Darbe girişiminde karanlıkta kalanlar
15 Temmuz 2017"Çılgınlık", "terör saldırısı", "kalkışma", "kontrollü darbe"… Türkiye'de 15 Temmuz gecesi yaşananları anlatmak için çok sayıda tanımlama yapıldı. İktidar ilk andan itibaren Gülen yapılanmasını sorumlu tuttuğu darbe girişiminden "terör saldırısı, kalkışma" sözleriyle bahsederken, ana muhalefet partisi CHP 11 ay sonra 15 Temmuz'u "kontrollü darbe" olarak tanımlamayı tercih etti.
Türkiye'nin yakın siyasi tarihinde bir dönüm noktası olarak kayıtlara geçen 15 Temmuz gecesi, İstanbul'daki Boğaz Köprüsü'nün tanklarla kapatılmasına, Büyük Millet Meclisi'nin F-16 uçakları ile vurulmasına, TRT'den darbe bildirisi okunmasına tanıklık etti. Tanıklık edilmeyenlerse, darbe girişimi gecesinin üzerinden bir yıl geçmiş olmasına rağmen karanlıkta kalmayı sürdürüyor.
Erdoğan'a istihbarat neden geç ulaştı?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 15 Temmuz günü ailesiyle birlikte Marmaris'te tatildeydi. Daha sonra o günü anlatırken kurduğu bir cümle, 15 Temmuz sonrası hararetli bir istihbarat tartışmasının başlamasına neden oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, El Cezire'ye röportajında "Darbe girişimini eniştemden duydum" demişti.
Erdoğan'ın ifadesine göre kendisine bilgilendirme yapıldığında saat 20:00-21:00 civarındaydı. Peki darbe girişimiyle ilgili ilk istihbarat ne zaman alındı?
Darbe girişimini araştırmak üzere kurulan komisyonun raporuna göre ilk istihbarat Milli İstihbarat Teşkilatı'nın eline saat 14.45'te geçti. Bu istihbarata göre Kara Havacılık Okul Komutanlığı'nda görevli bir pilot, MİT'e gidip, üç adet helikopterin saat 03:00'te MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın evine saldıracağı ve müşteşarın kaçırılacağı ihbarında bulundu. İhbar üzerine MİT Müsteşar Yardımcısı, Genelkurmay Başkanlığı'na giderek, Genelkurmay 2. Başkanı'nı detaylı olarak bilgilendirdi. Saat 18'de ise, Genelkurmay Karargahı'nda bir toplantı yapıldı. MİT Müsteşarı Fidan ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın katıldığı toplantıda alınması gereken tedbirler ele alındı. Komisyon raporuna göre 18:30'da Genelkurmay Başkanlığı tüm birimlere talimat vererek, hava sahasını uçuşa kapattı. Hiçbir askeri aracın kışladan çıkmaması emredildi.
Ancak ifadeler, bu süre içerisinde MİT ve Genelkurmay'ın Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım'ı bilgilendirmediğini ortaya koyuyor. İstihbaratın alındığı andan itibaren geçen süre içerisinde Erdoğan ve Yıldırım’a bilgi verilmediği iddiası, darbe gecesinin aydınlatılamayan ve cevapsız kalan noktalarından biri olarak öne çıkıyor.
MİT Müşteşarı'nın darbe komisyonuna gönderdiği raporda bu iddiaya cevap, Cumhurbaşkanı'nın koruma müdürününün bilgilendirildiği bilgisiyle veriliyor. Ancak Fidan'ın sözlü ifade vermek için komisyona çağırılmamış olması, bu konuya açıklık getirilmesini güçleştirdi. DW Türkçe'ye konuşan CHP milletvekili Aytun Çıray, "O konuları anlayabilmek için hükümetin Genelkurmay Başkanı'nı ve MİT Müsteşarı'nı komisyona göndermiş olması gerekirdi. Ne yazık ki komisyona gönderilmediler. Bu soruları onlara soramadık" değerlendirmesinde bulundu.
Erdoğan ve Yıldırım'a soru yok
Darbe girişimini araştırmakla görevlendirilen komisyon, 9 gün içerisinde Bakanlar Kurulu'nun emri ile kuruldu. Muhalefet partilerinin de üye verdiği 15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu, 4 ay 15 gün süren bir çalışmanın ardından 637 sayfalık bir rapor kaleme aldı. Raporun hazırlanması için 141 tanığın ifadesi alındı. Bu kişiler arasında MİT eski Müsteşarı Emre Taner ve Genelkurmay eski Başkanı Necdet Özel gibi kilit isimler vardı.
Ancak, ifadesi alınanlardan çok alınmayanlar konuşuldu. Çünkü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım'a o geceyle ilgili soru yöneltilmedi. Gecenin kilit iki ismi Hakan Fidan ve Hulusi Akar da komisyon önünde sözlü ifade vermedi. Akar'a on soru yazılı olarak gönderildi. Fidan ise 38 sayfalık bir rapor ile komisyona bilgi aktardı.
15 Temmuz sonrası istihbarat tartışması
Darbe girişimi sonrası hararetli bir istihbarat zaafiyeti tartışması başladı. "MİT ve TSK bu darbe girişiminin istihbaratına neden önceden sahip değildi?" ilk yöneltilen sorulardan biri oldu. Bu soruya TSK ve MİT cephesinden gelen iki farklı yanıt var. MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Gülen yapılanmasının darbe girişiminde bulunabileceğine dair daha önce istihbarat paylaşımında bulunduklarını söylüyor. Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ise komisyona gönderdiği cevaplarda darbe girişimini "pek çok kimsenin beklemediği bir durum" olarak niteliyor.
