Keup Caddesi'ndeki ırkçı saldırıdan 20 yıl sonra
8 Haziran 2024"Çivi neye yarar? İki şeyi birleştirmek için değil mi? Ama bu çiviler bizi ayırmak içindi."
Bu sözler Ali Demir'e ait.
Vergi uzmanı Ali Demir, 9 Haziran 2004 tarihinde Köln'ün Keup Caddesi'nde (Keupstrasse) Nasyonal Sosyalist Yeraltı Örgütü (NSU) adlı ırkçı terör yapılanmasının beş kilo çivi içeren uzaktan kumandalı bombayla düzenlediği saldırının tanıklarından. O dönem cadde esnafının kurduğu dayanışma derneğinin de başkanı olan Demir, 20 yıl önce düzenlenen saldırıyı bugün olmuş gibi hatırladığını söylüyor.
Patlamanın olduğu anda zemin kattaki ofisinde çalıştığını anlatan Demir, o anı "Kapının üzerindeki vitrin camı kırılınca kendimi yere attım. Tüp patlaması olduğunu düşündüm. Dışarıdan bağırma sesleri geliyordu. Bir süre bekleyip dikkatlice dışarı çıktım. Manzara korkunçtu. Yaralılar, inleyenler, koşturanlar… Etrafa saplanmış yüzlerce çivi…" diye aktarıyor.
Almanya'nın Kuzey Ren Vestfalya eyaletinde bulunan Köln, Türkiye kökenli nüfusun yoğun olduğu kentlerin başında geliyor. 1 milyon nüfuslu kentte 100 bin kadar Türkiye kökenlinin yaşadığı tahmin ediliyor. Köln'ün ünlü Keup Caddesi'nde esnafın neredeyse tamamı Türkiye kökenli. Ününü de buradan alan caddede 100'den fazla restoran, terzi, kuyumcu, pastane, züccaciye gibi küçük ölçekli işletmeler bulunuyor.
Keup Caddesi'ndeki olayın ardından Alman emniyeti uzun süre patlamanın esnaflar arasındaki husumetten kaynaklı olduğunu düşündü. Ve zanlı konumuna düşen cadde sakinleri yıllarca sorgulandı. Irkçı bir saldırı olabileceği hiç gündeme gelmedi. Dönemin İçişleri Bakanı Otto Schily, saldırıdan bir gün sonra olayın ırkçılıkla ilgili olmadığını en resmi ağızdan açıklayan isim oldu.
Korktuğu için doktora gidemedi
Olay sırasında kendisine ait kafeteryanın önünde esnaf komşularıyla sohbet eden Muhammet Ayazgün patlama nedeniyle yüzde 50 işitme kaybına uğradı.
Ancak kalıcı şekilde yaralanmasına rağmen "Beni suçlu çıkarırlar" endişesiyle o dönemde doktora bile gidemediğini anlatıyor:
"Patlama 17 metre uzağımda oldu. Kulağımdan kan geliyordu. Ne yapacağımı şaşırmıştım. Çiviler etrafta insanlara saplanmıştı. 10 dakika sonra ambulanslar geldi, onları hastanelere götürdüler. Ben orada kalakaldım. Eve gittim, sabaha kadar kulağım sızladı. Ama korkudan doktora gidemedim. Çünkü olaydan kısa süre sonra bazı esnaf arkadaşları polis sorguya çekip uyuşturucu, haraç gibi tuhaf suçlamalarda bulunmuş. İçişleri Bakanı da doğrudan bizi işaret edince mağdurken suçlu duruma düştük. Beni de suçlarlar, beni suçlu çıkarırlar diye korkup sesimi çıkarmadım."
Keup Caddesi'ndeki patlamanın ırkçı bir saldırı olduğu ise ancak yıllar sonra anlaşıldı. Failleri de Almanya'da sonradan ortaya çıkan cinayetler serisinin sorumlularıydı.
Almanya'da terör örgütü olarak kabul edilen NSU'nun 2000-2007 yılları arasında 8'i Türk 10 kişiyi öldürdüğü 2011 yılında anlaşıldı. Uwe Mundlos ve Uwe Böhnhardt adlı faillerin başarısız bir banka soygununun ardından 4 Kasım 2011'de saklandıkları karavanda ölü bulunmaları cinayetlerin açığa çıkmasını tetiklemişti. Örgütün sağ kalan tek üyesi Beate Zschaepe cinayetlerin tek ana sorumlusu olarak yargı karşısına çıkarıldı.
Keup Caddesi'ne bombayı yerleştirerek uzaktan patlatanların da NSU örgütünün iki üyesi Mundlos ve Böhnhardt olduğu böylece kesinleşti.
9 Haziran 2014 tarihinde, saat 16 civarında meydana gelen patlamada bazıları ağır olmak üzere 22 kişi yaralanmıştı.
Caddedeki esnaf birliğinin şimdiki başkanı Meral Şahin, yaşadıkları o zor günleri şöyle anlatıyor:
"Olay sırasında dükkanımdaydım. Tüp patlaması olduğunu düşündüm. Kesinlikle bir ırkçı saldırı olabileceği o an aklımdan geçmedi. Zaten daha sonra esnaf ifadesinde de anlattı, faillerin profillerini çizdi. Bunun cadde esnafı ile ilgisi bulunmadığını yetkililere anlattı. Sarışın, şapkalı gencin bisikletle getirip oraya bıraktığını söylediler. Ama İçişleri Bakanı'nın hemen ertesi gün yaptığı açıklama ile mağdurken zanlı olduk. Ve o zanlı profilinden çıkabilmek için yedi sene boyunca burada adeta çırpındık durduk. Şu anda caddede 118 esnaf var. Yüzlerce insan burada yaşıyor. Burada istihdam ediliyor. Bu olumsuz tablo ile esnaf zor durumda kaldı. Zanlı olmak caddenin kaderini değiştirdi."
