Gelişmekte olan ülkeler korona girdabında
2 Nisan 2020"Mesafeyi koruyun." Bu, Almanya, Fransa veya Amerika Birleşik Devletleri'nde (ABD) alışıldık olmasa da uygulanabilir bir kural. Ancak Yeni Delhi'nin, Rio'nun ve Güney Afrika‘nın gecekondu mahallelerinde bu kuralın uygulanması mekansal nedenlerden ötürü neredeyse imkansız.
Birçok gelişmekte olan ve yeni sanayileşen ülkede kayıt altına alınan koronavirüs vaka sayıları hâlâ oldukça düşük. Ancak virüsün dünyanın tamamına ulaştığı aşikar. Dünyanın neredeyse her yerinde koronavirüse karşı önlemler alınıyor. Yaklaşık 1,3 milyar kişilik nüfusa sahip Hindistan, üç haftalığına sokağa çıkma yasağı ilan etti. Güney Afrika'da sokağa çıkma yasağını ordu kontrol ediyor.
Bazı ülkelerdeyse verilen tepkide geç kalındı. Örneğin Myanmar'da sokak pazarları hala insan dolu. Tanzanya Devlet Başkanı dini ibadet yerlerini açtı. Brezilya Devlet Başkanı ise virüsü "gripçik" olarak nitelendirdi.
Koronavirüs vakalarının gelişiminden bağımsız olarak, birçok ülke ekonomik açıdan şimdiden hasar görmeye başlamış durumda. Almanya merkezli Sparkasse'nin menkul kıymetler kuruluşu Deka Bank'ın hazırladığı analize göre, virüs krizi gelişmekte olan ve yeni sanayileşen ülkeleri son süratle vuracak.
Çalışmalarını Almanya'nın Kiel kentinde Küresel Ekonomi Enstitüsü'nde sürdüren Alman ekonomist Rolf Langhammer de aynı kaygıya sahip. Gelişmekte olan ve yeni sanayileşen ülkeler konusunda uzmanlaşan Langhammer, "Elbette ilk etapta kendi durumumuzla ilgileniyoruz" diyor. Ancak bu durumun gelişmiş ülkelerin kendi çıkarı için böyle kalmaması gerektiğini kaydeden Langhammer, "Korona krizi sonrasında yoksulluktan kaynaklanan göç dünya genelinde şiddetli biçimde artabilir" uyarısında bulunuyor.
Borç kendiliğinden artıyor
DW'ye değerlendirmelerde bulunan uzman, salgının ülkeleri ekonomik olarak etkileme derecesini üç faktörün şekillendirdiğini kaydediyor. Langhammer ilk olarak, çok sayıda yatırımcının telaşlı bir biçimde gelişmekte olan ve yeni sanayileşen ülkelerin para birimlerinden ABD Dolarına kaçtığını vurguluyor. "Sermaye, yalnızca birkaç gün içinde bu ülkeleri şimşek hızıyla terk etti. Bu tür durumlarda sığınılan güvenli para birimi, dolar." Langhammer'e göre bunun yol açtığı sonuç da diğer para birimlerinin dolar karşısında değer kaybetmesi ve böylece dolar cinsinden borçların pahalılanması.
İkinci bir faktörse birçok ülkenin milli bütçelerini çok daha yüksek bir hammadde fiyatı üzerinden hesaplıyor olmaları. Fiyatların düşmesi de bu ülkelere zarar veriyor. Langhammer, "Nijerya, Brezilya ve Güney Afrika gibi ülkeler, yabancı parayı ülkeye getirmek için hızlı bir yükselişin hayalini kuruyor" diyor.
Üçüncü faktörse, Çin'in talebinin düşmesinin neredeyse tüm bu ülkeleri etkiliyor olması. Langhammer, "Şu noktada bu üç negatif faktörün tamamının aynı anda gerçekleştiğini gözlemliyoruz" değerlendirmesini yapıyor.
Öte yandan turizmin ekonomileri için büyük önem taşıdığı Tayland gibi ülkeler de koronavirüs krizinden hasar gören ülkelerden. Bu ülkeler için yeniden gelir elde etmek, küresel tedarik zincirlerine entegre olan ülkelerden çok daha zor olabilir.
