1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Kontrollü normalleşme hakkında merak edilenler

2 Mart 2021

Uzmanlara göre vakaların arttığı bir dönemde açılmaya gidilmesi çok önemli soru işareti. Çok yüksek risk grubunda yer alan iller dahil tüm Türkiye’de kısıtlamaların gevşetilmesi ise vaka sayılarını daha da artırabilir.

https://p.dw.com/p/3q6ch
Türkei Corona-Pandemie
Fotoğraf: Getty Images/AFP/A. Altan

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dünkü kabine toplantısı sonrası yeni kontrollü normalleşme sürecine ilişkin detayları açıkladı. Buna göre Sağlık Bakanlığı ve Koronavirüs Bilim Kurulu'nun tavsiyeleri doğrultusunda iller, düşük, orta, yüksek ve çok yüksek olmak üzere 4 ayrı risk grubuna ayrıldı. Yayınlanan haritada, düşük riskli iller mavi, orta riskliler sarı, yüksek riskli iller turuncu, çok yüksek riskli iller ise kırmızı ile işaretlendi.

Sınıflandırmada kriterler belli mi?

Açıklanan verilerden 100 binde vaka sayılarının 0-20 için düşük, 20-50 için orta, 50-100 için yüksek, 100 ve daha fazlası için ise çok yüksek riskli olarak gruplandırıldığı görülüyor.

Geçen hafta DW Türkçe'ye konuşan Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Toplum Bilimleri Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, risk gruplarının belirlenmesinde, aşılama sayısı, aşılanma yüzdesi, yoğun bakım kapasitesi ya da yoğun bakım doluluk oranı gibi kriterlerin de 100 binde vaka sayısını destekleyici kriterler olarak dikkate alınacağını belirtmişti.

Ancak Sağlık Bakanlığı’ndan sınıflandırmada hangi kriterlerin ne kadar ölçüt alındığına ilişkin net bir açıklama yapılmadı.

Mustafa Necmi İlhan
Mustafa Necmi İlhanFotoğraf: Privat

Başka hangi veriler önemli?

Bilim insanları, illere göre karar alma sürecine geçilirken verilerin eksiksiz ve şeffaf bir biçimde paylaşılması gerektiği görüşünde.

DW Türkçe'ye konuşan Türk Tabipleri Birliği (TTB) Halk Sağlığı Kolu Başkanı Uzman Dr. Nasır Nesanır, açıklanan rakamların gerçeği yansıtıp yansıtmamasının açılma kriterlerinden çok daha önemli olduğunu vurguluyor. Nesanır, buradaki kritik noktanın temaslı tespitinin sağlıklı bir şekilde yapılıp yapılmadığına ilişkin olduğunu söylüyor.

Saha çalışmalarından bir vakaya ortalama bir temaslı düştüğünü gördüklerini ifade eden Nesanır, ekonomik kaygılardan dolayı çalışanların bir kısmının temaslı listesine alınmadığını belirterek bu konudaki kuşkularını dile getiriyor. Nesanır’a göre ayrıca illere göre vaka sayılarıyla birlikte yine iler bazında günlük ölüm sayıları, günlük yoğun bakımda yatan hasta sayıları ve test oranlarının açıklanması gerekiyor. Nesanır, “Vaka sayısı düşük olsa da o ilde kaç test yapılmış ve bunun kaçı pozitif biz bilmiyoruz” diyor.

24 Şubat’tan bu yana illere göre aşılanma oranlarının da açıklanmadığını ifade eden Dr. Nesanır, son verilere göre 65 yaş üstünde aşılama oranlarının bazı illerde yüzde 20-25'te kaldığını, açılma sürecinin sağlıklı işlemesi için aşılama oranlarının artırılması ve bunun için de yeterli aşıya sahip olmak gerektiğini vurguluyor.

Risk sınıflandırılmasında hangi ölçütlerin kullanıldığının şeffaf bir şekilde açıklanmadığını ifade eden Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Tacettin İnandı ise risk tanımlamasında vaka sayılarının yanı sıra trendin de önemli bir kriter olduğuna dikkat çekiyor. DW Türkçe'ye konuşan İnandı, “Aslında pek çok ülke 14 günlük bir eğimi de dikkate alıyor. Yüz binde elli rakamı bir ilde otuzdan elliye çıkmış, diğer ilde de yetmişten elliye inmiş olabilir. İkisinin riski, tehlikesi aynı değildir.  Yetmişten elliye düşen il yarın öbür gün daha da aşağı inecek anlamına gelir ama otuzdan elliye çıkmak başka bir şeydir. Yani ildekilerin daha dikkatli olması lazım” diye konuşuyor. Bunun için de zaman etkisiyle ortaya çıkan R değerine bakmanın önemine dikkat çeken İnandı,  bu değerin Türkiye genelinde şu anda 1’in üzerinde ve artış eğiliminde olduğunu belirtiyor.

