Kademeli kısıtlama sürecinde Türkiye'yi neler bekliyor?
18 Şubat 2021Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Çarşamba günü gerçekleştirilen Kabine toplantısının ardından Mart ayı başında kademeli normalleşme sürecini başlatacaklarını açıkladı.
Erdoğan, vaka sayısı, aşılama oranı gibi kriterler dikkate alınarak illerin düşük, orta, yüksek, çok yüksek riskli olarak dört gruba ayrılacağını belirtti. Karar, illere göre 100 bin kişi arasındaki vaka sayısının haftalık olarak açıklanmaya başlanması adımının ardından geldi.
Peki kademeli normalleşmede başka hangi kriterler dikkate alınacak, uygulama nasıl olacak? Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Toplum Bilimleri Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan ile konuştuk.
"Destekleyici kriterler olacak"
DW Türkçe: 100 bin kişi arasındaki vaka sayısında belirlenecek oran tek başına kısıtlamaların gevşetilmesi için yeterli olacak mı? Başka hangi kriterler dikkate alınacak?
Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan: Yeni normal hayata dönüşte 100 binde vaka sayısı önemli kriterimiz. Ama bunu destekleyici yan kriterlerden de bahsetmek mümkün. Örneğin o ildeki aşılama sayısı ve aşılanma yüzdesine bakmak. Bunun yanında o ilin yoğun bakım kapasitesi ya da yoğun bakım doluluk oranına bakmak gibi kriterler de söz konusu olabilir. Ama hepimiz biliyoruz ki, kriterler ne kadar kolay, basit, tek olursa o kadar kolay bir şekilde uygulanabiliyor. Bu nedenle 100 binde vaka sayısını diğer kriterlerle destekleyerek gitmek mümkün olacak. Şu an tabii bu net değil. Mart başı geldiği zaman net olarak Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanacaktır hangi kriterlere doğru gidileceği, ama bunların içerisinde 100 binde vaka sayısının ya da vaka değişim hızının farklı olduğunu söylemek mümkün. Örneğin şu an Doğu Karadeniz'deki vakaların daha yüksek olduğunu görüyoruz. Ama en çok artış yapan yedi ilimize baktığımızda burada farklı illerin olduğunu görüyoruz. O yüzden oturup bir karar verip buna göre ilerlemek daha doğru olacak.
Peki vaka sayısı oranında son bir hafta mı esas alınacak?
Son bir haftaya bakmak doğru bir yaklaşım. Çünkü biliyorsunuz koronavirüs sürecinde hastalar PCR pozitifliğinden sonra üç gün içerisinde hasta oluyorlar. Üç gün içerisinde hasta olmakla birlikte yedi güne kadar varan bir tedavi süremiz var. Bunun içerisinde evdeki izolasyon, karantina sürelerini de düşündüğümüzde son bir haftayı almak mantıklı. Onu da pazartesi gününden almak mantıklı olabilir hafta sonunu da kapsayacak şekilde, pazartesiden pazartesiye örneğin.
"Karar almak kolaylaşacak"
İl bazında değerlendirmeye geçiş kararı neden şimdi alındı? Karar, hangi izlenimlere dayanıyor?
