Türkiye'de eğitim: Özel ile devlet arasında kalan veliler
16 Mayıs 2019"Çocuk hayatındaki en önemli varlık, daha iyisini vermek varken yapmazsan kendini kötü hissediyorsun. 'Onlara arsa ya da daire bırakmayacağız, eğitim alsınlar' diyerek birçok şeyden kısmayı göze alıyorsun."
Özel bir hastanede uzman doktor olan Tolga bey ile denizcilik sektöründe çalışan Leyla hanımın iki çocuğu da özel okul öğrencisi… Yılda sadece okul ücretine biri kreşe diğeri ilkokula giden iki çocukları için 80 bin lira ödüyorlar. Aslında devlet okuluna göndermek istemişler ancak ziyaret ettikleri okulda sınıf mevcudunun 60 öğrenci civarında olması, muhatap oldukları okul müdürünün aksi tavrı ve kendilerine öğretmeni seçme şansı verilmemesi üzerine vazgeçmişler.
"Sekiz yaşındaki çocuğum neden kaos anlatısıyla büyüsün?"
Çocuklarını devlet okuluna gönderme kararı alan arkadaşlarının fiziki koşullar ve eğitim kalitesi nedeniyle en fazla bir sene sonra özel okula geçtiğini anlatıyorlar. Çocuklarının 23 Nisan Çocuk Bayramı ya da 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı gibi bayramları tanımalarını ve kutlamalarını istediklerini ekleyerek, "Devlet okullarında bu kutlamalar artık ne yazık ki şüpheli" diyorlar.
Leyla hanım ayrıca, özel okulda velilerle kurulan iletişime dikkat çekerek, "Okula 15 Temmuz ile ilgili bir kitapçık gönderilmişti. Velilere kitapçığı okutup okutmamak konusunda danıştılar. İstemediğimiz için okutulmadı. Çocuğum sekiz yaşında, neden cellat tarzı insanların yer aldığı bir kaos anlatısıyla korku duyarak büyüsün?" diyor. Ebeveynler için çocuklarının bedava ve daha iyi bir eğitim alabilmeleri için yurtdışı seçeneği de masada…
Özel okul sayısı dört senede iki katına çıktı
Türkiye Özel Okullar Derneği (TÖZOK) Başkanı Nurullah Dal, dört sene önce yaklaşık 6 bin civarında olan özel okul sayısının bugün 11 bin 600 olduğunu söylüyor. Bu artışta devletin özel okul teşvik politikası ile dershanelerin özel okula dönüştürülmesinin etkili olduğunu dile getiren Dal, "Şu an özel okul öğrenci sayısı, 1 milyon 350 bin. Yani Türkiye’deki öğrencilerin yüzde 8,5’u özel okula gidiyor" diyor.
Özel okula Türkiye’de her zaman talep olduğunu ancak son dönemde özel okul teşvikleri neticesinde bu talebin arttığını vurgulayan Dal, velilerin özel okulu tercih etmelerinde sınıf mevcudiyetinin 20 öğrenci civarında olmasını, öğretmen performanslarını, teknolojik olanaklar ile yabancı dil eğitimi gibi faktörlerin etkili olduğunu dile getiriyor. Özel okul ücretlerinin yıllık 10 bin ile 80 bin lira arasında değiştiğini söyleyerek, "Ağırlıklı ortalama genelde 25-30 bin lira skalasında ve bu ücret karşılığında eğitim veren yaklaşık 10 bin okul var. Yeni okul açıyorsanız yaptığınız yatırıma göre istediğiniz fiyatı belirleyebiliyorsunuz ancak artışlar yönetmelikte belirlenen sınırlar içinde yapılıyor" diyor. Nurullah Dal, eskiden Milli Eğitim Bakanlığı’nın müfredatın esnetilmesi konusunda daha sert olduğunu, bugün artık daha rahat hareket edebildiklerini de ekleyerek, "Dolayısıyla farklı uygulamaları deneyebiliyoruz ve bunun başarısını da görüyoruz" diyor.
"Çoğu özel okul makyaj ve ambalajdan ibaret"
İstanbul’da tanınmış bir özel okul zincirinde müdür olarak görev yapan Fuat bey ise özel okullarda verilen öğretime şüpheyle yaklaşan bir eğitimci… Özel okulların devlet okullarına kıyasla bir mertebe daha üstte olduğunu ancak yeterli olmadığını dile getiren özel okul müdürü, "Çoğu sadece makyaj ve ambalajdan ibaret. Güzel binaların girişinde güzel insanlar oturtuyorlar, göz boyama ile olan bir iş… Laboratuvar yapıyorlar ama çoğu okulda bu laboratuvarlarda düzgün ders bile işlenmiyor. Akademik olarak öğrenciler takip edilmiyor" diyor.
Bu sene ekonomik kriz sebebiyle çalıştığı okuldan çocuğunu almak zorunda kalan çok sayıda veli olmuş. "Bir baba ağlaya ağlaya çocuğunu okuldan almak zorunda kaldı. Tekstil firması sahibiydi, şirketi batmıştı. Çocuğunu mecburen devlet okuluna verdi" diyor.
