Yasakların gölgesinde 1 Mayıs
1 Mayıs 2022"Benim çok farklı bir dünyam vardı babamla. Bir pazar ayrı kaldık, o da tamamen ayrı kaldık."
62 yaşındaki Gönül Kement, hala aydınlatılamayan 1977 "Kanlı 1 Mayıs" mağdurlarından sadece biri.
Babası sinema emekçisi Rasim Elmas, Taksim'de gerçekleştirilen kutlamalar sırasında 41 yaşında yaşamını yitirdi. 1977'de henüz lise öğrencisi olan Kement, ailesinden gizli geldiği 1 Mayıs alanında babasının ölmüş olabileceğini aklından bile geçirmemişti.
"Ben çıktığımda babam evdeydi. Çok uzun yıllar hep içimde bir ukde kaldı. Ona sarılmadan evden çıktım diye. Hemen hemen 15 gün üstümü soymadım, yemek yemedim. Babamın kabir taşına şiirler yazdım. Kanlı 1 Mayıs için şiirler yazdım."
"Siz onu ancak morgda bulursunuz"
1 Mayıs 1977'de Taksim Meydanı'ndaki kutlamalara yaklaşık 500 bin kişi katılmıştı. Meydana bakan Sular İdaresi binası ve bugünkü The Marmara Oteli üzerinden açılan ateş sonrası 37 kişi hayatını kaybetti, yüzlerce kişi yaralandı. Failleri bulunamadı.
Gönül Kement, katliamın ertesi günü babasını bulabilmek için emniyet amirliklerine gittiğini, oradaki bir polisin ‘siz onu ancak morgda bulursunuz' dediğini anlatıyor. Bunu kabullenemese de eve döndüğünde acı gerçekle yüzleşmiş, 16 yaşındaki erkek kardeşi babasını morgda çoktan teşhis etmiş bile.
"Ben otopsi raporunu tam olarak görmedim yani onu bilemiyorum ama dayım görmüş ve bir bıçak izi varmış, kurşun izi varmış. Yani her ne gerekirse hepsi, hepsi yaşanmış."
Failler bulunamadı
1976-77 yılları Türkiye'de sol hareket ve işçi sınıfının güçlendiği bir dönemdi. İlk geniş katılımlı 1 Mayıs kutlamaları 1976'da Taksim'de gerçekleşti. 77 katliamı ise Türkiye tarihi için bir dönüm noktası oldu. Katliamın sorumluları bulunamadı ancak hem o dönem hem de sonraki yıllarda, saldırının ardında devlet içerisindeki kontrgerilla yapılanmasının olduğu sık sık gündeme getirildi.
"Kanlı 1 Mayıs"ın peşinden, sıkı yönetim, darbe, yasaklar ve çok sayıda katliam geldi.
"Bazı güçlerin işine gelmiyor"
Gönül Kement, faillerin bulunması için çaba gösterildiğini düşünmüyor. Sivas, Kahramanmaraş, Ankara Garı ve Roboski (Uludere) katliamlarını hatırlatan Kement, "Nerede bir ses çıkarmak varsa, özgürlük adına, adalet adına, eşitlik adına, yaşam adına ve yaşamak adına, bunu seslendirmek, bunu dile getirmek, burada birlikte olmak, bunu bayram havasında yaşamak dahi bazı güçlerin hiç işine gelmiyor" diyor.
Pandemiden dolayı iki yıldır alanlarda kutlanmayan 1 Mayıs, bu yıl da "Kanlı 1 Mayıs"ın 45. yıldönümünde yasakların gölgesinde geçti.
1977'de yaşanan saldırının ardından 1978'de daha kalabalık bir 1 Mayıs kutlaması yapılmıştı. Ancak ardından sıkıyönetim koşulları geldi. 12 Eylül ile birlikte Taksim Meydanı'nda 1 Mayıs kutlamaları yasaklandı. 2007'de gözaltılara rağmen Taksim'e çıkıldı.
AKP hükümeti, 2010'da Taksim'i yeniden 1 Mayıs kutlamasına açtı. 1 Mayıs burada üç yıl üst üste coşkuyla ve hiçbir sorun yaşanmadan kutlansa da bu uzun sürmedi. 2013'ten itibaren yasaklar yeniden devreye girdi.
"Taksim yasağını tanımıyoruz"
Taksim yasağına sendikaların çoğu uyarken Umut-Sen, Nakliyat-İş ve İnşaat-İş 1 Mayıs'ta Taksim'de olmayı önemsiyor.
DW Türkçe'ye konuşan Umut-Sen Örgütlenme Koordinatörü Başaran Aksu, Taksim yasağını neden tanımadıklarını şu sözlerle anlatıyor: "Biz işçilere diyoruz ki cesaretli olun, korkmayın, hakkınızı arayın. Ortada bir basit bir yasak deyip bu yasağı görmezden gelirsek işçilerle diyaloğumuzda bir ikilik, ikilem olur. Bu, riyakarca bir konumlanış olur bizim açımızdan."
"İsyan ederler korkusu var"
Pandemide işçilere yaşam ve ölüm arasında bir döngüde çok ağır çalışma koşulları dayatılırken, İşsizlik Fonu üzerinden sağlanan finansmanla sermaye sınıfının desteklendiğini söyleyen Aksu, sürece itirazların önüne geçmek için de yasakların kullanıldığını düşünüyor. Aksu, "İnsanlar bu koşullara toplumsal olarak isyan ederler korkusu var. Çünkü öfkenin artması gereken koşullarda yaşıyoruz. İşten ayrılmalar, iş kazaları, meslek hastalıkları, iş cinayetleri yaygınlaşıyor. Açlık korkusu ilk kez bu kadar bütün bir topluma egemen olmaya başladı" diyor.