MİT Müsteşarı Hakan Fidan, darbe girişimini araştıran komisyona gönderdiği raporda MİT'in TSK bünyesinde istihbarat toplama izni olmamasına da dikkat çekiyor. Bu nedenle, darbe girişiminin tarihiyle ilgili net istibarata ulaşılamadığını vurguluyor. Ayrıca MİT'e ihbarda bulunan subayın teyide muhtaç bilgiler aktardığını ifade ediyor.
MİT kışlaya giremezken, TSK ise kışla dışında askerleri izleyemediğini söylüyor. Darbe girişiminden sonra CNN Türk'e konuşan emekli Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, durumu "TSK, kışla dışındaki askerlerin izleyemiyor, bunu MİT yapmalı. TSK'nın FETÖ'yü izlemek için yeterli istihbarat imkanı yok" sözleriyle özetliyor.
Darbe girişimin siyasi ayağı ne kadar aydınlatıldı?
Darbe girişimi sonrası yapılan açıklamalarda 15 Temmuz'dan Gülen yapılanması sorumlu tutuldu. TSK'nın içerisine sızmayı başaran Gülen yapılanmasına yönelik başlatılan operasyonlar, akademide, yargıda, emniyet ve orduda 1 yılda onbinlerce kişinin Kanun Hükmünde Kararname ile görevden alınmasıyla sonuçlandı. Darbe girişimiyle ilgili açılan dava ve soruşturmalarda şifreli haberleşme sistemi "Bylock" üzerinden yapılan yazışmalar ana delillerden birini oluşturdu. Sıranın, Bylock kullanan üst düzey bürokrat ve siyasilere gelmemesi muhalefet partilerinin tepkisini topladı.
Komisyon üyeleri arasında yer alan CHP Milletvekili Aytun Çıray "Bylock ve Eagle denilen FETÖ'cülerin kullandığı ve Milli İstihbarat Teşkilatı'nın ortaya çıkardığı haberleşme sistemine dahil olmuş olan siyasilerin ve belediye başkanlarının listelerinin komisyona verilmesini istedik. Fakat böyle bir liste komisyonumuza gönderilmedi. Sonra öğrendik ki komisyon başkanlığı zaten öyle bir listeyi hiç talep etmemiş" diyor. Çıray, Gülen yapılanmasıyla ilgili daha önceki yıllarda yapılan uyarılara da dikkat çekiyor. 2004'te alınan Milli Güvenlik Kurulu kararında Gülen'in Türkiye için tehdit oluşturduğunun vurgulandığını aktarıyor. Çıray, "Eğer 2004 Milli Güvenlik Kurulu raporu ve MİT Müsteşarlığı sunumu ciddiye alınmış olsaydı o zaman devleti yöneten AKP tarafından, Türkiye bütün bunları yaşamayabilirdi" değerlendirmesinde bulunuyor.
15 Temmuz bildirisini yazan Yurtta Sulh Konseyi hakkında ne biliniyor?
Türkiye, Yurtta Sulh Konseyi'nin varlığından 15 Temmuz gecesi TRT'de Tijen Karaş'ın okuduğu darbe bildirisi ile haberdar oldu. 38 kişilik Yurtta Sulh Konseyi, darbe girişiminin arkasındaki üst düzey isimlerden oluşuyor. Konsey hakkındaki bilgilerin başlıca kaynağını Genelkurmay karargah davası oluşturuyor. 221 şüpheli hakkında 2 bin 581 sayfalık iddianame üzerine kurulan davada 38 şüpheli için 2 bin 988'er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor. Ancak, darbe girişiminin başarılı olması halinde kimin cumhurbaşkanı, kimin başbakan olacağı gibi sorular aydılatılabilmiş değil.
Ana muhalefete göre "kontrollü darbe"
Darbe girişimini aydınlatmak üzere araştırma yürüten komisyon tarafından hazırlanan rapora tüm muhalefet partileri şerh koydu. Ana muhalefet partisi CHP'nin şerhinde "öngörülen ancak önlenemeyen darbe girişimi" tanımlaması yapılıyor. CHP'ye göre hükümet darbenin gelişini önceden saptadı, ancak durdurmak ya da engellemek için gerekeni yapmadı. MHP'nin muhalefet şerhinde ise darbe girişiminin siyasi ayağının bir an önce ortaya çıkarılması isteniyor, aksi takdirde uyuyan hücrelerin ortaya çıkabileceği savunuluyor. Komisyona üye veren bir diğer parti olan HDP ise "Komisyon çalışmaları darbe sürecinin aydınlatılması amacından sapmış, hakikatlerin AKP'nin darbe girişimine ilişkin tezini güçlendirecek şekilde eğilip bükülmesiyle sonuçlanmıştır" değerlendirmesinde bulunmuştu.
Komisyon çalışmalarına başkanlık eden AKP Burdur Milletvekili Reşat Petek ise komisyon raporunu açıklarken düzenlediği basın toplantısında "15 Temmuz darbe girişiminin arkasında FETÖ'nün olduğunu en baştan beri söyledik. Bugün tereddütsüz bir şekilde her türlü dökümana ulaştığımızı söyleyebilirim" demişti.
©Deutsche Welle Türkçe
Özge Artunç