Özakça'ya tahliye, Gülmen'in tutukluluğuna devam
20 Ekim 2017Olağanüstü Hâl (OHAL) uygulaması kapsamında çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile ihraç edildikleri işlerine dönebilmek için 226 gündür açlık grevinde olan tutuklu eğitimciler Nuriye Gülmen ve Semih Özakça hakkındaki davanın üçüncü duruşması bugün Sincan Cezaevi Kampüsü'ndeki salonda görüldü.
Sincan Hapishane Kampüsü'nde yer altında bulunan ve sığınağı andıran duruşma salonuna, Semih Özakça tekerlekli sandalye ile getirildi. Numune Hastanesi'nin mahkûm koğuşunda bulunan Nuriye Gülmen ise "hayati tehlike riski oluşabileceği" nedeniyle üçüncü duruşmaya da getirilmedi ve savunma yapamadı. Mahkeme, Semih Özakça'nın ev hapsi şartıyla tahliyesine, Nuriye Gülmen'in ise tutukluluk halinin devamına hükmetti.
Mahkemenin tahliye kararının ardından Özakça Sincan cezaevinden ambulansla evine götürüldü.
Ankara'daki duruşmaya Özakça'nın anne, baba ve eşinin yanı sıra Eskişehir'de çiftçilik yapan anneanne ve dedesi de katıldı. Nuriye Gülmen'in de anne ve babası duruşmayı izlediler. CHP ve HDP'li milletvekilleri de duruşmada hazır bulundu.
Avukat Murat Yılmaz duruşmada, Özakça ve Gülmen'in raporlara göre hayati tehlikelerinin bulunduğu ancak tutukluluklarının devam ettiğini belirterek, tahliye istedi. Savcı ise her iki eğitimcinin de tutukluluğunun devamını talep etti.
Duruşmada itirafçı tanık
İstanbul Emniyeti'nin talebi üzerine, örgüt üyeliğinden tutuklu sanık Berk Ercan'ın SEGBİS yoluyla ifadesi alındı. İtirafçılık hakkından yararlanan Ercan, sorular üzerine Özakça ve Acun Karadağ'ı tanımadığını ancak Gülmen'i Eskişehir'deki örgüt evinde gördüğünü iddia etti. Sanığın daha önce tanık olarak verdiği yeminli beyanda Gülmen'in örgüt üyesi olmadığı, bugün ise örgüt üyesi olduğu yönünde ifade vermesinin yalancı tanıklık olduğunu belirten savunma avukatları, mahkemeden tanık hakkında yalancı tanıklıktan suç duyurusunda bulunmasını talep etti. Ercan, "Sanıklar açlık grevini örgüt talimatıyla mı yaptılar?" sorusunu "Bu konuda doğrudan bilgim yok" diye yanıtladı.
Özakça'nın tanığın beyanlarından sonra mahkeme heyetine, "Namusu ve vicdanı üzerine yemin eden biri nasıl ispiyonculuk yapar. Biz ona niye güvenelim. Niye bana güvenmiyorsunuz ona güveniyorsunuz, bana güvenebilirsiniz, ben öğretmenim eğitimciyim" şeklinde seslendi.
İşimizi istiyoruz, konuyu değiştiriyorlar
Tanığın beyanlarının ardından söz alan Özakça, "Biz işimizi istiyoruz. İşimize iade edilsin açlık grevini bitireceğiz" dedi. Sözlerinin devamında "Ben ölmek istemiyorum, yaşamak istiyorum" diye konuşan Özakça, yargılamanın durumunu Filistinli şair Nizar Gabbani'nin dizelerinden alıntıyla şöyle özetledi: "Geri dönüşü olmayan bir vize verirler bize darağacına çekilmeden az önce. Son şiiri yazmak, son vasiyeti yazmak için konuyu değiştiriverirler. Bizler işimizi istiyoruz, konuyu değiştiriyorlar."
