Küreselleşme Berlinale’ye damgasını vurdu
6 Şubat 2009Almanya’nın en büyük sanat etkinliği olan festival nedeniyle, 15 Şubat tarihine kadar sinema dünyasının gözü, Berlin’de olacak, festival kapsamında 60 ülkeden yaklaşık 390 film sinemaseverlerle buluşacak. Arkadaşımız Aydın Üstünel, her yıl olduğu gibi, festivali izlemek için, yine Berlin’de. İşte ilk günden izlenimleri:
Berlin Film Festivali’nin kalbi olan Marlene Dietrich Meydanı, dün akşam ışıl ışıldı. Berlinale Sarayı adı verilen dev sinemanın girişindeki kırmızı halıda, davetliler açılış filmine girerken, festivalin yöneticisi Dieter Kosslick, misafirlerine neredeyse teker teker „hoşgeldiniz“ dedi. Sekizinci kez evsahibi rolünü üstlenen Kosslick, tüm dünyayı etkileyen finans krizinin festivale de yansıdığını söyledi:
Krizin etkisi
„Finans krizi bizi, programı etkiliyor, zira kanımca festivalde finans krizini anlatan birçok film var. Hem sanatçılar hayatın sismografları şeklinde üretiyor, hem de biz festivalde zaten yıllardır küreselleşme üzerine filmler gösteriyoruz. Buna ek olarak değişen şartlar, bizim aylar öncesinden açılış filmi olarak seçtiğimiz yapımı, neredeyse bir belgesel kıvamına getirdi.“
Ancak Berlinale, son yıllarda gerçekten de küreselleşmenin sonuçlarını belgeleyen, kapitalizmin ve neoliberalizmin dogmatik yanlarına şüpheyle yaklaşan filmlere yer vermiş olsa da, açılış filmi için bu tanımı yapmak biraz zor.
„The International“, terör saldırılarının finansmanına karıştığı şüphesiyle, dünyanın en büyük bankalarından birinin kirli çamaşırlarını ortaya çıkarmaya çalışan bir interpol ajanı ve bir savcının, bol aksiyonlu ve gerilimli hikâyesini anlatıyor. Alman yönetmen Tom Tykwer de, doğrudan bir kapitalizm eleştirisi yapmayı hedeflemediklerini söylüyor:
„Filmin konusu bankaların krizi değil. Bunu açıklığa kavuşturmak lazım. Filmin konusu, devlet biçimimizin, toplumsal yaşamımızın dayandığı ve mal değiş tokuşundan doğan bir prensip, bir sistem ve bizim şimdi yavaş yavaş bu sistemi sorgulamaya başlamamız. Konu bu. Krizin tam bu döneme denk gelmesi ise, sadece filmin tanısını koyduğu kritik durumun bir göstergesi.“
Filmin bazı sahneleri İstanbul’da çekilmiş ve bu sahnelerde ünlü tiyatro ve sinema oyuncusu Haluk Bilginer de rol almış.
Türk sinemasının durumu
Peki festivalde Türkiye nasıl boy gösteriyor?
Türk sineması, son yıllarda gerçekten ciddi bir atılım içinde olmasına rağmen, bu yılki festival kataloğuna baktığımızda, pek Türk yapıma rastlanmıyor. Aslında Türk sineması, festivalde çok daha kapsamlı bir şekilde temsil edilebilirdi, ancak Maliye Bakanlığı 650 bin euroluk sponsorluk konusunda son ana kadar karar veremeyince bu gerçekleşmedi. Sinema eleştirmeni Ahmet Boyacıoğlu:
„Şimdi Türkiye’nin dört büyük sponsordan biri olma olasılığı vardı. Bir yıldır bunun üzerinde çalışılıyordu. Ve eğer bu olsaydı, bir Türk filminin ana yarışma bölümünde yeralması sözkonusuydu, bir Türk sinemacının jüride görev yapması sözkonusuydu ve Avrupa Film Pazarı’nın bulunduğu binanın hemen yanında 350 metrekarelik bir Türkiye standı açılacaktı. Tabii bu inanılmaz bir reklam olacaktı bizim için, maalesef bu fırsatlar kaçtı.”
Maliye Bakanlığı’nın ihmali yüzünden, Berlinale’de çok daha geniş temsil imkânından olan Türk sineması, yine de festivale iki film göndermiş:
“ Reha Erdem’in filmi “Hayat var”, ki çok güclü bir film, o Forum bölümünde gösterilecek. Bir de Atalay Taşdiken’in ‘Mommo’ adlı bir filmi var. O film de Generation Kplus bölümünde gösterilecek, o da çok sevimli bir çocuk filmi, sanıyorum uluslararası arenada ciddi ses getirecek ve satılma, gösterilme olanakları var.”
Bu filmlere ek olarak, Berlinale kapsamındaki Yetenek Kampüsü’nde ise “İstanbul’u düşlemek” adlı bir etkinlik de var. Aralarında yönetmen Yeşim Ustaoğlu ve Reha Erdem’in de bulunduğu sinemacılar ve diğer sanatçılar, Batı ile Doğu arasındaki gerilimin arttığı günümüzde, bu metropolün kendini nasıl gördüğünü ve geleceğe nasıl baktığını konuşacak.