Tacettin İnandı
Tacettin İnandıFotoğraf: privat

Vaka sayıları azaldı mı?

Sağlık Bakanlığı’nın yayınladığı haritaya göre 20-26 Şubat arası açıklanan vakalar, 15-21 Şubat’a göre sadece 22 ilde azalırken, İstanbul, İzmir, Ankara gibi büyük şehirlerin aralarında olduğu 59 ilde arttı ya da sabit kaldı.

Haziran ayında gidilen normalleşme süreci öncesinde 30 binlerde seyreden toplam aktif vaka sayısı ise şu anda 100 binin üzerinde bulunuyor.

Dr. Nesanır, bir önceki haftaya göre vakalarda yüzde 24 artış olduğunu, ölüm ve iyileşen sayıları hesaplamadan çıkarıldığında da yüzde 18'lik bir artışın görüldüğünü ifade ederek "O zaman burada vakalar artarken hangi gerekçeyle biz açılıma gidiyoruz” diye soruyor.

Türkiye'de 40'ın üzerindeki ilde mutasyona uğramış virüsün bulunduğuna dikkat çeken Prof. İnandı ise mutant virüslerin bazılarının çok hızlı yayıldığını ve daha sıkı önlem ve takip gerektirdiğini dile getiriyor. İnandı’ya göre vaka artışları mutasyona bağlı ise açılmayla birlikte gelecek günlerde vaka sayılarında yükseliş söz konusu olabilir.

Gevşeme kararları nasıl etkileyecek?

Kontrollü normalleşme süreciyle birlikte tüm risk gruplarında kısıtlamalar da gevşetildi. Yüksek ve çok yüksek riskli illerde hafta sonu sokağa çıkma kısıtlaması bir güne indirildi. Türkiye genelinde okul öncesi, ilköğretim ile 8. ve 12. sınıflarda eğitim-öğretim başladı.

Prof. Dr. Tacettin İnandı’ya göre vaka artışlarının devam ettiği dönemde kısıtlamalarda gevşemeye gitmek doğru değil. İnandı “Şu an dengelenmiş virüsün üstünlüğü olan bir durum söz konusu iken bunu aşağı indirmenin tek yolu ancak daha sıkı önlemler almak ya da aldığımız önlemleri biraz daha etkili bir biçimde uygulamaktan geçiyor. Dolayısıyla bunu da yapma niyetimiz ya da böyle bir açıklama olmadığına göre önümüzdeki birkaç ay daha böyle ya da biraz daha yükselerek gidecek” diyor.

Prof. İnandı, risk grupları dörde ayrılsa da kısıtlamaların gevşetilmesi konusunda dört farklı grup arasında belirgin bir ayrım olmadığını vurguluyor. İnandı "Düşük, orta, yüksek grup neredeyse birbirine çok yakın önlemler var, önlemler önerilmiş. Sadece çok yüksek olan kırmızı için bazı kısıtlamalar var gibi gözüküyor. Yani baktığımızda önemli bir açılmaya gitmiş gözüküyoruz. Yani kırmızı yerlerde bile açılma var” diye konuşuyor.  İnandı, kırmızı yani çok yüksek riskli olan illerde hiç açılma olmaması, bunun tersine mevcut önlemlerin daha da sıkılaştırılması gerektiği görüşünde.

Restoranlar için kriterler yeterli mi?

Açıklanan kararlara göre, restoran  lokanta, kafeterya, tatlıcı, pastane, kıraathane çay bahçesi gibi yerler de çok yüksek riskli iller dışında sabah 7.00 ile akşam 19.00 arasında yüzde 50 kapasiteyle çalışmaya başladı. İnandı, bu konuda da belirsizlik olduğunu savunuyor.

“Gerekli normalleşme hazırlıklarını tamamladıktan sonra adım adım açılmakta fayda vardı" diyen İnandı, “Bundan kastım da şu; yani normalleşme sürecinde kimler ne yapacak, her bir vatandaş nasıl hareket edecek, hangi sektör kafe, restoran ve diğerleri nasıl hareket edecekler bunlara ilişkin hazırlıkları açılmadan önce yapmak ve duyurmak gerekir” ifadelerini kullanıyor.