Açlık grevi Türk filminde bile var
Durumlarını Adile Naşit ve Münir Özkul'un oynadığı Neşeli Günler filmindeki, anne ve babayı birleştirmek için açlık grevi yapan çocukların durumuna benzettiğini dile getiren Özakça, şöyle konuştu: "Anne, baba limon mu, sirke mi kavgası verirken, çocuklar onları bir araya getirmek için açlık grevi ve oturma eylemi yapıyorlardı. Çok benzeştirdim durumumuzu. Bir insanın açlık grevi yapması için herhangi bir talimata gerek yok ki, biz hakkımızı istiyoruz. Bu bir hak arama yöntemidir."
Bir talebin yerine getirilmesinin çeşitli yöntemleri olduğunu söyleyen Özakça, "Biz herşeyi yaptık. Örgütsel bir şeye sokulmaya çalışıyoruz ama işimize dönme talebimizin, ne Danıştay, ne AYM ne AİHM'de hiçbir yerde karşılığı yoktu. OHAL komisyonu hiç çalıştı mı? Yok. Gayemiz işimiz olmasaydı, bu kurumlara başvurmazdık" diye konuştu.
Bir çocuğun ölümünü bekleyen akbabanın Afrika'da çekilen fotoğrafını da hatırlatan Özakça, yıllar sonra fotoğrafçının, "O çocuğu orada bırakmamalıydım" dediğini aktardı. Mahkemenin de o fotoğrafçı gibi davranabileceğini belirten Özakça, "Burada insani bir sorumluluğunuz var. Fotoğrafı çektiniz, gidebilirsiniz. Ama sorumluluktan kaçamazsınız. Biz işimizi istiyoruz. İşimizi verin, bitireceğim açlık grevini diyorum. Verin işimizi, bakın bakayım açlık grevi kalır mı?" dedi.
Açlık grevi suç değil
Nuriye Gülmen ve Semih Özakça'nın avukatlarından Ömer Faruk Eminağaoğlu, ne Anayasa Mahkemesi kararları ne de ceza yasalarında açlık grevinin "örgüt talimatıyla bile olsa suç olmadığının" altını çizdi ve 2012'de PKK talimatıyla yapılan açlık grevlerine soruşturma açılmamasını hatırlattı. Eminağaoğlu, tutukluluğun devamına itiraz gerekçelerini şöyle sıraladı:
"Savcı tutukluluğun devam ettirilmesi için askerlik ve HTS kayıtlarını istedi. Tutuklamaya ilişkin gerekçeleri ortaya koydu. Müvekkilim HTS kayıtlarını karartamayacağına ve bu haliyle ve sağlık durumu itibariyle kaçma kuşkusunu haklı kılacak bulguların olmaması nedeniyle, tutuklu kalmanın koşulu yoktur."
Bir sonraki duruşma 17 Kasım'da
Bu arada, Nuriye'nin annesi Cemile Gülmen kızını en son 15 gün önce gördüğünü ve onu görmeye dayanamadığı için hastaneye gitmediğini söyledi. Gülmen'in yanında kız kardeşi refakatçi olarak kalıyor. Semih Özakça'nın Eskişehir'de çiftçilik yapan dedesi Ali Rıza Özakça, torunun bir karıncayı bile incitmeyen biri olduğunu belirterek, Mardin'de okuttuğu çocukların yarışmalarda birinci olduğunu anlattı. Anneanne Naciye Özakça duruşma boyunca gözyaşı döktü.
Bir sonraki duruşma için mahkeme heyeti önce 29 Kasım tarihini verdi. Avukatların dava tarihinin Ekim'e çekilmesini kabul etmeyen heyet, yoğun ısrarlar üzerine tarihi 17 Kasım olarak belirledi. Ayrıca bu duruşmaya Nuriye Gülmen'in de getirilmesi kararlaştırıldı.
Gülmen ve Özakça, "terör örgütü propagandası ve üyeliği" suçlamasıyla yargılanıyor. Mart ayında açlık grevine başlayan iki eğitimci 23 Mayıs'ta, "tutuklanmamaları halinde adaletin işleyişine zarar verecekleri" ve "adli kontrol koruma tedbirlerinin yetersiz kalacağı" gerekçeleriyle tutuklanmıştı.
©Deutsche Welle Türkçe
Aslı Işık / Ankara