1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

AfD ile nasıl baş edilir?

Kommentarfoto Kay-Alexander Scholz Hauptstadtstudio
Kay-Alexander Scholz
22 Eylül 2017

Almanya için Alternatif (AfD) partisini dışlamak acaba doğru bir strateji mi? DW'den Kay-Alexander Scholz, sağcı popülistlerin nasıl hızla yükseldiğini düşünmenin zamanının geldiği görüşünde.

https://p.dw.com/p/2kO7e
Deutschland Regierungserklärung zu Brexit - Angela Merkel im Bundestag
Fotoğraf: picture-alliance/Anadolu Agency/M. Kaman

Alman parlamentosunda son yasama döneminin son oturumunda gazetecilerin en çok ilgilendiği konu, seçimlerin ardından parlamentoya girmesi muhtemel iki partinin genel kurul salonunda nerede oturacağıydı.  Zaten oldukça sıkışık olan salonda, iki parti grubunu daha diğerlerinden ayıracak bir düzen yaratılması gerekiyor. Liberal olan Hür Demokrat Parti (FDP) salonun ortasında, AfD ise salonun en sağında mı yer alacak? Aslında salonu daha fazla bölmeye gerek yok, AfD’den mümkün olduğunca kaçmak isteyen diğer partileri ayırmak için salonun ortasına tek bir geniş koridor yeter gibi espriler yapıldı.

Aslında bu tip espriler düzen partilerinin AfD’nin yükselişine karşı nasıl bir tepki gösterdiklerini iyi bir şekilde yansıtıyor. Söz konusu partiler, sağcı popülistlerin parlamentoya girmesinin Almanya’nın siyasi kültürünü erozyona uğratacağı uyarısında bulunuyor. Bazıları AfD milletvekillerinin parlamento komitelerine alınmaması talebinde bulunuyor. Bu yönde bazı adımlar atıldı bile. Bazı iç tüzük kuralları değiştirilerek komite başkanlığı için kıdem esası getirildi, böylece ilk kez parlamentoya girmesi beklenen AfD milletvekillerinin önü kesildi. Bu adım, sağcı popülistlere bulunmaz bir fırsat verdi, seçim kampanyaları boyunca düzen partilerine yüklenerek kendilerini mağdur olarak gösterdiler.

Herkesin oyu birdir

Her parti ve her milletvekilinin kendilerine oy veren insanları temsil ettiğini hatırlamanın zamanı geldi. Parlamento hiçbir partinin tekelinde değildir ve hiç kimsenin kendini diğerinden üstün görme hakkı yoktur. Partiler parlamentoya seçimle geldikleri gibi yine seçimle giderler, hiçbirisi ömür boyu görevde kalmayacaktır. Bunun dışında her şey diktatörlüktür ya da en azından siyasi oligarşidir. Almanya sınırlarının ötesine, bütün olarak Avrupa’ya bakan herkes siyasetin ne kadar kaygan bir zemin haline geldiğini görecektir. Örneğin Fransa ve Yunanistan’da bir dönemim büyük partilerini oluşturan sosyalistler şimdilerde tek haneli oy oranlarıyla bocalıyorlar. Almanya’nın demokrasisi de nefes darlığı çekiyor. 1980’lerde büyük partiler ekonomi ile çevre konuları arasındaki sorunları görmezden gelince Yeşiller partisi ortaya çıkmıştı.

Geçmişte Sosyal Demokrat Parti (SPD) tabanına ters gelen sosyal reform paketi 2010 Ajandası’nı hayata geçirince, yeni kurulan Sol Parti ülke çapında oy patlaması yaptı. Benzer şekilde FDP de tanınmayacak bir şekilde neo-liberal hale dönüşünce, 2013 seçimlerinden parlamento dışı kalmıştı.

