Eğitimcilerden yeni sisteme tepki: Belirsiz ve eksik
20 Mayıs 2019Ülke genelinde 5 milyon lise öğrencisinin eğitim hayatını kökten değiştirecek yeni lise sisteminin detayları, 18 Mayıs Cumartesi günü Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk tarafından İstanbul’da açıklandı.
Buna göre liselerde ders sayıları azaltılırken, Türk Dili, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersleri tüm sınıflarda zorunlu hale gelecek. Eylül 2020’de başlayacak yeni eğitim-öğretim döneminde uygulamaya konulacak olan sistemde 9'uncu sınıflarda ders sayısı 8'e, 10’uncu sınıflarda 10’a, 11’inci sınıflarda 10’a, 12’nci sınıflarda ise 7’ye indirilecek. Bu modelde ilk üniversite sınavı ise 2024’te yapılacak.
Yeni sistemde öğrencilerin ortak derslerin yanı sıra 10, 11 ve 12'inci sınıflarda Yabancı Dil, Matematik, Fen Bilimleri, Sosyal ve Beşeri Bilimler gruplarından bir dersi seçecek olması ise, "Matematik ve Fen seçmeli mi olacak?" sorusunu gündeme getirdi.
Söz konusu iddialara sosyal medya hesabı üzerinden yanıt veren Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, "Ortaöğretimde matematiğin seçmeli olduğu konusunda doğru olmayan içerikler dolaşıyor. Hiçbir öğrencinin matematik dersi almadan bir üst sınıfa geçmesi mümkün değildir. Bu kadar net. Buna rağmen aksini iddia eden varsa, nedenlerini konuşmaya gerek yok" açıklamasını yaptı.
Selçuk’un paylaşımının ardından Milli Eğitim Bakanlığı'ndan da yazılı bir açıklama geldi. Açıklamada yeni ortaöğretim modelinde Matematik dersinin 9, 10 ve 11'inci sınıflarda ortak ders grubunda olduğu vurgulanarak, Matematik dersi için "her öğrencinin almak zorunda olduğu bir derstir" ifadesi kullanıldı. Bakanlık, ayrıca yeni ortaöğretim tasarımı ile bağlantılı olarak Yükseköğretim Kurumları Sınavı'nda (YKS) 2024 yılından önce herhangi bir değişiklik yapılmayacağını bildirdi.
Ancak DW Türkçe’ye konuşan eğitimciler, bakanlığın oluşan tepkiler nedeni ile açıklama yapmak zorunda kaldığına işaret ederek, yeni sistemdeki belirsizliklere dikkat çekiyor.
DW Türkçe’ye konuşan Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu‘na (KESK) bağlı Eğitim-Sen'in Başkanı Feray Aytekin Aydoğan, özellikle farklı lise türlerinde nasıl eğitim verileceği gibi konuların açıklığa kavuşması gerektiğini söylüyor. Aydoğan, "Yeni sisteme ilişkin yapılan açıklamalar aslında bir kaos yaratmış durumda" diyor.
Lise seviyesinde bu büyüklükte bir değişiklik yapılıyorsa, mutlaka yükseköğretimde de değişikliğe gidilmesi gerektiğine işaret eden Aydoğan, "Üniversite sınav sisteminin de değişmesi şart. Bu konuda hem Milli Eğitim Bakanlığı hem de Yükseköğretim Kurulu'ndan doyurucu bir açıklama yapılması gerekiyor" değerlendirmesinde bulunuyor. Birleşik Kamu İş Konfederasyonu’na bağlı Eğitim İş Başkanı Orhan Yıldırım ise, "Yeni lise sistemi, eğitimdeki ana sorunlara çözüm getiren bir sistem değil. Eğitime yapılan bir makyaj" diyor.
"Ana sorun bilimden ve laiklikten uzaklaşılması"
Türkiye’deki eğitim sisteminin ana sorununun bilimsel, çağdaş ve laik bir müfredattan giderek uzaklaşılması olduğunun altını çizen Yıldırım, öğretmenlik mesleğinin de giderek liyakatten uzaklaştırıldığını öne sürüyor. Yıldırım, "Hükümet kendine yakın gördüğü insanları öğretmen ve okul idarecisi yapıyor ve böyle atama yapıyor" yorumunda bulunuyor.
