Almanya kemer sıkabilecek mi?
31 Ocak 2024Normalde federal bütçenin, geçen aralık ayında onaylanması gerekiyordu. Zira Almanya'da on yıllardır süren siyasi gelenek bunu gerektiriyor. Ancak bu kez öyle olmadı ve 2024'ün ilk ayı geride kalırken, hâlâ yeni bütçe kabul edilmedi. Çünkü Sosyal Demokratlar (SPD), Yeşiller ve Hür Demokratların (FDP) oluşturduğu koalisyon hükümeti, olası tasarruf önlemleri konusunda derin anlaşmazlıklar yaşadı.
En nihayetinde asgari müştereklerde uzlaşma sağlandı ve bütçe kanunu, gecikmeli de olsa Federal Meclis Bundestag'a sunuldu. 30 Ocak'ta başlayan bütçe görüşmelerinde, her bakanlığın bütçesi dört gün boyunca bir kez daha büyüteç altına alınacak. Cuma günü oylamaya sunulacak bütçenin, eğer son anda büyük bir pürüz çıkmazsa, iktidar patilerinin oylarıyla kabul edilmesi bekleniyor.
Yeni bütçeyle hükümete 477 milyar euro harcama yetkisi verilecek ve bunun 39 milyarlık kısmı borçlanma yoluyla finanse edilecek. Bu rakam, Anayasa'da yer alan ve borçlanmayı ülkenin ekonomik performansıyla ilişkilendiren borç freninin izin verdiği azamî meblağ.
2,4 trilyon eurodan fazla borç
Borç freni uygulamasına geçilmeden önce, devlet gelirlerinin yetersiz olduğu durumlarda, hükümetlerin büyük borçlar alması yaygındı. Sonuç olarak, on yıllar boyunca şu anda yaklaşık 2 trilyon 450 milyar euroyu aşan dev bir borç dağı birikti. Koronavirüs salgını sırasında ve Rusya'nın Ukrayna'yı işgal etmesinden sonra, bu borçlara birkaç yüz milyar euro daha eklendi. Olağanüstü durumlar gerekçe gösterilerek, borç freni uzun süre askıya alındı.
Biriken borç faizlerinin acilen ödenmesi gerekiyor. 2024 yılında bu rakam 36 milyar euro olacak. Bu nedenle Federal Maliye Bakanı ve FDP lideri Christian Lindner, Federal Meclis'te yaptığı konuşmada, borç frenine yeniden uymanın "sağduyunun bir gereği" olduğunu söyledi. Koalisyon ortakları SPD ve Yeşiller ise ülkeyi modernize etmek için daha fazla kredi almak istiyor. Her iki partiye göre, borç freni aynı zamanda "ülkenin istikbâlini de frenliyor".
Yüksek yatırım ihtiyacı
Almanya'da altyapının büyük bölümü yıpranmış ve bozulmuş durumda. Yollar, köprüler, demiryolu ağının yanı sıra okullar ve üniversiteler gibi eğitim kurumlarının binaları da harap vaziyette. Dijitalleşme için de yatırıma ihtiyaç var. Bu alanda Almanya, uluslararası karşılaştırmalarda her geçen gün geriye düşüyor.
Devlet dairelerinde ve mahkemelerde, personel yetersizliği nedeniyle aşırı iş yükü söz konusu ve dosyalar giderek yığılıyor. Ülke çapında yüz binlerce konut açığı var; özellikle de dar gelirli insanlar için sosyal konutların yapılması gerekiyor.
Doğal gaz, petrol ve kömüre zorlu veda
En çok ödenek eksiliği, fosil yakıtların aşamalı olarak kullanımdan kaldırılması ve ekonominin iklim açısından nötr bir şekilde yeniden yapılandırılmasına dair önlemlerde çekiliyor. Hükümet bunun için koronavirüs salgını sırasında ihtiyaç duyulmayan kredilerle finanse edilen 60 milyar euro ayırmıştı. Ancak bu plan Federal Anayasa Mahkemesi tarafından durduruldu.
Milli savunma alanında de durum pek parlak değil. Yıllardır ihmal edilen Alman ordusu "Bundeswehr" silah ve askerî malzeme açısından olması gereken düzeyin çok gerisinde. Eksikliklerin giderilmesi ve modernizasyon çalışmaları için birkaç yıla yayılmış şekilde 100 milyar euro ayrıldı. Ancak bu paranın yeterli olmayacağı daha şimdiden belli.