Tabii toplumdan gelen istekler çok fazla miktarda. Ve illerimiz arasında da farklılıklar söz konusu. Anadolu'daki A ilimizin, B ilimizin birbirinden farklı olduğunu görebiliyoruz. Hatta yakın coğrafyadaki illerin de birbirinden farklı olduğunu görebiliyoruz. Sadece vaka sayısı üzerinden değerlendirmek de doğru değil. 100 binde nüfusa göre giderek bir hızdan bahsetmek daha doğru olacak. Bu nedenle de iller bazında değerlendirme yapmanın şu an daha doğru olacağını düşünüyor Sağlık Bakanlığı. Tabii süreç dahilinde şöyle bir yaklaşım da söz konusu olabilir: Bakılır, eğer iller düzeyinde değerlendirmede bir il çok yüksek, bir il düşükse, iller arası geçiş bu sefer artıyorsa, geçişkenlik artıyorsa belki bölge bazlı bir değerlenme de yapılabilir. Örneğin birbirine komşu, çok geçişkenliğin olduğu iller birlikte değerlendirilebilir. Örnek vermek gerekirse İzmir, Manisa birlikte değerlendirilebilir. Adana, Mersin ya da Elazığ, Malatya beraber değerlendirilebilir. Ankara, Kırşehir beraber değerlendirilebilir. Böyle bir yaklaşım da tabii bundan sonra geliştirebilir. Sürecin başından beri en azından kişisel olarak vurguladığımı söyleyebilirim, yerelde karar alınması çok çok önemli. İl Hıfzıssıhha Kurulları'nın zaten bu yetkileri de var. Bir mahalleyi kapatmak, bir okulu açıp kapatmak, bir ilçeyi açıp kapatmak gibi. Bu dönemde İl Hıfzıssıhha Kurulları'nın yereldeki unsurlarla beraber, vatandaşlar, oradaki il müdürlükleri, o ilin dinamikleriyle beraber karar almalarının daha kolay olabileceği düşüncesindeyim.
"30'dan fazla ilde mutant virüs var"
Kademeli kısıtlamaya geçiş, mutant virüs tehlikesi ile bağlantılı mı? İllere göre kısıtlamayla birlikte yerel yönetimler tarafından mutant virüse ilişkin daha etkili kararlar alınabilir mi?
Aslında mutant virüs 30'dan fazla ilimizde var. Yine kişisel görüşümü belirteyim, 30'dan fazla ilimizde olan virüsün Türkiye'nin hemen her yerinde olduğunu söylemek mümkün. Üstelik iller arası geçişle beraber Türkiye'nin geneline de sirayet ettiğini düşünmek elbette doğru bir yaklaşım olacaktır. Ama şu an için açıkçası önlemlerde bir farklılık söz konusu değil. Tek farkı bulaştırıcılığının daha fazla olması. O yüzden vatandaşlarımızın fiziksel mesafe, maske, hijyen, eve geldikleri zaman vücut temizliği gibi bileşenlere çok dikkat etmeleri gerekiyor. Ortamların mutlaka temiz havayla havalandırılması ve kalabalığa izin verilmemesi gerekiyor. İl düzeyinde de vakası çok olan illerde mutant virüs ihtimalinin olabileceğini illerimiz düşünmeli haliyle, ama şu an mutant virüsün görüldüğü illerle görülmediği illerdeki rakamlara baktığımızda açıkçası çok da fark söz konusu değil. Mutant virüs görülmediği ilde de vaka yüksekse çok da fark etmeyecektir önlemler. Ama il bazında eğer bir mutant virüs kümelenme gösteriyorsa özellikle bir ilimizde, diyelim ki diğerlerine göre iki kat, dört kat, altı kat daha fazlaysa tabii o ilimizin kendi önlemlerini tekrar gözden geçirmesi o ana kadar düşük risk grubunda olsa dahi bu sefer o risk grubunu yükseltmesi daha doğru bir yaklaşım olacaktır.
Seyahat kısıtlaması gündemde değil
Kademeli kısıtlama sürecinde ne gibi uygulamalar gündeme gelecek, iller arası geçişlerde kısıtlama da söz konusu olacak mı?