Scholz Kay-Alexander Kommentarbild App
Kay-Alexander Scholz

AfD siyasi başarısızlığın ürünüdür

Düzen partilerinin çoğu, AfD’ye karşı net argüman eksikliklerini kapatmak için "en iyi savunma hücumdur" mantığıyla hareket ediyor. Hâlbuki meydanı onlara bırakacak şekilde son yıllarda neyi yanlış yaptıklarını kendilerine sormaları gerekiyor. Parlamentodaki üçüncü büyük parti olmaya hazırlanan AfD’ye hangi siyasi başarısızlıklar yol açtı. Düzen partileri bu işteki sorumluluklarını kabul etmek yerine AfD’ye yüklenmeyi tercih ediyorlar. Ancak AfD seçmeni "siyasi doğruluk" hizasına çekilmesi gereken dengesiz insanlar değildir. Onları sesi, düzen partilerinin başarısızlığa uğrayan politikalarının bir kanıtıdır. Alman vatandaşlarının bir çok sorunu ve endişesi bu şekilde gözardı edildi.

Siyaset uzmanları bu başarısızlıkları gözden geçiredursun, vatandaş gereken yanıtını verdi bile. Bu tür uzmanlar, rüzgar enerjisi için insanların mülkü kamulaştırılırken, rüzgar türbinlerinin manzaraya ne kadar romantik bir hava kattığını söyleyecek kadar cüretkardırlar. Kim kulakları sağır eden gürültü yaratan rüzgar türbinlerinin arasındaki bir çiftliği satın almak ister? Bir çok siyasi küreselleşmenin sadece kazanan değil ama büyük bir kaybeden kitle yarattığı gerçeğini de görmezden geldi. Üstelik bu durum dört yıl önce Trump başa gelmeden çok önce ABD’de önemli tartışma konusu olmuştu. Ayrıca, bazı kesimlerin seslerini duyurmaya hakları var mı, yok mu tartışmalarının demokrasiye ne kadar zarar verdiğini hatırlamakta fayda var.

Kazanan onur, haysiyet ve sükunettir

AfD’nin parlamentoya gireceğine neredeyse kesin gözüyle bakılıyor. Dolayısıyla diğer partilerin hakları neyse aynı şekilde AfD’nin de parlamentodaki hakları garanti altına alınmalıdır. Diğer yandan, AfD’ye de diğer partilerle aynı sorumlulukları taşıdığı net bir şekilde gösterilmelidir. AfD’nin de siyasetin ne kadar meşakkatli olduğunu, ne kadar itidal ve uzlaşı gerektirdiğini öğrenmesi gerekecektir. Eğer bunlarda başarısız olursa, tabanı bunu bir kenara yazmaktan çekinmeyecektir. Almanya’da bazı eyalet meclisleri geçmişte demode, aşırı sağ veya popülist parti deneyimleri geçirmişti, örneğin 2000’lerin başında Hamburg’da Hukukun Üstünlüğü Partisi yükselmişti, ancak şimdi hepsi yok oldu.

Bu sefer işler faklı ilerleyebilir ve AfD düzen partisi haline gelebilir. Tıpkı "uzun saçlı anarşistlerin" oluşturduğu Yeşiller veya "komünistlerin" Sol Partisi'nin düzen partisine dönüştüğü gibi. Ancak AfD daha fazla radikalleşirse, o zaman kanunlar ve yargı devreye girer.

Artık geçmişten ders çıkarma zamanı. Popülizmin en becerikli olduğu konu olan kutuplaşmaya son verilmeli. Ancak utanç verici aşırı tepkilerin ve çaresizce dövünmenin bir faydası yok. Tam tersine milletvekilleri güzel, dünyada sevilen, ekonomik olarak güçlü ve geleceğe hazır bir Almanya için yurttaşlarla birlikte çalışmanın onurunu, haysiyetini ve serinkanlılığını taşımalıdırlar. Bütün zorluklara ve mücadelelere rağmen Almanya bugün zaten şimdiye kadarki en iyi durumundadır.

Kay-Alexander Scholz

©Deutsche Welle Türkçe