1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Irkçılık yükselişte

29 Ağustos 2012

İflasın eşiğinde ayakta kalma mücadelesi veren Yunanistan’da toplumsal huzur da bozuluyor. Ekonomik krizle birlikte ırkçılık yükselişe geçerken, yabancılara yönelik saldırılar başkent Atina’nın merkezine kadar taşındı.

https://p.dw.com/p/15zUN
Fotoğraf: Reuters

Geçtiğimiz Cumartesi günü Yunanistan’ın batısındaki Manolada’da yaşananlar, gözleri Yunanistan’daki yabancı düşmanlığı sorununa çevirdi. Her yıl yabancı mevsimlik işçilerin çilek hasadı için gittiği Manolada’da 22 yaşındaki bir Mısırlı işçi, iki kişi tarafından otomobilin penceresine sıkıştırılarak bir kilometre kadar sürüklendi. Polis ilk saldıranın Mısırlı olduğunu belirtirken sol eğilimli muhalif gazeteler işçinin sadece verilmeyen ücretini istediğini bildirdi.



Yabancılara yönelik saldırılar son dönemde gündemden düşmüyor. Ağustos ayı ortasında bir Iraklı Atina’nın ortasında bıçaklanarak öldürülmüştü. İnsan hakları örgütleri, sadece son iki ayda Yunanistan'da 200 ırkçı saldırı kaydedildiğini belirtiyor. Özellikle de mecliste 18 sandalyesi bulunan aşırı sağcı Altın Şafak Partisi ülkenin yabancılaştığı tezleriyle halk arasında korku saçmaya çalışıyor.

"Weimar Cumhuriyeti ile paralellik"

Uzmanlar artık Almanya'da Nazi rejimi öncesindeki Weimar Cumhuriyeti ile paralellikler kurmaya başladı. Sosyolog yazar Eleni Karasavidu:

“Bugünkü Yunanistan ile Weimar Cumhuriyeti arasında kesinlikle paralellikler var. Örneğin bazılarının diğerlerinden daha iyi olduğuna inanması ya da ciddi ciddi tüm dünyanın kendilerine karşı komplo kurduğunu iddia etmesi gibi… İnsanlar, kişisel dengelerinin kriz nedeniyle zıvanadan çıktığını hissediyor, sosyal ve ekonomik olarak içinde bulundukları duruma günah keçisi arıyor. Korkarım ki bu noktada zayıflar, yani göçmenler günah keçisi yerine konuyor.”

Ancak göçmenlerin saldırılarına da rastlanıyor. Ağustos ayı başında bir Pakistanlı, tatil adası Paros’da 15 yaşındaki bir Yunan kızına saldırıp tecavüz etmişti. Genç kız hâlâ komada. Polis saldırganı yakaladı ve mahkeme binası önünde linç için bekleyen sağcıların elinden zor kurtardı. Geçtiğimiz yaz Atina’da yaşanan bir başka olay da infial uyandırmıştı. Kuzey Afrikalı üç kişi genç bir aile babasını kamerasını almak için sokağın ortasında bıçaklayarak öldürmüş, ardından Atina’da masum göçmenlere karşı adeta bir cadı avı başlamıştı. Polis, intikam sloganları atan sağcı saldırganları göz yaşartıcı gaz ve coplarla dağıtabilmişti.

"Kaçak göç sorununa dikkat!"

Atina Üniversitesi’nden Avrupa araştırmaları profesörü Panagiotis Ioakeimidis, bu tür sorunların ezbere çözülemeyeceğini vurguluyor:

“Konu son derece karmaşık. Yabancılara yönelik şiddet hiçbir şekilde kabul edilemez ve hiçbir koşul altında hoş görülemez. Ancak şunun da görülmesi gerek ki, Yunanistan’ın son derece büyük bir kaçak göç sorunu var ve bu konuda kendisini yalnız bırakılmış hissediyor. Kriz tırmandıkça toplumdaki şiddet eğilimi de büyüyor.”



Avrupa uzmanı Ioakeimidis, Yunanistan'ın doğu sınırının güvenliği için Avrupa'dan yeterli desteğin gelmediği şikayetinde bulunuyor. Yunan politikacıların sorumluluğuna da dikkat çeken Ioakeimidis, şiddeti önleme, toplumda itidali sağlama ve farklı çıkarlar arasında dengeyi bulmanın Atina'daki politikacıların işi olduğunu, ancak kendileri de bu konularda iyi bir örnek teşkil etmedikleri için yapabilecekleri fazla bir şey olmadığını belirtiyor.

Altın Şafak partisinin lideri Nikos Mihaloliakos
Altın Şafak partisinin lideri Nikos MihaloliakosFotoğraf: dapd

“Kavga odaklı tartışmalar politikacılarımızın standart repertuarı arasında. Yunanistan'ın yakın tarihine baktığınızda şunu görürsünüz: Siyasî sınıfta neredeyse her zaman olgun bir uzlaşı kültürü eksikliği olmuştur. Kavgacılık hâlâ mantıksız ve gerçekçilikten uzak değerlendirmelere yol açıyor, bu da şiddet eğilimini teşvik eden bir ortam yaratıyor.”

"Bireysel sorumluluk alınmalı"

Sosyolog Eleni Karasavidu tepeden aşağı bir halk eğitimine inanmıyor ve topu politikacılara atmanın kolaycılık olduğunu belirtiyor:

“Demokrasi aynı zamanda ve öncelikle ‘kişisel sorumluluk' demektir. Yunan vatandaş artık mevcut toplumsal sorunların kendisini de ilgilendirdiği duygusunu edinmelidir. Benim için konu gerçekçi olmayan uzak hedefler değil. Mükemmel cenneti yaratmak peşinde de değilim. Ama toplumsal açıdan vahşi bir ormanın içinde de yaşamak istemiyorum.”

© Deutsche Welle Türkçe

Jannis Papadimitriou/Çeviri: Beklan Kulaksızoğlu

Editör: Hülya Köylü