Türkiye tehdit edip bir şey yapmadan oturan bir ülke değil. Ankara, Ağustos 2016-Mart 2017 dönemindeki Fırat Kalkanı ve 2018 başındaki Zeytin Dalı operasyonları olmak üzere Suriye’ye iki kez askeri müdahale gerçekleştirdi. Şu an Suriye topraklarının yüzde 2’sini kontrolü altında bulunduruyor.
Bu başarının sarhoşluğuyla şimdi kontrol alanını Kuzey Suriye’nin doğusundaki geniş bir alana yaymak istiyor. Kurban Bayramı sonrasında operasyon başlayabilir. Sınırdaki askeri hazırlıklar tamamlanmış görünüyor. Diğer koşullar da uygun.
Engel olan yok
Uluslararası alanda Türkiye’ye engel olmak isteyen de yok. ABD Başkanı Donald Trump yıl başında Türkiye’ye ekonomik yaptırım tehdidinde bulunduğunda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sesi birden kısılmıştı. Ama artık Amerikan yönetimi, Rus S-400’lerine karşı uygulama tehdidinde bulunduğu yaptırımlardan bile bahsetmiyor. Erdoğan elindeki kartları yine iyi oynadı. Suriye’ye askeri müdahale tehdidiyle Washington üzerindeki baskıyı artırmış oldu. ABD bölgede bir gerilim daha çıkmasını engelleme umuduyla geri adım attı.
İç politik açıdan da şartlar uygun. Yerel seçimlerdeki ağır yenilginin ardından Erdoğan’ın ulusu yeniden arkasına alacak bir konuya ihtiyacı var. Bu da alışıldığı üzere Kürtlerle yaşanan sorun. 27 Haziran’da üst düzey bir PKK’lının öldürülmesi ve PKK’nın misilleme olarak 21 Temmuz’da Kuzey Irak’ta bir Türk diplomatı öldürmesinin ardından eski Kürt sorunu yeniden alevlendi. Diğer yandan Suriyeli sığınmacılar nedeniyle Türk halkının hoşnutsuzluğu giderek artıyor. Erdoğan Suriye’ye bir operasyonu, Türkiye’deki Suriyelileri geri gönderecek alan açmak şeklinde gerekçelendirebilir.
Sonuçta Suriye’ye üçüncü bir operasyon için ön koşullar Ankara açısından uygun görünüyor. Ancak böyle bir operasyon, Ankara’nın kendisine zarar verecek iki senaryoya yol açabilir. Birinci senaryoda Kürtlerin yanında yer alan Amerikan askerleriyle Türk askerleri arasında çatışma çıkabilir. Eğer Amerikalılar Kürtlerin yanında yer almazsa diğer senaryo gündeme gelebilir. O da Kürtlerin Esad rejimini yardıma çağırması ve Esad’ın böylece Suriye’de kontrolünü kaybettiği bir bölgeyi daha geri kazanması olur. Bunun sonucunda ABD Kürt kontrolündeki bölgelerdeki askeri üslerini terk etmek zorunda kalır, Türkiye de sınırın ötesinde yine Esad ile karşı karşıya gelir. Bu arada da IŞİD bu boşluğu kullanarak bölgeye geri dönmeye çalışır.
Uzlaşmaz tutumlar
Ankara’daki stratejistler iki senaryoyu da bilecek kadar zeki. Bu nedenle azami baskıyla Amerikalıları şu an gündemde olandan daha büyük ve daha geniş bir 'tampon bölge'ye razı etmeyi umuyorlar. Ama böyle bir tampon bölgede Kürtlerin hiçbir söz hakkının bulunmamasını istiyorlar.
Suriyeli Kürtler ise Ankara’nın boyunduruğu altına girmeyeceklerini ve savaş sırasında kazandıkları özerklikten vazgeçmeyeceklerini açıkça ilan ettiler. Tarafların tutumları birbiriyle uzlaşabilecek gibi görünmüyor. Bu nedenle Suriye savaşının sekizinci yılında yeni bir şiddet dalgası kapıda görünüyor. Çünkü tarih, Türkiye’nin tehditlerinin ciddiye alınması gerektiğini öğretiyor.
Rainer Hermann
© Deutsche Welle Türkçe