Ufukta finans krizleri var
Deka Bank da 2020 yılı büyüme tahminlerini Asya için yüzde 5,3'ten yüzde 2,8'e, Latin Amerika içinse yüzde 1'den yüzde eksi 1,7'ye düşürmüş bulunuyor. Korona pandemisi başladığından bu yana birçok ülkenin para birimi ciddi oranda değer kaybetti. Meksika Pesosu ve Rus Rublesi, son dört haftada ABD Doları karşısında yüzde 20'ye kadar değer kaybetti. Güney Afrika Randı ve Brezilya Reali'nin kaybettiği değerse yüzde 11 oldu.
Avrupa ve ABD ekonomiyi ayakta tutmak için dev yardım paketleri hazırlarken, gelişmekte olan ve yeni sanayileşen ülkelerin virüsün yol açtığı hasarı nasıl kompanse edecekleri ve toplumsal huzuru nasıl garanti edecekleri bir muamma. Hindistan'ın koronavirüs yardım pakedi, ABD'ninkinin karşısında cıpcılız kalıyor.
Önceden Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) baş ekonomisti olan ve şimdi çalışmalarını Harvard Üniversitesi'nde sürdüren Kenneth Rogoff, Alman siyasi kültür dergisi Cicero'ya verdiği bir söyleşide şöyle demişti: "Gelişmekte olan birçok ülke, hadlerinden fazla fazla borç aldıklarının farkına varacak." Bunun sonucunda da yardım paketleri hazırlamak haliyle zor olacak. Hâlâ uluslararası sermaye piyasasından kredi alan ülkeler, altından kalkamayacakları boyutta işler üstlenmelerinden ötürü bir finans krizine sürüklenebilir.
DW'ye yaptığı değerlendirmede Langhammer, "Çin'den talep hızla artmadığı durumda hammadde fiyatlarının yükselmediği ve yatırımcıların dolarda kaldığı senaryoyu gözardı etmek mümkün değil" diyor.
Gelişmekte olan ülkelere kim yardım edecek?
Almanya Kalkınma Bakanı Gerd Müller, koronavirüs krizi nedeniyle dünyanın en yoksul ülkelerinin borçlarının silinmesi çağrısında bulundu. Bu genel olarak bir rahatlama getirecek olsa da, yoksul ülkelerin para elde etme şeklinde hiçbir şeyi değiştirmeyecek. Çünkü bu ülkeler mali piyasaların belirlediği değerlere değil, örgütlerin para havuzlarına bağımlılar.
Langhammer, bir borç indiriminin ancak gelişmekte olan ve yeni sanayileşen ülkelerde sonuç vereceği görüşünde. Ancak önce uluslararası ortamda faaliyet gösteren bankaların buna hazır olması gerekiyor. "Böyle bir şey tarihte sıklıkla gerçekleşmedi. Öte yandan bankalar haliyle kendi ülkelerinde korona krizinin kendilerini soktuğu zor duruma işaret edecek ve devlet yardımı talep edecekler."
İşin sonunda uluslararası örgütlerin de paraya ihtiyacı olacak. IMF Başkanı Kristalina Georgieva, yaptığı temkinli hesap sonucunda, gelişmekte olan ülkelerin 2 buçuk milyar dolara ihtiyacı olacağını söylüyor. IMF, bu konuda hızlı bir çözüm bulmak için çalıştıklarını açıkladı.
Öte yandan Çin tarafından finanse edilen yeni finans kuruluşları, bu işe niyetli olduklarını söyleyebilir. Bunlar arasında Asya Altyapı ve Yatırım Bankası ve BRICS ülkelerinin Yeni Kalkınma Bankası da bulunuyor. Küresel ekonomi alanında uzmanlaşan Langhammer, "Bu kuruluşların bu kadar çok parası olduğundan emin değilim" diyor. "Eğer Çinliler bunu teklif ederse, elbette kendi çıkarları için edecek."
Sonuç olarak gelişmekte olan ve yeni sanayileşen ülkeler, koronavirüs pandemisine karşı aldıkları önlemlerin yetmesini umuyor. Buna rağmen krizin ekonomik hasarı şimdiden çok büyük. Virüs hızlı bir biçimde dünyanın her yerine yayıldığı şu günlerde insani trajedi elbette birincil önemde. Alman yardım kuruluşu Welthungerhilfe‘nin ("Dünya Açlık Yardımı") genel direktörü salgının dünyanın yoksul bölgelerinde devasa etkileri olacağı uyarısında bulunmuştu: "Gelecek hafta ve aylarda bu bölgelerde çok fazla ölüm yaşanmasını bekliyoruz."
Nicolas Martin
©️ Deutsche Welle Türkçe