Şahin, "Artık en azından kendimizi savunmak zorunda değiliz" diyor. Ancak Şahin'e göre bu kısmi bir rahatlama. Çünkü saldırıdan sonra yapılan siyasi açıklamalar, basında çıkan haberler ve dedikodular Keup Caddesi'ni halkın gözünde çok olumsuz bir yere taşıdı.
Bütün sorular açıklığa kavuştu mu?
Örgütün hayatta kalan tek üyesi olduğu belirtilen Beate Zschaepe 2018 yılında Münih Yüksek Eyalet Mahkemesi tarafından ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı.
Peki yargı süreci sonunda NSU yapılanması tamamen açığa çıkarılabildi mi?
NSU davasının müdahil avukatlarından Aziz Sarıyar'a göre sorunun yanıtı hayır.
NSU tarafından Nürnberg'de öldürülen İsmail Yaşar'ın ailesini temsil eden Sarıyar, NSU davasıyla ilgili yargı sürecinin tamamlandığını ancak karanlıkta kalan çok sayıda soruya yanıt bulunamadığını belirtiyor.
Sarıyar, "Çünkü Zschaepe konuşmadı. Başka kimler var bu örgütte? 10 yıl boyunca cinayetler işlerken kimler onları korudu? Nasıl bu kadar kolay hareket edebildiler? O konuşmayınca bu sorulara yanıt da çıkmadı. Davaya ilişkin ayrıntıları 30 yıl saklama kararı olduğu için beklemek durumundayız. O tarih geldiğinde ise çok geç olacak. Artık bu örgüt de cinayetleri de gündemde olmayacak. Oysa gerçeklerin şimdi ortaya çıkması gerekir ki bir daha benzer facialar yaşanmasın" diyor.
Köln Uluslararası Üniversitesi'de görevli Sosyal Bilimler Profesörü Kemal Bozay'a göre de yanıt bulunmayan çok soru var. Olayın siyasal boyutu bağlamında federal parlamento ve bazı eyalet parlamentolarında soruşturma komisyonları kurulduğunu belirten Prof. Dr. Kemal Bozay:
"Bu komisyonlar, NSU'nun nasıl bu kadar uzun süre faaliyet gösterebildiğini ve güvenlik birimlerinin bu cinayetlerin ve yapılanmanın ortaya çıkmasında neden başarısız olduğunu araştırdı. Fakat bir soruya cevap verildiğinde yığınlarca yeni sorular gündeme geldi."
Bozay, dönemin Başbakanı Angela Merkel'in mağdur ailelerine NSU'nun tüm boyutlarıyla aydınlatılacağına dair söz vermesine rağmen şimdiye dek yeteri kadar ciddi adım atılmadığını ifade ediyor. Bozay, sözlerini "NSU'nun işlediği cinayetler ve saldırılar zincirinin ardından Almanya'da aşırı sağ terörizme ve ırkçılığa karşı toplumsal bir hassasiyet oluştuğunu söylemek gerekir. Kamuoyunda ırkçılığın ve aşırı sağ şiddetin tehlikeleri hakkında daha fazla tartışma ve bilinçlenme sağlandı. Bu, ırkçılıkla mücadele eden sivil toplum örgütlerinin faaliyetlerine de ivme kazandırdı" diye sürdürüyor.
"Cadde kaderine terk edildi"
Vergi uzmanı Ali Demir caddeye yönelik saldırının sadece esnafı mağdur etmekle kalmadığını, sokağın geleceğine ilişkin önemli bir projenin de sonunu getirdiğini belirtiyor.
"Yandaki caddede eski fabrika alanı üzerine bir iş merkezi kurma projemiz vardı. Bunun projesini hazırlamıştık ve gerekli desteği de güvence altına almıştık. Ancak saldırı ile bu proje hayal oldu. Cadde suç olaylarla anıldı ve esnafa yönelik ağır suçlamalar yapıldı. Durum öyle olunca herkes desteğini çekti. Şimdi esnaf aklandı. Ama o arazinin üzerine çoktan başka binalar yapıldı. Cadde şimdi festivallerle ayakta tutulmaya çalışılıyor."
Ali Demir'in sözünü ettiği festival "Birlikte" adını taşıyor. 10 yıl önce ilki yapıldı. Caddenin baştan sona trafiğe kapatıldığı bir etkinlik kapsamında sahne programları, kültürel etkinlikler, tartışma oturumları yapılıyor. Bu yıl 9 Haziran'da düzenlenecek Birlikte Festivali'nin amacını Esnaf Birliği Başkanı Meral Şahin şöyle anlatıyor:
"Bu bir kutlama değil, anma. Bir kültür festivali. Müzik eşliğinde yapıyoruz ama bu çerçevede vermek istediğimiz mesajları veriyoruz. Mağdurlar kendileri anlatıyorlar. Podyumlarda ciddi tartışmalar yapılıyor. Tiyatro, sinema ile anlatılıyor. Ama asıl önemli olan insanları bir araya getirmek ve pekiştirmek. Herkes o saldırıyı bilmeyebilir ya da yanlış bilgi sahibi olabilir. Buyursunlar, kapılarımızı sonuna kadar açıyoruz."
DW Türkçe'ye engelsiz nasıl erişebilirim?