaşanan zorluklar, ABD'nin Suriye'de IŞİD'le mücadelede kendine ortak olarak omurgasını Kürt grupların oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri'ni (SDG) seçmesi gibi başlıklar iki NATO müttefiğinin farklılaştığı alanlar olarak öne çıkıyor.

Türkiye, SDG'yi ABD'nin de terör örgütü olarak sınıflandırdığı PKK'nın bir uzantısı olarak görüyor.

Ankara'nın özellikle Rusya ve Çin konusunda Batı'dan ayrı izlemeye çalıştığı "özerk" dış politika da Washington'da rahatsızlık yaratıyor. Türkiye'nin BRICS'e üyelik talebi de Batı bloğunu düşündüren gelişmelerden.

Daha güçlü bir Trump Ankara için avantaj mı?

Seçim sonuçlarıyla Amerikan Senatosu'ndaki çoğunluk Demokratlar'dan Cumhuriyetçilere geçmiş görünüyor. ABD medyasına göre Demokratlar'ın kontrolünde olan Senato'da çoğunluğu ele geçiren Cumhuriyetçiler, başkanlık makamına da Trump'ın gelmesiyle çok güçlü bir şekilde iktidara gelmiş olacak.

ABD'nin başkenti Washington'da Kongre binası ve bina üzerindeki Amerikan bayrağı
ABD'nin başkenti Washington'da Kongre binası Fotoğraf: Pedro Ugarte/AFP/Getty Images

Bu kapsamda Trump'ın birinci dönemine göre daha güçlü bir şekilde seçilmesinin Ankara için de olumlu sonuçlar doğurabileceği yönünde bir beklenti var.

Trump'ın seçilmesini sosyal medya hesabından sıcak ifadelerle kutlayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, şu paylaşımı yaptı: 

"Amerika Birleşik Devletleri'nde yapılan başkanlık seçimini büyük bir mücadelenin ardından kazanarak yeniden ABD Başkanı seçilen dostum Donald Trump'ı tebrik ediyorum. Amerikan halkının seçimiyle başlayacak olan bu yeni dönemde, Türkiye-ABD ilişkilerinin güçlenmesini, Filistin meselesi ve Rusya-Ukrayna savaşı başta olmak üzere bölgesel ve küresel çapta yaşanan krizlerin, savaşların son bulmasını temenni ediyor; daha adil bir dünya için daha fazla çaba sarf edileceğine inanıyorum."

Seçim sonuçlarını ve sonuçların Türkiye'ye etkilerini DW Türkçe'ye değerlendiren Alman Marshall Fonu Ankara Direktörü Özgür Ünlühisarcıklı da Cumhuriyetçilerin Temsilciler Meclisi'nde de çoğunluğu ele geçirme olasılığı bulunduğunu belirterek bunun bir "kırmızı dalga" yaratacağını belirtiyor. Ünlühisarcıklı'ya göre birinci dönemin aksine Trump'ın kendi gündemini fazla Kongre direnişiyle karşılaşmadan hayata geçirme şansı bulunuyor.

Alman Marshall Fonu Ankara Direktörü Özgür Ünlühisarcıklı
Alman Marshall Fonu Ankara Direktörü Özgür Ünlühisarcıklı Fotoğraf: GMFUS

Ünlühisarcıklı, "İstediği atamaları ve işleri yapabilecek olan Donald Trump'ın ikinci döneminde Türkiye bu fırsatı iyi değerlendirirse, örneğin S-400 sorunun çözülmesi, CAATSA yaptırımlarının kalkması gibi konularda Trump yönetimiyle anlaşabilirse çok güçlü bir Kongre direnişiyle karşılaşmayabilir. Bu Türkiye'nin bence bir avantajı olacak" diyor.

CAATSA, ABD'nin Düşmanlarına Yaptırımla Karşı Koyma Yasası'nın kısaltması.

ABD Suriye'den çekilir mi?

Trump'ın seçilmesinden önce Ankara'da kulislerde dillendirilen önemli bir beklenti ABD'nin Suriye'den çekilmesiydi.

Trump'ın birinci döneminin akılda kalan gelişmelerinden biri 19 Aralık 2018'de Erdoğan ile yaptığı telefon görüşmesinin ardından "Suriye'deki ABD askerlerini tamamen çekme" talimatı vermesi olmuştu. Ancak Pentagon ve CENTCOM gibi kurumların devreye girmesiyle Trump'ın bu söylemi sonuç vermemişti.

