Aleviler haklarını "helal etmiyor"
27 Ocak 2020Türkiye'de yaşayan Aleviler ayrımcılığa maruz kaldıklarını savunuyor. Alevilere göre İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi'nde geçen hafta yapılan bir oylama, ayrımcılığın hala devam ettiğinin en büyük göstergesi.
İBB yönetimi, İstanbul'daki cemevlerinin imar planına ibadethane olarak işlenmesini belediye meclisi onayına getirdi, ama öneri AKP ve MHP'li meclis üyelerinin oylarıyla reddedildi.
Aynı zamanda Esenler Belediye Başkanı da olan İBB AKP Grup Başkanvekili Mehmet Tevfik Göksu, teklifi reddetmeleriniyse cemevlerinin ibadethane olup olmayacağına "ilahiyatçıların karar vereceğini" söyleyerek gerekçelendirdi.
Aynı teklif daha önce İzmir Büyükşehir Belediyesi Meclisi'ne de getirilmiş ve kabul edilmişti.
Daha önce Hubyar Sultan Alevi Derneği başkanlığı da yapan HDP İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu, her fırsatta Alevilerin sorunlarını Meclis gündemine getiren bir isim.
Kenanoğlu, İstanbul ve İzmir büyükşehir belediyelerinin cemevlerinin gündeme almış olmasının değerli ve önemli olduğunu savunuyor. Ancak belediye gündemine alınmasının, somut bir çözüm sunmadığının da altını çiziyor.
"Cemevlerinin imar statüsü, ibadethane olarak tanınmaları noktasındaki engeli aşmamaktadır" diyen HDP'li vekil, belediyelerin farklı hizmetlerde de elini taşın altına sokması gerektiğine vurgu yapıyor.
HDP'li vekil, Alevilerin cenaze yıkama işlemlerinde kullanılan sünger, temizlik malzemesi gibi ihtiyaçların dahi belediyeler tarafından karşılanmadığını söylüyor ve ekliyor: "Alevi dedeleri, imamlar gibi Diyanet'ten bütçe de alamıyor. Alevilerin tüm masrafları kendi bağışçılarınca karşılanıyor."
Diğer ibadethanelerin masraflarına kolaylık tanınıyor
Yapılan araştırmalar ve Alevi derneklerinin verdiği rakamlara göre Türkiye'de 12 ile 14 milyon arasında Alevi yurttaş yaşıyor.
Peki cemevlerinin ibadethane statüsünde sayılmaması nedeniyle ne gibi hizmetlerden yararlanılamıyor?
Diyanet, cemevleri dışındaki diğer ibadethaneler için bazı kolaylıklar sunarken, cemevlerinin örneğin elektrik ve su gibi giderleri yine Aleviler tarafından karşılanıyor.
Giderler hakkında bilgi aldığımız bir il müftülüğü yöneticisi, camilerde kullanılan aydınlatma giderlerinin Diyanet tarafından ödendiğini söylüyor. Yöneticinin söylediğine göre camilerin su masraflarıysa fatura edilmiyor. Isıtma ve soğutma için kullanılan elektriğin masrafıysa cami cemaati ve hayırseverler tarafından karşılanıyor.
Bu uygulamanın Hristiyan ve Musevi ibadethaneleri için de benzer olup olmadığınıysa İstanbul'da faaliyet gösteren Rum Ortodoks kiliselerinden birinin yöneticisine soruyoruz. Yetkili şu yanıtı veriyor: "İç aydınlatma ile klima için iki ayrı sayaç kullanılıyor. Müftülük yalnızca aydınlatmayı ödüyor. Doğalgaz faturası ise kilise vakfı tarafından ödeniyor."
"Bizim ibadetimize karar vermek onların haddine değildir"
Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı ve Alevi dedesi Hüseyin Güzelgül, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Danıştay ve Yargıtay kararlarına rağmen devletin Alevileri tanımamaya devam ettiği görüşünde. Güzelgül "İnat etseler de etmeseler de ibadet yerlerimizi cemevi, ibadetimiz de cemdir. Ne namaz bizim ibadetimizdir, ne de cami ibadethanemiz. Bizim ibadetimize ve ibadethanemize karar vermek onların haddine değildir" diyor.
Dernekler ve yurttaşların açtığı davaların çoğu Alevilerin lehine sonuçlanmış durumda. Ancak bu mahkeme kararları ya uygulanmıyor ya da kısmen uygulanıyor. AİHM, 2014'te Alevilerin açtığı bir davayı karara bağlamış ve cemevlerinin ibadethane olduğunu sonucuna varmıştı.
AİHM'in 2015 yılında verdiği bir başka 'ibadethane olarak tanınmalı' kararıysa, Yargıtay tarafından da ele alınmış ve hukuki bir temel kazanmıştı. Yargıtay ayrıca Kasım 2018'de verdiği kararda, cemevlerinin ibadethane olarak tanınması için lehte bir duruş sergilemişti.
Federasyon Başkanı Güzelgül, cemevleri masraflarının karşılanmıyor olmasına da tepki gösteriyor. Vergi verirken ya da askere giderken Sünni vatandaşlarla eşit olduklarını fakat iş ibadethane masraflarına geldiğinde aynı eşitliğe sahip olmadıklarını, ötekileştirildiklerini söylüyor.
"Vergide ve askerlikte eşit sayılırken..."
Güzelgül, maruz kaldıkları ayrımcılığı İslamiyet'in en fazla önemsediği ‘kul hakkı' üzerinden şöyle yorumluyor: "Hakk'ın, ‘Neyle gelirsen gel ama kul hakkıyla gelme, orada adil bir hakimim asla affetmem' dediğini söylüyorlar. Bir Alevi dedesi olarak ben de hakkımız haram olsun diyorum."
Türkiye'deki Alevilerin 'ayrımcılık' olarak tanımladıkları uygulamalar bununla da sınırlı değil. Alevilere göre sorunların başında Aleviliğin tanımı da geliyor. Aleviler, zorunlu din eğitimi derslerinde de pek çok mağduriyet ve dayatmanın yaşandığını söylüyor.
İsmini vermeden DW Türkçe'ye konuşan bir Alevi yurttaş ise çocuğunun öğrenim gördüğü ilköğretim okulunda verilen Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinde Aleviliğin şöyle anlatıldığını söylüyor: "Alevilik başlı başına bir inanç olarak değil, bir tarikat, tasavvufi bir akım olarak tanımlanıyor. Hızır Orucu ve cem ibadetlerimiz ise ibadetten sayılmıyor, gelenek olarak niteleniyor. Ya da bu ibadetlerden dolaylı olarak bahsediliyor."
HDP İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu sorunların ancak merkezi düzeyde ele alınıp çözülebileceğine dikkat çekiyor. Özellikle cemevleriyle ilgili alınan mahkeme kararlarının uygulanması gerektiğini belirten vekil, bu sayede cemevlerinin ibadethane sorunu da çözüleceğini söylüyor.
Ancak bu yönde bir siyasi irade görmediklerine dikkat çene Kenanoğlu, "Hala Alevi köylerine dayatmayla cami yapılıyor" diyor.
Tunca Öğreten
©Deutsche Welle Türkçe