1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Baskılarla karşılaşan doktorlar yasal düzenleme istiyor

3 Nisan 2020

Koronavirüsle mücadalede yaşanan sıkıntıları dile getiren doktorlar baskılarla karşılaşıyor. Meslek örgütlerinin talebi doktorların yaşadığı sıkıntılara ilişkin acilen bir düzenleme yapılması.

https://p.dw.com/p/3aOqk
Fotoğraf: picture-alliance/AP Photo/B. Ozbilici

Balıkesir’de aile hekimliği yapan Dr. Fevzi Turgut’un koronavirüsle mücadele kapsamında sağlık personeli için getirilen esnek çalışma sistemini Balıkesir İl Sağlık Müdürlüğünün uygulamadığını sosyal medya hesabından duyurması ve ardından 2 ay süreyle görevden uzaklaştırılması dikkatleri bir kez daha sağlık personelinin çalışma koşullarına çevirdi.

Dr. Turgut hakkında verilen görevden uzaklaştırma cezasını kınayan Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu Başkanı Özlem Sezen, Turgut'un İl Sağlık Müdürlüğünü Cumhurbaşkanlığı genelgesi ve Sağlık Bakanlığı kararlarına uymamakla eleştirdiği için görevden uzaklaştırılmasını “idari mobing” olarak tanımlıyor.

Bunun "yönetimsel bir şiddet" olduğunu söyleyen Sezen, "Koronavirüs ile savaşta tüm sağlık çalışanlarının psikolojik olarak da desteklenmesi, alınan kararların uygulanması açısından çok önemli” diyor.

Sezen, il sağlık müdürlüklerinin denetlenmesi konusunda hükümete çağrı yaparak aile hekimlerinin çalışma koşullarının iyileştirilmesi konusunda hükümetten yeni düzenlemeler beklediklerini de belirtiyor.

"Düşmanca tutumla karşılaşıyorlar”

Ankara Tabip Odası avukatlarından Ender Büyükçulha'ya göre de bu münferit bir vaka değil. Büyükçulha, görev yaptıkları sağlık kuruluşlarındaki eksiklikleri dile getiren, isteklerini bağlı oldukları idari birimlere yazılı olarak sunan ve yasal haklarını korumaya çalışan doktorların "idari mobing"le karşılaştığından yakınıyor.

Bunun bir diğer örneği de Mardin Tabip Odası Eş Başkanı Osman Sağlam'ın basına demeç verdiği için açığa alınması oldu. Sağlam hakkında "Hekimlerin tanı koymaktan korktukları çok sayıda hasta var. Açıkçası özel hastaneler de diğer hastaneler de koronavirüsü tanısı koymamaları için hekimlere baskı yapıyor" açıklamasının ardından "halkı kin ve düşmanlığa sevk etmek" suçundan soruşturma başlatıldı.

“Doktorlar, eksikleri dile getirdiklerinde, eleştiri yaptıklarında Sağlık Bakanlığı’nı kötüleyen, muhalefet eden, aksaklıkları teşhir eden özneler olarak görülüyor ve düşmanca tutumla karşılaşıyorlar” diyen Büyükçulha, bu doğrultuda yaşanan hukuki mağduriyetlerin giderilmesi için doktorlarla birebir iletişim kurduklarını anlatıyor.

Doktorların yaşam ve sağlıklı koşullarda çalışma hakkının Anayasa’da güvence altına alındığına dikkat çeken Büyükçulha, doktorların taleplerini karşılayan yeterli düzenlemelerin yapılmaması durumunda doktorlara her türlü hukuki yardımın yapılacağını söylüyor.

"Doğruları söylemekten çekinmeyeceğiz”

Türk Tabipleri Birliği (TTB) İkinci Başkanı Ali Çerkezoğlu da tüm sağlık personelinin salgınla mücadelenin sonuç vermesi için tüm idarecilerle birlikte çalışmak istediğini ancak bu süreçte eksik ve yanlış gördükleri şeyleri de söyleme hakkına sahip olduklarını söylüyor.

Ancak iki üniversite hocası da koronavirüsle ilgili yaşanan sorunları dile getirdiği için eleştirilere maruz kalmıştı. Dokuz Eylül Üniversitesi Pandemi Servis Sorumlu Hekimi Doç. Dr. Yusuf Savran, "İstatistiklere bakınca hazırlıksız yakalanmış İtalya’ya göre, Türkiye daha ciddi bir sınav veriyor. Vaka sayımız ve ölüm sayımız şu ana kadar İtalyanlardan daha ileridedir. Türkiye hâlâ bu işin ciddiyetinde değildir” demişti. Ancak üniversiteden daha sonra Savran'ın yanlış anlaşıldığı belirtilerek bir açıklama yapıldı.

Ankara Ünversitesi'nden Dr. Güle Çınar'ın da Umre'den dönenlerin koronavirüsün yayılmasında etkili olduğunu söylemesi tartışmalara yol açtı. Çınar da söyledikleri nedeniyle daha sonra özür diledi.

Salgınla mücadele sırasında 9 Eylül ve Ankara üniversitelerinden iki hocanın gördükleri eksiklikleri dile getirdiği için baskı gördüklerini belirten Çerkezoğlu, “Hocalarımız görüşlerine ilişkin sosyal medyadan düzeltme yapmak durumunda kaldılar. Çok yakışıksız bir durumdu” diyor. Çerkezoğlu, “Mutlaka önlemler alınmıştır, mutlaka maskeler vardır, koruyucu ekipman vardır ama doktorlarımızın dile getirmek istediği daha ne kadar olacağıdır, gerekli değerlendirmeler yapılmış mıdır? Elbette ki akıllarındaki soruları soracaklar" diye sözlerini sürdürüyor.

CHP Milletvekili Burhanettin Bulut
CHP Milletvekili Burhanettin BulutFotoğraf: DW/H. Köylü

"Hekimler cezalandırılıyor”

Sadece aile hekimlerinin değil, birçok sağlık çalışanının bu tür baskılarla karşı karşıya kaldığını düşünen CHP'nin eczacı vekillerinden Burhanettin Bulut ise konuyu meclis gündemine taşıdı. 601 sağlık çalışanının, çok sayıda eczacının koronavirüse karşı yaşam savaşı verdiğini hatırlatan Bulut, meclis başkanlığına yazılı bir soru önergesi vererek özellikle aile hekimlerinin yaşadığı sorunlara dikkat çekti.

Önergesinde sağlık çalışanlarının koronavirüsün halen kendilerine bulaşmasını önleyecek maske, dezenfektan ve koruyucu ekipmanlar konusunda sıkıntılar yaşadığını hatırlatan Bulut, virüse yakalanan ya da şüpheli oldukları için 14 gün karantinaya alınan aile hekimlerinin maaşlarının çalışamadıkları gün oranında kesildiğine vurgu yaptı.

Bu durumu bir çeşit “cezalandırma” olarak tanımlayan Bulut, “Performansa dayalı sözleşmeyle çalışmaya zorlanan, iş güvencesinden yoksun aile hekimlerine -hak ediş- şeklinde ödeme yapılması salgın sürecinde yaşanan mağduriyeti en üst seviyeye çıkarmıştır” tespiti yapıyor.

Burhanettin Bulut, Sağlık Bakanlığı’nın kaç aile hekiminin "idari mobing"e maruz kaldığını, kaçının maaş kesintisi yaşadığını kamuoyuna duyurması ve mağduriyetlerin giderilmesi için yeni bir düzenleme yapılması gerektiğini de söylüyor.

Hilal Köylü / Ankara

© Deutsche Welle Türkçe