İkinci döneminde Trump'ın bu hedefini yeniden gerçekleştirmek isteyip istemeyeceği, ne kadar yapabileceği ve ABD'nin çekilmesi durumunda Türkiye'nin pozisyonu merak konusu.

Ünlühisarcıklı, Trump'ın sadece Suriye değil tüm Levant bölgesinde çekilme eğilimi olduğunun bilindiğini söyleyerek ancak Ortadoğu'da mevcut gerilim varken bunu hayata geçirmeyi ertelemesinin de bir ihtimal olduğunu belirtiyor.

"Ancak er ya da geç böyle bir eğilim olacaktır" diyen Ünlühisarcıklı, ABD devlet politikalarında etkili olduğu bilinen muhafazakar düşünce kuruluşu Heritage Vakfı'nın 2025 raporunda ABD'nin Irak ve Suriye'deki stratejik çıkarlarının sorgulandığına işaret ediyor.

Trump ilk döneminde ABD'nin bir önceki Başkanı Barack Obama'nın politikasını sürdürerek Türkiye'nin itirazlarına rağmen YPG-PYD'ye destek vermeye devam etmiş ama aynı zamanda PKK'nın tehlikeli bir terör örgütü olduğu yönünde açıklamalar da yapmıştı.

Trump Türkiye-AB ilişkilerini nasıl etkiler?

"Önce Amerika" sloganıyla seçilen Trump'ın gelişi Türkiye ile Avrupa'nın birbirine yakınlaşmasını doğurması da bir başka beklenti.

Trump'la birlikte Amerika'nın Avrupa'ya yönelik güvenlik teminatının azalacağını ve kendilerini daha az güvende hisseden Avrupa ülkelerinin kendi stratejik otonomilerini kazanmak isteyeceğini söyleyen Ünlühisarcıklı, bunun Türkiye için olası etkisini şöyle aktarıyor:

"Avrupa'nın Türkiye'ye olan ihtiyacı artacak. Avrupa Birliği üyelik süreci hiçbir yere gitmese bile stratejik iş birliğine bence AB daha sıcak bakmaya başlar. Rusya'ya karşı daha savunmasız hissedilmesi durumunda Türkiye'nin Avrupa'nın güvenlik mimarisinde bir yerinin olması argümanı daha güç kazanabilir."

AB Komisyonu Başkanı Ursuna von der Leyen ve Donald Trump, Ocak 2020'de Davos'taki Dünya Ekonomik Forumu'nda karşılıklı oturuyor
AB Komisyonu Başkanı Ursuna von der Leyen ve Donald Trump, Ocak 2020'de Davos'taki Dünya Ekonomik Forumu'nda Fotoğraf: Evan Vucci/AP/picture alliance

Ünlühisarcıklı, bunun işaretlerinin ABD seçimi öncesinde görüldüğünü belirterek Almanya dahil birçok AB ülkesinin Türkiye'ye yönelik savunma sanayi kısıtlamalarını kaldırdığını hatırlatıyor.

Ukrayna ve Gazze'de savaşlar biter mi?

Trump, göreve gelirse dünyadaki savaşlara "bir telefonla" son vermeyi taahhüt ederken Ukrayna ve Gazze gibi çatışma bölgelerinin seçim sonucundan nasıl etkileneceği de tartışılıyor. Cumhuriyetçiler ve Trump, İsrail yanlısı politikalarıyla biliniyor, diğer yandan Ukrayna savaşı ile ilgili ise Rusya ile masaya oturabilecekleri tahmin ediliyor.

ABD'nin Moskova ile masaya oturması durumunda Türkiye üzerindeki "Rusya'dan uzaklaş" baskısının azalabileceğini belirten Ünlühisarcıklı, Çin ile yakınlaşma konusunda ise Ankara'ya yeni bir baskı dalgasının gelebileceğini kaydediyor.

Ukrayna savaşının aksine Trump döneminde Ortadoğu'daki gerilimin daha da yükselebileceğini öngören Ünlühisarcıklı şunları söylüyor:

"Trump politikalarıyla eğer İsrail ve Netenyahu yönetimini daha kuvvetle desteklemeye başlarsa Ortadoğu'daki gerilim ve savaş olasılığı daha çok artacaktır. Bu da yanı başında İran olan Türkiye için iyi değil. Çünkü bölgesi için iyi olmayan hiçbir şey Türkiye için de iyi olamaz."