İller arası seyahatle ilgili şu an bir bilgiye sahip değilim ama bununla ilgili bir açıklama yapılması uygun olacaktır elbette. Düşük riskli, orta riskli, yüksek riskli ve çok yüksek riskli olmak üzere dört tane kategoriden şu an söz ediyoruz. Bir ilimiz diyelim ki hafta sonu için açılma yaptı. O ilimizde restoranlar açık, kafeler açık. Ama o ilimize baktığımızda düşük riskliden orta riskliye, yüksek riskliye yönelme söz konusuysa elbette o ilimizde kapanmaların da söz konusu olabileceğini herkesin bilmesi gerekiyor. Şöyle bir yaklaşım geliştirilebilir: Örneğin öncelikle baktığımızda hafta sonu belki bir gün açılabilir gündüz vaktinde. Yani hafta içinde olduğu gibi. Çünkü insanlar yoğun çalışıyor ve hafta sonu işimi halledemiyorum diyor. Ardı sıra hafta içinde belki saatler biraz daha geriye çekilebilir. Veya hafta sonu akşamlar devam eder, hafta içinde kaldırılabilir. Bunlar kısıtlama boyutu. Bunun ötesinde yine restoran ve kafelerin açılması yönünde bir yaklaşım geliştirilebilir. Tabi bunlar için de önlemlere uymak şart olacak.
Restoranlarda yüzde 30 doluluk ve 45 dakika oturma sınırı gibi bir formülden söz ediliyor. Bunun koşulları uygulamada nasıl sağlanacak?
Restoran ve kafelerde HES kodu uygulaması, içeride kalabalığa izin verilmemesi, örneğin kapalı mekanı olanlarda belki yüzde 50, dış mekanı olanlarda daha yüksek kapasiteyle çalışma veya yüzde 30'a yüzde 50 gibi bir yaklaşım benimsenebilir. Bunun ötesinde sosyal mekanlarda çalışacak vatandaşlarda PCR testi istenebilir belli sıklıklarla, yine vatandaşlardan gittikleri mekanlarda süre kısıtına uymaları talep edilebilir. Bir zaman dilimi belirlenir, örneğin restoranda bir saatte bir vatandaşın yemeğini yiyip kalkabileceği hesaplanıyorsa bir saatlik bir oturma zamanı belirlenebilir.
Salgınla mücadelede devletin sorumluluğu olduğu kadar vatandaşların da öz sorumluluk sahibi olması gerekiyor. Restorana gidilmediği için dışarıda yemek yemek isteyen vatandaşların sayısı da çok artmış durumdadır muhtemelen. O yüzden hani bir saat bekleyip kapıda müşteri yoğunluğuna da izin verilmemesi gerekiyor. O yüzden vatandaşlar da öz sorumluluk dahilinde bir saat oturduktan sonra, tabii bir saat belirlenirse eğer, kalkmaları yerinde olacaktır. İşletmelerin bu konuda müsamaha göstermemeleri gerekiyor. Tabii işletmeleri denetleyen birimlerin, yani belediyelerin, kolluk güçlerinin de bunu takip etmesi, zamanında kalkmayan yerler için hem müşteriye hem de iş yerine ceza kesmesi doğru bir yaklaşım olacaktır.
Vaka oranlarının düşük olduğu illerde kısıtlamalar gevşetilirken, vaka oranlarının yüksek olduğu illerde kısıtlamaların artırılması söz konusu olacak mı?
1 Mart'tan önceki bir haftanın Türkiye ortalamasına bakıldığında eğer o illerde saptanan düzeyin üzerinde bir yükseklik varsa o ilde şu anki kısıtlamalar devam eder. Ama o ilimizde baktığımızda, mutant virüs kümelenmesinde olduğu gibi veya aniden diyelim ki, Türkiye'deki vakaların belli bir yüzdesini o il oluşturuyorsa tabii ki o ile giriş çıkış kısıtlamasından tutun, hafta içi sokağa çıkma kısıtlamasına kadar pek çok yaklaşım geliştirilebilir. Görüp söylemek lazım ama diyelim ki, bir grup değerlendirmesi yaptık şu anki fiili durum halen geçerli, o zaman o ilimizde en üst düzeyde kısıtlamalar olan şu anki kısıtlamalarla gitmek daha doğru bir yaklaşım olacaktır.
Söyleşi: Pelin Ünker
© Deutsche Welle Türkçe