Temiz elektrik efsanesi
28 Temmuz 2017Otomobil imalatçılarının yaramazlıkları bitmiyor. Alman prestijini dünyaya yayan en önemli sanayi branşının temsilcileri kartel kurdukları iddiasının ortaya atılmasıyla alay konusu oldular. Ama bunu hak ettiler. 'Dizel skandalından' sonra otomotivcilerin inandırıcılığı zaten dibe vurmuştu.
Holdinglerden ses çıkmıyor. Bunu normal karşılamak lazım. Çünkü anti-kartel dairesi soruşturmanın henüz başında. Kesin sonuç alınana kadar kartelcilik suçuna muhatap olanlar da 'masum' sayılır. Aynı zamanda sorumluların ağzından çıkacak tek bir kelime bile milyonlarca euroya mal olabilir. Muhtemelen bundan böyle yalnız hukukçular konuşacaktır.
Enerji yerine ulaşım dönüşümü
Kendini otomobil ve dizel motor düşmanı ilan edenler ise sevinçten havalara uçuyor. Öyle ya, fosil enerjiyle çalışan can düşmanlarının sonunu görür gibiler.
Neyse, öyle olsun...
Ama her şey biraz da milyarları toprağa gömen karmaşık enerji dönüşümünü anımsatıyor. Devlet istedi ve sübvansiyon kesesi sonuna kadar açıldı. Buna rağmen yerli güneş paneli imalatçıları birer birer batıyor. Rüzgâr türbinlerinin bahçesinde, yüksek gerilim hatlarının ise tepesinde durmasını da kimse istemiyor. İçten yanmalı motorların durumu da enerji dönüşümünden farklı değil. Bütün konvansiyonel enerji santralleri kapatıldığında elektrik nereden gelecek sorusu yine karşımıza çıkıyor.
Elektrikli otomobil de çözüm olamaz
Akaryakıtla işleyen motorlar yasaklanırsa biz neye bineceğiz? Tabii ki elektrik motorlu otomobillere. Akla gelen ilk cevap bu oluyor. İşte, en önemli konu da zaten bu. Kimse bu geçişin başarılacağını garanti edemiyor. Çünkü elektrikli otomobilin ekolojik bilançosu içler acısı. Bir Tesla'nın çevreye verdiği zararı eşitleyebilmek için 8 yıl sedan tipi bir Mercedes kullanmak gerekiyor.
Yüz kilometrede 6 litreden az yakan içten yanma motorlu otomobiller çevreye ve insanlara bir Tesla'dan daha az zarar veriyor. Bunun nedenleri arasında elektrikli arabaların son derece ağır aküyle donatılması da bulunuyor.
Milyonlarca elektrikli otomobil aynı zamanda milyonlarca ağır akü de demek. Batarya şeklinde imal edilen şarjlı aküler için lityum ve kobalt gibi hammaddeler kullanılıyor. Kobalt'ın büyük bölümü iç savaş ve yolsuzluk yüzünden paramparça olan Kongo'dan ithal ediliyor. Gayrı insani şartlar altında bu cevheri topraktan çıkaranların büyük bölümünü çocuklar oluşturuyor. Ama Kongo'nun kobaltı olmadan da elektrikli otomobil aküsü yapılamıyor.
Akü imalatında zehirli maddeler, ince toz ve sonsuz miktarda karbondioksit çıkıyor. Ömrünü tamamladığında da milyonlarca akünün tasfiye edilmesi ya da yeniden kullanılır hale getirilmesi gerekiyor ki 'tehlikeli atık' depolarında birikmesinler.
Otoyollar elektriklendirilsin
Elektrikli otomobil geçici olarak teknik çözüm yerine geçebilir. Belki de o arada yakıt hücresi geleceğin motoru olacak olgunluğa erişir. Belki diyoruz, çünkü bunun da garantisini kimse veremez. Ne otomobilcilik uzmanı, ne de araştırma bölümü başkanı kesin bir şey söyleyebilir.
İşe motordan değil de 'ulaşımdan' başlamak belki daha doğru olur. Şehirlerde tramvay ve elektrikli otobüsler artırılabilir. Otoyollar elektriklendirilip, otobüs ve kamyonların elektrik motorları havai elektrik teline bağlanamaz mı? Hem de bu yeni bir teknoloji de değil. On yıllardır kullanılıyor.
Asıl probleme gelelim: Almanya'nın enerji dönüşümünü ne kadar acemice becermeye çalıştığını görünce, ulaşım dönüşümünü başarabileceğine insanın inanası gelmiyor. Hele otomobil mafyasının haylaz çocuklarının sözü geçtiği müddetçe.
© Deutsche Welle Türkçe
Henrik Böhme