Trump'ın kendisinde ve yönetimindeki isimlerde Hristiyan değerlerin ağırlık taşıdığına da dikkat çeken Ünlühisarcıklı, bunun da Türkiye için bir risk olabileceğini şöyle belirtiyor:

"Türkiye'nin bazı ülkelerle yaşadığı sorunlara bakarken Trump eğer onlara Hristiyan çoğunluklu ülkeler ise bunu göz önünde bulundurabilir. Yani Trump'ta Yunanistan Hristiyan, Türkiye Müslüman. Ermenistan Hristiyan, Türkiye Müslüman bakışı olabilir ve bu da Türkiye'yi bazı konularda zora sokabilir."

Erdoğan-Trump ilişkisi nasıl olur?

Trump ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasında önceki başkanlık döneminde doğrudan iletişim kurulması bazı sorunların aşılmasında kolaylık sağlamış ancak aynı zamanda Pentagon gibi ABD kurumlarının tepkisini de çekmişti.

Kendisini Beyaz Saray'da ağırlamayan Joe Biden ile belli bir mesafede duran Erdoğan, 13 Temmuz'da silahlı saldırıya uğrayan Trump ile 18 Temmuz'da bir telefon görüşmesi yaparak geçmiş olsun dileklerini iletmişti. Erdoğan suikast girişimini "demokrasiye yapılmış bir saldırı" olarak nitelemiş, başkan adayı olarak gösterilmesinden dolayı Trump'ı tebrik etmişti. Erdoğan'ın suikast girişiminin hemen sonrasında Trump'ı arayarak ilişkileri tazelemesi Ankara'nın yeni döneme hazırlık yaptığının işareti olarak yorumlanmıştı.

Trump, Temmuz ayında uğradığı saldırıda kulağından yaralanmıştı. Trump'ın sargı içindeki kulağı görünüyor
Trump, Temmuz ayında uğradığı saldırıda kulağından yaralanmıştıFotoğraf: Brendan Smialowski/AFP via Getty Images

Ünlühisarcıklı, Joe Biden döneminde liderden lidere ilişkilerin çok zayıf olduğunu hatırlatarak Trump döneminde bunun değişebileceğini söylüyor. Erdoğan ile Trump'ın ilk dönemde 9 kez yüz yüze görüşmüş olduğuna işaret eden Ünlühisarcıklı, benzer bir ilişkinin yeniden beklenebileceğini belirtiyor.

Trump'ın ilk döneminde neler yaşanmıştı?

Beyaz Saray'a yemin töreninin ardından yeniden dönmeye hazırlanan Trump daha önce 2017-2021 yılları arasında başkanlık yapmıştı ve o dönemde Türkiye ile ilişkiler inişli çıkışlı ve bol aksiyonlu bir seyir izlemişti.

Trump'ın birinci döneminin Türkiye açısından en akılda kalır gelişmeleri Rahip Andrew Craig Brunson krizi, S-400 için getirilen CAATSA yaptırımları ve Trump'ın "Türk ekonomisini çökertme" tehdidi, Erdoğan'a hitaben kaleme aldığı mektupta kullandığı "aptal olma" ifadesi olmuştu.

Her ne kadar Erdoğan "iyi ilişkiler" kurduklarını belirtse de Trump 4 yıllık görevi süresinde ikisi Brunson davası, ikisi S-400 alımı, biri de YPG/PKK'ya yönelik operasyonlar nedeniyle Türkiye'ye beş kez yaptırım uygulamış ABD Başkanı olarak ikili ilişkilerin tarihine geçmişti.

Öte yandan Erdoğan'ı Beyaz Saray'da ağırlamayan Biden'dan farklı olarak Trump iki kez Washington daveti yapmış ve iki lider biri 2017, biri 2019'da olmak üzere iki kez resmi görüşme için bir araya gelmişti. 

DW Türkçe'ye engelsiz nasıl ulaşabilirim? 

DW-Korrespondentin Gülsen Solaker
Gülsen Solaker Dış politika ve iç siyasi gelişmeler ağırlıklı olarak 1997’den beri çalışan gazeteci.