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un eğitim alanında köklü bir dönüşümü gerçekleştirme iradesi olmadığını savunan Yıldırım, "Sayın Bakan istese de ileriye dönük, gerçekten istediği değişiklikleri sağlayamaz. Çünkü eğitim politikalarına bakanlık değil, Cumhurbaşkanlığı’na bağlı Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu karar veriyor. Dolayısıyla ders sayılarının azaltılması iyi bir adım olsa da, AKP aslında bilimsel eğitimden uzaklaşmaya devam ediyor" diye konuşuyor.
Türkiye’nin PISA notu düşüyor
Türkiye’nin eğitimdeki kötü performansı, özellikle son yıllarda pek çok kez gündeme geldi. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından 3 yılda bir gerçekleştirilen Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı’nın (PISA) en son açıklanan 2015 yılı sonuçlarına göre, Türkiye 72 ülke arasında 50'inci sırada yer aldı.
PISA verilerine göre Türkiye’de öğrenciler fen bilimleri, matematik ve okuma becerisi alanlarının tamamında ortalamanın altında kaldı. Böylelikle 2003 yılından beri uygulamaya katılan Türkiye’nin puanı, 2015 yılında 2003 yılının gerisine düştü.
Türkiye 2003 yılında fen bilimlerinde 33'üncü sırada, matematikte ve okumada ise 35'inci sırada yer alıyordu. Sıralamada Arnavutluk, Birleşik Arap Emirlikleri, Romanya, Yunanistan, Bulgaristan, Moldova, Güney Kıbrıs ve Macaristan gibi ülkeler Türkiye’nin önünde yer aldı.
DW Türkçe’ye konuşan Eğitim Reformu Girişimi Eğitim Gözlemevi Koordinatörü Burcu Meltem Arık da, Türkiye’de eğitim sisteminin başarılı olabilmesi için öncelikle öğretmenlerin eğitilmesinin önemine işaret ediyor.
Türkiye’de liselerin niteliksel anlamda bölgelere, kentlere ve hatta mahallelere göre büyük farklılıklar gösterdiğine işaret eden Arık, "Okullar arasında bu kadar farklılık varken, aynı standartta eğitim verecek öğretmen kadroları nasıl yetiştirilecek? Bir iki yıllık öğretmen hazırlama süresi yeterli olacak mı?" diye soruyor.
Yalnızca lise sisteminde değişikliğe gidilmesini eğitimin temel sorunlarını çözmekte yetersiz kalacağını vurgulayan Arık, "Ortaöğretim kendi başına bir evren değil. İlkokuldan, ortaokuldan çocuklar liseye hangi bilgi ve birikim ile gelecek? İlkokul ve ortaokul öğretmenleri nasıl güçlendirilecek? Bu soruların yanıtlarını açıklanan yeni sistemde göremiyoruz" diye konuşuyor. Ayrıca yeni sistemde din dersi zorunluluğuna da dikkat çeken Burcu Meltem Arık, "Din dersinin zorunlu olmasını ise doğru bir yaklaşım olarak görmüyoruz" diyor.
AİHM "Zorunlu din dersi olmaz" demişti
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), eğitimde zorunlu din ve ahlak kültürü derslerine karşı Ankara'dan davacı olan 14 Türk vatandaşının 2011 yılında açtığı davayı 2014 yılında karara bağlamış ve oy birliğiyle aldığı kararda, Türk hükümetinden "zaman geçirmeden öğrencilerin zorunlu din ve ahlak kültürü derslerinden muaf tutulmalarını da sağlayacak yeni bir sisteme geçmesini" istemişti.
AİHM, Türkiye’de zorunlu din derslerine ilişkin benzer bir kararı 2007 yılında da vermişti. Hükümet ise AİHM’in kararı sonrasında Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin müfredatını Sünni Müslümanlık dışında diğer mezhepleri ve dinleri de içine alacak şekilde genişletmiş ancak bu adım yeterli bulunmamıştı.
Aram Ekin Duran
© Deutsche Welle Türkçe