DİSK, KESK, meslek odaları ve CHP, HDP gibi muhalefet partileri ise 1 Mayıs'ı Maltepe'de kutladı.
DW Türkçe'ye konuşan Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, İstanbul Valiliği ile hükümetle yaptıkları görüşmelerde 1 Mayıs ve Taksim yasağını aşamadıkları için kitlesel miting ve kitlesel buluşmalar yapma kararı aldıklarını söylüyor. Çerkezoğlu, "Şu an Türkiye işçi sınıfının yaşadığı açlık, yoksulluk, işsizlik, yüksek enflasyon karşısında yaşadığımız bütün bu tabloda kitlesel konuşmaların öneminin altı çizildi ve böyle bir irade ortaya çıktı" diyor.
DİSK: Taksim'den vazgeçmedik
DİSK'in Taksim iradesinden dolayı yaşadığı gözaltıları hatırlatan Çerkezoğlu, Taksim'den vazgeçmediklerini de vurguluyor: "Aldığımız karar 1 Mayıs meydanının Taksim Meydanı olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz. Taksim'in ve 1 Mayıs'ın yeniden özgürleştirilmesi Türkiye'de demokrasi mücadelesinin bir konusudur, meselesidir."
1976'da Taksim Meydanı'ndaki ilk 1 Mayıs'ın DİSK'in öncülüğünde kutlandığını hatırlatan Çerkezoğlu, 1 Mayıs'ın ve Taksim'in özgürleştirilmesi için çok uzun yıllar mücadele verdiklerini anlatıyor. 2004 yılından itibaren DİSK olarak yeniden Taksim hedefiyle 1 Mayıs sürecini başlattıklarını ifade eden Çerkezoğlu, "O tutum yine yasaklı başka bir meydan olan Kadıköy Meydanı'nı açtı. 2005, 2006'da Kadıköy Meydanı'nda büyük 1 Mayıs'lar yaptık. 2007'de gözaltılara rağmen Taksim'e çıkmayı başardık. 2008 ve 2009'da yine müdahaleler yaşadık ama bu mücadele bize 2010, 2011 ve 2012'de Taksim'i açtı. 2013'te tekrar yasak geldi. Biz 2016'ya kadar Taksim iradesiyle başka bir meydanda 1 Mayıs kutlamadık. 10 Ekim Ankara katliamı bir kırılma noktası oldu ve yeniden Taksim dışındaki alanlarda 1 Mayıs'ı kutlamaya başladık" diye konuşuyor.
İlk talep asgari ücret
Türkiye'de işsizlikten, pahalılık ve yoksulluğa kadar emeğiyle geçinenler açısından son derece olumsuz bir tablo olduğunu belirten Çerkezoğlu, bu yıl Maltepe'de gerçekleştirecekleri mitingde ilk taleplerinin asgari ücretin iyileştirilmesi olacağını söylüyor. İkinci ve üçüncü taleplerini eğitim mağduriyetine son verilmesi ve vergi adaletinin sağlanması şeklinde sıralayan Çerkezoğlu, taleplerinin en üst başlığının da "demokrasi, özgürlük, adalet barış ve kardeşlik" olduğunu vurguluyor.
Başaran Aksu'ya göre ise muhalefet ve sendikaların Taksim için izin alma tavrı iktidarın yarattığı korku iklimine hizmet ediyor. Aksu, "Sendikal merkezlerin ve muhalefetin daha öfkeli olmaları ve bu talebi, bu isyanı dile getirmeleri gerekirken, tam tersine izinli icazetli bir tavırla, kitlesel bir Mayıs vurguları ile Taksim'den kaçan, Taksim'de iktidarın yaratmaya çalıştığı korku iklimine hizmet eden bir yaklaşım sergiliyorlar" ifadelerini kullanıyor.
"Bu kent, bu meydan bizim"
Aksu, 2013'te sonra gelen yasağın, Gezi Parkı eylemlerinin iktidar ve egemen sınıflar üzerinde yarattığı travmayla ilgili olduğu görüşünde.
"Gideceğiz ve bu keyfi yasağı tanımıyoruz diyeceğiz" diyen Aksu, sözlerini şöyle sürdürüyor:
"Bu kent bizim, bu meydan bizim ve burada aynı zamanda bizim tarihimiz var, bizim ölülerimiz var. 77'den, Gezi'den gelen bir hikayemiz var ve biz kendi hikayemizi yerde bırakmayız. Kendi hikayemizi kimseye çiğnetmeyiz. Bunu da kendi bedenimizle yasağı koyanların karşısına dikilerek gösteririz bütün topluma."
Aksu, böyle düşünen her bir yurttaşın da 1 Mayıs günü bir şekilde Beşiktaş'tan, Mecidiyeköy'den, Saraçhane'den, Karaköy'den Taksim'e doğru yürüyeceği görüşünde.
Emekçilerin sesinin kısılmak istendiğini düşünen Gönül Kement de Taksim yasağını asla kabul etmediğini söylüyor: "Kimsenin uyanmasını istemiyorlar ama düşünen bir beyni, vicdanı durduramazlar. Dünya döndükçe bu yok olmayacak."
Sendikalar gelecek yıl Taksim kararını yeniden gözden geçirecek.