Kaz Dağları’nda 'Su ve Vicdan Nöbeti'
2 Ağustos 2019"Topraktan nasıl özür dileyeceğiz? Çocuklarımıza nasıl anlatacağız? İnsan insana bunu nasıl yapıyor? Birlik olmak zorundayız. Başka çaresi yok. Kaz Dağları çöl olmuş. Hâlbuki burası cennet, ana kucağı..." Bu sözler çağdaş dansçı Melis Tuzcuoğlu’na ait. Altın madeni işletmesinin kapısındaki güvenlik tellerinin ardına bakarken bir yandan göz yaşlarına hakim olamıyor, bir yandan da bu sözleri söylüyordu. Tuzcuoğlu gibi onlarca eylemci yedinci gününe giren direniş için bir araya gelmiş, Kaz Dağları’nın kurtuluşu için ‘umut nöbeti’ tutuyordu.
Kaz Dağları’na yapılmak istenen altın madenciliğine karşı tepkiler hızla artıyor. ‘Su ve Vicdan Nöbeti’ adıyla başlayan nöbete katılanlar günden güne büyüyor. Nöbet, Türkiye’nin bir anda gündemine gelen, Kanadalı Alamos Gold şirketinin işletme ruhsatı aldığı Çanakkale’nin Kirazlı Köyü’ndeki maden sahasının yaklaşık bir kilometre yakınında konuşlanmış durumda.
"Ormanlar sincaplarındır"
Nöbet alanı, 2013’te Taksim’de başlayan Gezi Parkı Direnişi’ni andırıyordu. Ana güzergâh’tan ‘Balaban’ tabelasıyla ayrılan yolun hemen yanı başında büyük bir kamp alanı oluşturulmuş. Bu kısa yoldan ilerlerken nöbet yerine geldiğinizi ‘Su ve Vicdan Nöbeti’ tabelasından anlıyorsunuz. İlk pankartlar eylemcilerin korumaya çalıştığı ağaçlara asılmış: "Ormanlar madencilerin değil, sincaplarındır", "Her ağacı tek tek savunacağız", "Altın'cı filo, Çanakkale’yi terk et..."
Açık alanın dört bir yanında çadırlar kurulu. Ortak alanda ise yemek yeme yerleri, banklar, gölgelikler var. ‘Sosyal market’te köylülerin getirdiği domates, biber ve salatalıklar ikram ediliyor. Çay kazanı her saat kaynıyor.
Kamp alanı ile şantiye arasında sürekli servis araçları çalışıyor. Nöbete yeni katılanlar kamp alanından sonra şantiyeye götürülüyor. Direnişe katılanlar, burada sosyal medyadan gördükleri ağaçların kesildiği o kelleşmiş tepeleri canlı izleme imkânı buluyor.
Oksijen deposu ağaçlar kereste oldu
Şantiye alanına giden yolun iki tarafı çam ve meşe ağaçlarıyla dolu. Yol kenarında ise yeni kesildiği belli olan ağaç yığınları doldurulmuş durumda. Alamos Gold şirketinin ruhsat sahibi olduğu alana giriş yasak. Kapıda 24 saat güvenlikler bekliyor. Gelen vatandaşların tel örgüleri aşmasına izin verilmiyor. Eylemcilere, tam bu noktada bilgilendirme yapılıyor. Sonra sloganlar atılıyor, tekrar kampa geri dönülüyor.
Çanakkale’de yaşayan Salih Arslan da, eşi ve torunu İpek’le nöbet alanındaydı. "Bizim doğamız mükemmel" diyen Arslan, Çanakkale’nin yüzde 60’ına yakınının ormanlarla kaplı olduğunu belirterek şunları söyledi: "Neden farklı insanlar doğamızı mahvetmeye buraya geliyor? Çanakkale tarım bakımından geniş alanlara sahip. Sanayi fazla gelişmiş değil. Burada insanlar sadece tarımla hayatlarını sürdürebilir. Bu madenin buraya zarar vereceğini biliyoruz ve bunun için bu kıyımın durdurulmasını istiyoruz."
Çav Bella’lı protesto
Gençlerin ağırlıkta olduğu çadır alanında bir grup gitar çalıyor, Kaz Dağları için yaptığı besteleri, şarkıları söylüyordu. Bu bestelerden biri de Çav Bella’nın değiştirilmiş sözleriydi: "Kaz Dağları’nın, o eşsiz üstü, altından çok daha çok daha değerli... Domatesi biberi, endemik bitkisi, ormanın o narin sesi..." Orijinal adı 'Bella Ciao' olan şarkıya yeni söz yazanlardan Burak Çiftçi, nöbete katılmasının sebebinin şöyle açıkladı: "Yıllardır bu şirketler, Çanakkale’nin altını üstünü talan ediyor. Binlerce yıldır burada olan Kaz Dağları’nı gelecek nesillere bulduğumuz gibi bırakmak zorundayız. Ormanların talan edilmesini istemiyoruz."
Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Ziraat Mühendisliği öğrencisi Egemen İlter ise, Anayasal hakkının elinden alındığını düşünüyor: "Her bireyin doğal ve dengeli bir çevrede yaşam hakkı var. Bunu savunmak için buradayım. Bestelediğimiz şarkılarla tepkimizi dile getiriyoruz. Desteğe ve daha kalabalık olmaya ihtiyacımız var..."
Çanakkale’den direniş alanına gelen bir diğer isimse Zeynep Demir. Yaz tatili için Ankara gittikten bir süre sonra arkadaşlarının direnişte olduğunu öğrenmiş. Destek için de Çanakkale’nin yolunu tutmuş. Demir, "Arkadaşlarıma destek için buradayım. Yaşam alanlarımızın katledilmesini önlemek için geldim ve sonuna kadar da burada olacağım" diyor.
Gelecek nesillere bırakmalıyız
Jeofizik Mühendisi Umut Kop da Çanakkale’den direnişe katılanlardan. "Burada ağaçlar kesiliyor. Hayvanların yaşama alanları elinden alınıyor" diyen Kop, "Buna dur dememiz lazım. Bunu da ancak halk olarak yapmamız gerekiyor" sözleriyle tepkisini dile getirdi.
Sekiz yaşındaki Elvin Girgin ise anne ve babasıyla şantiye alanındaydı. Elinde 'Altın'cı Filo Çanakkale’yi terk et’ yazısı bulunan Girgin, nereden orada olduğu ile ilgili şu kelimeleri kullandı: "Eylem Su Nöbeti’ne geldim."
Bağımsız koreograf ve performans sanatçısı Dicle Doğan ise nöbete katılmasını nedenini şöyle açıkladı: "Bu evrende yaşayan bütün canlıların yaşam haklarını savunmamız gerekiyor. Gelecek nesillerimiz için toprağımızı, suyumuzu, hayvanlarımızı korumalıyız. Bu dünya bizim. Yaşanılabilir bir dünya için gezegenimize sahip çıkmalıyız. İşte bu yüzden buradayız."
Hukuk süreci bekledik, eyleme geçtik
DW Türkçe’ye konuşan Çanakkale Belediyesi Başkan Yardımcısı Rebiye Ünüvar, ilk günden itibaren nöbet alanında. "Bugüne kadar hep hukuki süreçle bir şeyler yapmaya çalıştık. Davaların sonucunu bekledik" diyen Ünüvar şunları anlattı: "Son iki ayda birden birşeyler oldu. İstanbul seçiminin gölgesinde işletme çok hızlı bir şekilde yol aldı. Biz de 19 Temmuz’da büyük bir etkinlik yaptık. Çalışmaların durdurulmasını istedik."
26 Temmuz’da maden sahasına gittiklerini belirten Ünüvar, çalışmaların daha da hızlandığını tespit ettiklerini söyleyerek şunları söyledi: "TEMA Vakfı ile iletişim kurduk. TEMA, bölgede drone görüntüleri üzerinden araştırma yaptı. 195 bin ağacın kesildiğini belirledi. Muhtemelen sayı şu anda daha da arttı. Bakanlık ağaç kesimlerinin bittiğini söylüyor. Ancak bitmedi. Daha bu sabah ağaç motorlarıyla ağaçların devrildiğini gördüm. İşletme hızla devam ediyor. İlgili kurumlara uyarı yazıları yazdık. Sonuna kadar mücadelemizi sürdüreceğiz."
Ağaç kesimi için Tarım ve Orman Bakanlığı iddiaların aksine sadece 13 bin 400 ağaç kesildiğini savundu. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı da yanlış bilgilendirmelerle geçimini madencilikten sağlayan 100 bin insanın emeğinin değersizleştirildiğini belirtti.
Kesilen ağaçların sayısı tartışıladursun, şu anda direnişe konu olan Kirazlı Balaban Tepe’deki altın madeni işletmesi Kaz Dağları’na yapılmak istenen onlarca altın madeni projesinden sadece biri. Eğer tüm projeler hayata geçerse Kaz Dağları’nda daha yüzbinlerce ağaç kesileceği bilinen bir gerçek.
Ahmet Çetin
© Deutsche Welle Türkçe