"Biz sokağa çıkınca ceza yiyoruz"

Yüzde 50 kapasiteyle ilgili net bir çalışmanın da yapılmadığını ifade eden İnandı “Kaç kişi bu restoranın, kafenin tam kapasitesi belli değil ki yarı kapasitesi belli olsun. Bunların tamamlanması lazımdı. Yani öncesinden metrekareye göre mi yapılacak ya da bir denetimden mi geçecek ona göre verilecek. Bu tür hazırlıkları önceden yapmak lazım. Yani açıldıktan sonra şu anda karışıklıklara izin vermemek gerekiyor” diyor.

Yeni dönemde Türkiye genelinde akşam 21.00 ile sabah 5.00 saatleri arasında uygulanan sokağa çıkma kısıtlaması sürecek. Nikah ve nikah merasimi şeklindeki düğünler ise düşük ve orta riskli illerde 100 kişiyi, yüksek ve çok riskli bölgelerde 50 kişiyi geçmemek ve 1 saati aşmamak kaydıyla yapılabilecek.

İller arası seyahat kısıtlaması var mı?

Ancak iller risk gruplarına göre ayrılsa da iller arası seyahatlerde bir kısıtlama olmayacak. Halk Sağlığı Uzmanı Dr. Nesanır, çok yüksek risk grubundaki illerde giriş çıkışların kontrol altına alınması gerektiğini vurguluyor.

Prof. İnandı da virüsün çok az gözüktüğü illerde insanların biraz daha rahat hareket edebilecek olması olumlu olsa da çok yüksek riskli yerlerdeki insanların düşük riskli yerlere hareket etme eğiliminde olabileceğine işaret ediyor. İnandı, “Komşusuna, akrabasına ya da başka bir şekilde göç eğilimi olabilir. O nedenle iller arasındaki hareketliliği de kısıtlayıcı, kontrol altına alıcı önlemler düşünülebilir ya da bir düzene bağlanmasında yarar var. Yolculuk zorunlu ise yüksek vaka gözüken yerden çok düşük olan yere geçiş olduğunda bir haftalık bir karantina süreci işletilebilir” diyor.

Uşak nasıl haritada mavi kalabildi?

Risk gruplarına göre illeri gösteren haritada, Batı bölgesinde kuzey komşusu Kütahya yüksek riskli ve diğer komşuları orta riskli grupta olan Uşak'ın düşük riski ifade eden mavi renkte yer alması dikkat çekti.

Dr. Nesanır, Uşak’ta vaka sayılarının düşük olmasının nedeninin 2020’de ağır enfeksiyon geçirmeleriyle ilişkili olabileceğini belirterek “Belediyenin e-devlet verilerinden 2020’de Uşak’ta ölümlerin çok yüksek olduğunu biliyorum” diyor. Yayınlanan haritaya göre Güneydoğu illerinde de risk seviyesi düşük görünüyor. Ağrı, Diyarbakır, Batman, Hakkari, Şırnak ve Bitlis’te üç haftadır vaka sayıları çok düşük olduğunu ifade eden Nesanır, “Bunlar ağır bir enfeksiyon geçirdi de burada bir sürü bağışıklığı mı oluştu, bu da enfeksiyonun toplum içinde iletimini mi yavaşlattı? Bu durum aynı şekilde Uşak için de geçerli. Toplumun enfeksiyon geçirme hususu göz ardı edilmemesi gereken bir başlıktır. Sağlık Bakanlığı, Türkiye'de nüfusun yüzde kaçının enfeksiyon geçirip geçirmediği ile ilgili Aralık ayında antikor çalışması yaptı. Bu çalışmanın sonuçlarını bir an önce il il kamuoyuyla paylaşması gerekir” diye konuşuyor.

Karar alma sürecinde farklılık var mı?

Dr. Nesanır, salgın yönetiminde demokratik kitle örgütlerinin, sendikaların, halkın katılımının sağlanması gerektiğini ifade ederek, bu paydaşlar sürecin dışında bırakıldığında yerel düzeyde kararlar almanın gerçekçi olmadığını ifade ediyor. Kıstasların merkezi düzeyde geliştirildiğini ifade eden Nesanır, “Biz biliyoruz ki il hıfzıssıhha kurulları bu kararların aynısını illerindeki vaka sayılarına bakarak onaylayacaklar. Tabii ülke düzeyinde belli kıstasların oluşturulması çok önemli. Ama bunlar yerel düzeydeki uygulamaya geçerken dediğim gibi siz buradaki demokratik kitle örgütlerini, sendikaları, tabip odalarını, halkı katmazsanız bu kararlar yine merkezi düzeyde alınmış kararlar olarak kalır. Bu da salgınla başarıda bir handikap oluşturur” diye konuşuyor.

Pelin Ünker

©Deutsche Welle Türkçe