Velilerin yaklaşık üçte birinin okul ücretlerini ödemekte zorlandığını ve fiyatlarda indirim yapmaları için pazarlık yapan veli sayısının hiç de az olmadığını söylüyor. Fuat bey ayrıca, özel okulda uygulanan müfredatı konusunda esnek davranabildiklerini, daha özgür olduklarını söylüyor. "Okulu daha seküler kurgulama şansım var. Bayramları 'bangır bangır' kutlayabiliyoruz. 'İzmir’in Dağlarında Çiçekler Açar' şarkısını bir hafta boyunca çalabiliyorum" diyor.
"Devlette müdüründen hademesine boşvermişlik var"
Peki, devlet okullarında durum nedir? Tuğçe hanım, İzmir’de 11 yıldır aynı devlet okulunda İngilizce öğretmeni olarak çalışıyor. Kendi branşında müfredatın hafifletildiğini, kalitenin düştüğünü söylüyor. "Öğretmenler olarak sadece öğretim değil, eğitim de vermek zorundayız ama bazı şeyleri istediğimiz gibi anlatamıyoruz" diyor. Özelde çalışmayı mezun olduğunda düşünmüş ama iş tecrübesi istedikleri için girememiş. Devlete atandıktan sonra da bir daha özel okul düşünmemiş. "Hiçbir öğretmen devlete bir kez girmişse o rahatlığı bırakıp özele gitmeyi düşünmez" diyor. Özel okullarda öğretmenlerin de daha iyi mesleki eğitim alabildiklerini belirterek, "Ciddi emek harcıyorlar, bu da kaliteye yansıyor tabii. Çeşitli seminerlere gidiyorlar, devlette böyle bir olanak yok. Biz halen yangın, ilk yardım seminerine gidiyoruz" diyor.
Devlet okullarında çalışan kimsenin alınan maaştan maruz kalınan tavra kadar hiçbir şeyden memnun olmadığını ifade ederek, "Müdüründen hademesine eski kıyasla daha bir boşvermişlik var" diyor. Tuğçe hanımın iki çocuğu da özel okula gidiyor. Daha iyi eğitim alabilmeleri için özeli tercih ettiğini belirterek, eğitim kalitesinin çok farklı olduğunu anlatıyor:
"Çocuğumun ilkokulda İngilizce dersinde öğrendiğini ben devlette öğrencilerime sekizinci sınıfta vermiyorum. Kitapların içinden dinleme bölümlerinin CD’leri, mesela, hiçbir zaman çıkmaz. İngilizce dersleri de devlet okullarında ezbere dayalı."
"Devlet okulları bizim zamanımızdaki gibi değil"
Mimar Burcu Altay Doğan da bu sene çocuğunu devlet okuluna vermeyi düşünürken vazgeçenlerden…"Yazılım firması olan eşim de ben de devlette okuduk. 'Devlet okulu iyidir' diye başladık ama yumurta kapıya gelince öyle olmadı. Sınıflar çok kalabalık. Okullar bizim zamanımızdaki gibi değil. Güvenlikten endişe edebiliyorsunuz" diyor. Doğan ailesinin özel okul tercih etmelerinde sosyal aktivitelerin yanı sıra İngilizce eğitimi de etkili olmuş. "Ücretler konusunda kantarın topuzu kaçmış vaziyette. Bizim okulun ücreti 20 bin civarında ama üzerine bir de kitabı, forması, servisi var. Eğitime para vermek gibi saçma bir şey olabilir mi? Ama oluyor işte. Eğitimde fırsat eşitliği olması gerekiyor" diyor.
"Sosyal politikalara özelleştirmeci politikalar eşlik etti"
Dr. Elif Gençkal Eroler, "Dindar Nesil Yetiştirmek: Türkiye'nin Eğitim Politikalarında Ulus ve Vatandaş İnşası (2002-2016)" kitabında, Burcu hanımın da bahsettiği, eğitimde fırsat eşitliği konusunda Türkiye’nin sınıfta kaldığını vurguluyor. Kitapta, "Düşük sosyoekonomik altyapıdan gelen çocuklar daha az kaynağın ve yetersiz fiziki şartların bulunduğu ‘yoksul’ ve 'başarısız' okullara erişebilirken, daha yüksek sosyoekonomik altyapıdan gelenler hem başarı düzeyi hem de fiziki şartlar açısından daha iyi koşullara sahip okullarda eğitim alabiliyor" tespiti yer alıyor.
İstanbul Gedik Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Gençkal, AKP’nin iktidara geldiği 2002’den bu yana eğitimde sosyal politikalarla özelleştirmeyi bir arada yürütme eğiliminde olduğunu söylüyor. "Sosyal politikalardan kasıt, özellikle ilk iktidar döneminde hayata geçirdiği, dezavantajlı kesimlere yönelik pozitif uygulamaları. Fakat 2002-2007 yılları arası ilk iktidar döneminde dahi sosyal politikalara özelleştirmeci politikalar eşlik etti" diyor. 2011 sonrası dönemde eğitimin ideolojikleştirilmesine paralel olarak özelleştirme eğiliminin de arttığını dile getiren akademisyen, devletin velilere sağladığı özel okul teşviki konusunda ise, "Düşük gelirli ailelere öncelik tanınsa da sağlanan miktar özel okul ücretleri yanında çok cüzi kalıyor" diyor.
* İsimler değiştirilmiştir.
Burcu Karakaş
© Deutsche Welle Türkçe