"Hemşire miyim yedek lastik miyim?"
7 Aralık 2021Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu'nda geçen hafta doktorların maaşına zam öngören teklif kabul edildi. Ancak zammın sadece doktorlar için geçerli olmasına diğer sağlık çalışanları tepki gösterdi. Bunun üzerine TBMM'deki görüşmeler ertelenirken zammın adaletli bir şekilde kendileri için de uygulanmasını isteyen bazı sağlık meslek örgütleri grev kararı aldı.
DW Türkçe de greve giden Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Sendikası (Sağlık-Sen) ile ve hak ettiklerini alamadıklarını söyleyen Türk Hemşireler Derneği (THD) ile görüşerek taleplerini ve yaşadıkları sıkıntıları sordu.
Yetkili sendika greve gidiyor
Memur-Sen'e bağlı Sağlık-Sen, 240 binden fazla üyesi ve yüzde 40'a yakın temsil oranıyla sağlık ve sosyal hizmetler alanında en fazla üyeye sahip, yetkili sendika. Sendika 7 Aralık'ta farklı şehirlerde, 9 Aralık'ta ise Sağlık Bakanlığı önünde basın açıklaması yapacağını duyurdu. Her iki gün için de grev kararı aldı.
Sağlık-Sen İstanbul 1 Nolu Şube Başkanı Zafer Caner, bu kararların sebebini anlatırken sağlık çalışanlarının hakları söz konusu olduğunda daha çok hekimler üzerinde durulduğuna dikkat çekti. "Tabii ki hekimlerimiz sağlık sisteminin lokomotifi. Fakat bizler hekiminden hemşiresine, teknisyeninden teknikerine kadar bu sistemin içerisindeyiz" diyen Caner, bu nedenle Meclis'te kabul edilen zam teklifinin, hekim dışındaki sağlık çalışanlarında rahatsızlık yarattığını ifade etti.
Caner, "Biz hekimlerimize yapılan iyileştirmeyi son derece haklı bulduk. Zaten bu açıklamalardan önce de hekimlerimizin ücret iyileştirmelerinin yapılmasını istiyorduk. Ancak mali iyileştirmelerin hekimlerimizle birlikte hekim dışı sağlık çalışanlarına da yapılması gerektiğini vurguluyoruz. Bu amaçla iş bırakacağız, iş yavaşlatacağız. Tepkimizi göstereceğiz" şeklinde konuştu.
Sağlık çalışanlarının sorunları: Ücret, yoğunluk...
Öte yandan nöbet ücretlerinin ve maaşlara ek olarak yapılan döner sermaye ödemelerinin yetersiz olduğuna dikkat çeken Caner, çok sayıda doktorun özellikle düşük ücret nedeniyle kamudan ayrıldığını ifade etti.
Kamuda uygulanan farklı istihdam yöntemlerinin de sorun yarattığını belirten Caner, "Örneğin birkaç statüde hemşire çalıştırılıyor. 4/A'sı, 4/B'si, 4/C'si... Bunlar kendi aralarında farklı özlük haklarına sahipler. Kiminin tayini daha kolay, kiminin daha zor, kiminin ücretleri fazla kiminin düşük gibi. Bu da bir anlamda çalışma barışını bozuyor" dedi. Caner, tek tip memur istihdamı olması gerektiğini savundu.
Sağlık personeli sayısının da yetersiz olduğunu vurgulayan Caner, "Avrupa'da dört hemşirenin yaptığı işi burada bir hemşire yapıyor" diyerek bunun da ağır çalışma saatleriyle sonuçlandığını söyledi.
"Teklif bizleri çok incitti"
1933 yılında kurulan Türk Hemşireler Derneği de TBMM'de kabul edilen düzenlemenin eşitlik ilkesine ayrı olduğunu düşünüyor.