Zira Ukrayna'ya yapılacak silah sevkiyatı artık "Bundeswehr özel fonu" olarak adlandırılan kaynaktan finanse edilecek. Ukrayna daha fazla paraya ihtiyaç duyarsa Alman ordusunun mali durumu daha da kötüleşebilir. SPD ve Yeşiller, bu nedenle borç freninin tekrar askıya alınması çağrısında bulundu.
2025 yılında genel seçim yapılacak
Halihazırda 2025 yılı mali planlamasında daha şimdiden en az 16 milyar euroluk bir açık söz konusu. Detaylar mart ayında Federal Maliye Bakanı Christian Lindner'in, gelecek yıla dair bütçe taslağının kilit noktalarını sunmasıyla daha da netleşecek.
2025, aynı zamanda eylül ayında genel seçimlerin yapılacak olması nedeniyle de iktidardaki üç parti için belirleyici bir yıl olacak. SPD, Yeşiller ve FDP anketlerde son derece kötü sonuçlar elde ediyor. Bütçe planlamasında, koalisyon ortakları arasındaki muhtemel uzlaşmazlıkları şimdiden tahmin etmek zor değil: SPD sosyal alandaki kesintileri önlemeye çalışacak, Yeşiller iklim koruma önlemlerine yeterli ödenek ayrılması için bastıracak, FDP ise tasarruf konusundaki ısrarına devam edecektir.
Alman ekonomisi resesyonda
Maliye Bakanı Lindner, yeniden müzakere edilmesi gereken üç ana maliyet bloğu olduğunu söylüyor: İşsizlerin aldığı vatandaşlık parası adlı sosyal yardım, uluslararası mali yardımlar ve ekonomiyi rahatlatmaya yardımcı olmayan sübvansiyonlar.
Dünya çapında ve Euro Bölgesi'nde ağırlıklı olarak ekonomik büyüme kaydedilirken Alman ekonomisi küçüldü. Bunun vergi gelirleri üzerinde de olumsuz etkisinin olması neredeyse kesin gibi. Bütçe planlamasının da temelini oluşturan bir sonraki vergi tahmini, önümüzdeki mayıs ayında açıklanacak.
Mültecilerden tasarruf etmek isteyen sadece AfD değil
Federal Meclis'teki ana muhalefet grubu olan Hristiyan Birlik (CDU/CSU) partileri de sosyal yardımlarda kesintiye gidilmesini istiyor. CDU/CSU, hem yılda 44 milyar euroya mal olan vatandaşlık ödeneğini hem de mültecilere yönelik harcamaları hedef alıyor.
Birlik partileri parlamento grubu başkan yardımcısı Mathias Middelberg, Federal Meclis'te yaptığı konuşmada "İşsiz olarak kayıtlı olan ve istese yarın çalışmaya başlayabilecek 1,7 milyon kişi halihazırda vatandaşlık parası alıyor" dedi ve ekledi: "İltica konusu da artık büyük bir maliyet unsuru. Mültecilere tam 27 milyar euro harcıyoruz."
Kalkınma yardımı için daha az para
Yerinden edilme ve göçe zorlanmanın temel nedenleriyle mücadele etmek aynı zamanda kalkınma ve insanî konularda mali yardım anlamına da geliyor. VENRO gibi sivil toplum kuruluşları, bu iki alanın 2024 bütçesinde şimdiden en çok tırpanlananlar arasında yer almasından şikayetçi. Federal Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Bakanlığı'nın bütçesi neredeyse yüzde 10, insanî yardıma ayrılan ödenek ise yüzde 20 oranında azaltılıyor. Bunların toplamı 1,4 milyar euroya denk geliyor.
Çelişkili açıklamalar
Maliye Bakanı Lindner, Federal Meclis'te yaptığı konuşmada, daha fazla kesintiye karşı çıktı. "CDU/CSU ve genel olarak muhalefet, uluslararası taahhütlerimizde kesintiye gidilmesi çağrısında bulunuyor. Sadece insanî sorumluluk gereği değil, aynı zamanda uluslararası işbirliği ve krizlerin önlenmesi, örneğin göçün kontrol altına alınması gibi Almanya'nın çıkarlarına son derece uygun olduğu için, buna karşı çıkıyorum."
Ancak siyasi gözlemcilere göre, 2025 bütçesinde tam da bu alanlarda daha fazla kesinti planlandığının ortaya çıkması, hükümetin söylem ve eylemleri arasında ciddi bir tezat teşkil ediyor.