Kuzey Kore nükleer anlaşmaya uymuyor
24 Nisan 2008Kuzey Kore yönetimi, nükleer programına ilişkin sürdürülen ve Çin, ABD, Kuzey Kore dışında Güney Kore, Japonya ve Rusya’nın katıldığı Altılı Görüşmeler kapsamında yaklaşık 14 ay önce bir anlaşma imzaladı.
Altılı görüşmelerin beşinci turunun üçüncü aşamasının sonunda varılan ve "Kore Yarımadası'nın nükleer silahlardan arındırılması yönünde atılan ilk adım" olarak nitelenen ortak bildiride taraflar beş çalışma grubu kurulmasını kabul etmişti.
Pyöngyang neyi yaptı, neyi yapmadı?
Anlaşma uyarınca Kuzey Kore Yongban nükleer tesisini 60 gün içinde kapatıp mühürleyecek ve silahsızlanma sürecinin ilk adımı kapsamında burada uluslararası denetim yapılmasına izin vermişti. Kuzey Kore'nin bunun karşılığında 50 bin ton petrol yardımı veya aynı değerde ekonomik yardım alması öngörülmüştü.
Pyongyang yönetiminin ayrıca, plütonyum envanterini vermek de dahil nükleer faaliyetlerinden vazgeçme yönünde başka adımlar attığında 1 milyon ton daha petrol veya aynı değerde ekonomik yardım alması kararlaştırılmıştı.
ABD ve Kuzey Kore'nin aralarındaki sorunları çözmek ve tam diplomatik ilişkiler kurmak için ikili görüşmeler başlatmaları kararlaştırılmış, ABD, Kuzey Kore'yi terörizmi destekleyen ülkeler listesinden çıkarma ve bu ülkeye karşı olan yasalarını iptal etme sürecini başlatmıştı.
“Altılı Görüşmeler iflas etti“
Kuzey Kore bu anlaşma çerçevesinde bazı adımlar attı. Yongbyon nükleer tesisleri 2007 yılında kapatıldı. Ancak Kuzey Kore yönetimi, anlaşmada üzerinde uzlaşılan takvim gereğince geçen yılın aralık ayına kadar nükleer silah planları ile Suriye gibi üçüncü ülkelerle bu alanda sürdürülen işbirliğinin ayrıntılarını açıklaması gerekirken bu adımı hala atmış değil. Bazı Amerikalı uzmanlara göre Kuzey Kore atom bombası üretebilmek için gizlice uranyum zenginleştirmeye devam ediyor. „Washington Post“ gazetesi, „Bush yönetimi Kuzey Kore gibi uzlaşmaz bir rejimi başıboş bırakıyor“ diye yazıyor. ABD’nin Birleşmiş Milletler nezdindeki eski daimi büyükelçisi John Bolton, „Washington yönetiminin Kuzey Kore karşısında pes ettiğini“ ileri sürüyor. Neo-muhafazakar çevrelerin önemli isimlerinden Charles Krauthammer, „Kuzey Kore ile sürdürülen Altılı Görüşmeler’in iflas ettiği“ görüşünü savunuyor. Krauthammer’e göre, „Kuzey Kore’nin oyalama taktiği karşısında sabır göstermek yanlış ve tehlikeli bir yol.“
Bush’un yumuşak çizgisi
Amerikan muhafazakarlarına göre Bush yalnızca Kuzey Kore karşısında değil Çin karşısında da „yumuşak“ bir çizgi izliyor. Bush’un Çin’de insan hakları ihlallerini eleştirirken ılımlı ifadeleri tercih etmesi v e Çin yönetimini açık şekilde eleştirmekten geri durması, muhafazakarların tepkisiyle karşılaşıyor. Bush Olimpiyat Oyunları’nı boykota sıcak bakmazken muhafazakar çevreler, Amerika Birleşik Devletleri’nin oyunları boykot etmesi gerektiğini ısrarla gündemde tutuyorlar. Gözlemcilere göre Bush uzun süredir „sessiz diplomasi“yi tercih ediyor; pragmatizm ve reel politik gerçekler çerçevesinde hareket ediyor. Demokrasi ve özgürlük idealini tüm dünyaya yayma fikrini giderek daha az kullanıyor.
Buna karşılık Cumhuriyetçi Parti’nin başkan adayı John McCain, seçilmesi halinde Bush’un ilk dönemlerindeki neo-muhafazakar köklerine geri dönme işareti veriyor. McCain, başta Kuzey Kore gibi birkaç yıl öncesine kadar „şer ekseni“ tanımı altında anılan ülkelere karşı daha sert bir çizgi izleme sözü veriyor.