Derneğin Konya Şube Başkanı ve Konya Şehir Hastanesi'nde yoğun bakım hemşiresi olarak çalışan Canan Güngör, "Bu teklif bizleri çok incitti. Hizmete gelince 'ekip işi' oluyor, fakat ücrete gelince bu uygulanmıyor. Hekimler çok daha fazlasını hak ediyor ama bizler de ediyoruz" şeklinde konuştu.
Hemşirelerin yaşadığı sorunlara dikkat çeken Güngör, öncelikle 2011 yılında çıkarılan 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile birlikte başhemşireliğin kaldırıldığını, yerine sağlık bakım hizmetleri müdürlüğünün getirildiğini hatırlattı. Bu müdürlüğe getirilen kişilerde yalnızca lisans mezunu olma şartının arandığını, beden eğitimi öğretmeninin bile "başhemşirelik" görevini yapabildiğini söyledi.
Güngör, "Bir sağlık çalışanına verilen en büyük ceza liyakatsiz yöneticilerdir" şeklinde sözlerini sürdürdü.
"Hemşire miyim yedek lastik miyim?"
Güngör de personel yetersizliğine işaret etti. Güngör bu konuda yaşanan sıkıntıları, "Yoğun bakım biriminde olması gereken sadece hemşire değildir. Bunun yanı sıra güvenlik görevlisi, klinik destek personeli, temizlik personelinin de bulunması gerekir. Fakat bizler üç aydır sadece hemşire olarak nöbet tutuyoruz. Ayrıca dört hemşireyle nöbet tutmak gerekirken iki hemşireyle nöbet tutuyoruz. Çünkü nöbet ücretini ödemek istemiyorlar" şeklinde anlattı.
Zaman zaman bu sorunun çözülmesi için farklı kliniklerden hemşireler gönderildiğini söyleyen Güngör, "Hemşire nerede eksik varsa orayı dolduran konumuna düşürülüyor. Hastaya pür dikkat etmeniz gerekirken 8 saat bir birimde, 16 saat bir başka birimde çalıştırılıyorsunuz. Mesleğin imajı açısından da çok kötü bir şey. Ben hemşire miyim yoksa yedek lastik gibi oradan oraya gönderilen bir eleman mıyım? Bu, insanı psikolojik olarak da çok fazla yoruyor" dedi.
"Komik rakamlara çalışıyoruz"
Aldıkları ücretin tatmin edici olmadığını ifade eden Güngör, bu konudaki tepkisini "Komik rakamlara çalışıyoruz. Kendimden örnek vereyim. 23 yıl tecrübeye sahip, iki ayrı alanda uzman olarak çalışan bir hemşire olarak benim maaşım 4 bin 260 TL. Üzerine verilen ek ödeme dedikleri döner sermayeden sabit bir ücret var, bu da bin 900 TL. Toplamda 6 bin 500 lirayı geçmiyor. Bugün lisans mezunu yeni işe başlayan hemşire maaşı 3 bin ile 3 bin 500 lira arasında" şeklinde dile getirdi.
Güngör yaşanan sorunların temelinde sağlık sistemine sermaye gözüyle bakılması, kâr amacı güdülmesi olduğunu savundu.
Üç sendika grevde, Meclis beklemede
Sağlık-Sen'in yanında Türkiye Kamu-Sen'e bağlı Türk Sağlık Sen ve KESK'e bağlı Sağlık Emekçileri Sendikası da bu hafta iş bırakma kararı aldı. Üç sendikanın üye sayısı sağlık çalışanlarının yaklaşık yüzde 56'sını, sendikalı sağlık çalışanlarının ise yaklaşık yüzde 95'ini oluşturuyor.
Türk Tabipleri Birliği de yasa teklifini adaletsiz bulmuş, yapılacak eylemlere destek vereceğini açıklamıştı. Önümüzdeki haftalarda hekimlere zam yapılmasına yönelik teklifin genişletilerek sağlık çalışanlarına yayılması bekleniyor.
Batu Bozkürk
© Deutsche Welle Türkçe