1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Kapılar kapandı

21 Mart 2016

DW editörü Bernd Riegert AB’nin mültecilere Avrupa yolunu kapatmasının övünülecek bir başarı olmadığı görüşünü savunuyor.

https://p.dw.com/p/1IGvR
Fotoğraf: Getty Images/A. Koerner

Avrupa Seddi tamamlandı. Pazar gününden beri Yunanistan'a gelen mülteci adayları hukuken sakıncalı bir yöntemle alelacele işlemden geçirilip Türkiye'ye sınır dışı ediliyorlar. Türkiye bir anda güvenli ülke oluveriyor. Avrupa Birliği (AB) caydırma ve kapanma politikasıyla Birleşmiş Milletler Mülteci Konvansiyonunu ve kendi değerlerini ağır şekilde ihlal etmiş oluyor. Uygulama tutarsa Ege Denizi'nden Avrupa'ya gelen mültecilerin sayısı sıfıra inmiş olacak. Türkiye ile Yunanistan arasındaki kara sınırı da yıllar önce mülteci ve göçmenlere kapatıldığından, Türkiye üzerinden Yunanistan'a geçmek fiilen hayal olacak. İltica hakkı kağıt üzerinde kalacak. İltica başvurusunda bulunmak mümkün olmayacak.

Avrupa'nın dışa kapanma düşüncesi galebe çaldı. Almanya Başbakanı Angela Merkel 180 derecelik manevrayla iltica politikasını değiştirenler kervanına katıldı. AB ülkeleri mülteciden korunma konusunda hemfikirler. Mültecilerin kabulünde ve paylaşılmasında ise anlaşamıyorlar. Merkel'in ‘Avrupai çözüm' formülü böyle özetlenebilir. AB krizi çözemediği için Türkiye ile şüphe uyandırıcı bir anlaşma yaptı. Mülteci ve göçmenlerin akıbeti düşünülmedi. Avrupalı liderler acımasız hesaplarını ‘insaniyet' etiketiyle satmaya kalkışmasalar iyi olur. Buna düpedüz ikiyüzlülük denir.

Tek tehlikeli yol kaldı

Mülteci ve göçmenlerin yasal yollardan Avrupa'ya gelmeleri zaten mümkün değil. Şimdi bir tek, kuzey Afrika üzerinden İtalya'ya giden ‘kural dışı' güzergâh kaldı. Bu güzergâhın önemi geçen yıl azalır gibi olmuştu. AB deniz kuvvetlerinin aldığı önlemlere rağmen bu yılın ilk aylarında on bin kadar mülteci İtalya'ya ayak bastı. Ellerinden gelse, liderler Libya'yı da güvenli ülke ilan edecekler ama Libya'nın muhatap alınabilecek bir hükümeti olmaması yüzünden bunu yapamıyorlar. Kaddafi döneminde AB'nin kale ağalarına göre işler tıkırında yürüyor ve Libya diktatörü para karşılığında mültecilere Avrupa'ya geçiş izni vermiyordu.

Üstelik İspanya yıllardır Fas, Batı Sahra ve Senegal ile bu riyakar uygulamayı başarıyla sürdürüyor. Mülteci tekneleri denizde zapt edilip Afrika sahillerine çekiliyor. Kapağı İspanya'ya atabilenlerin sayısı yılda birkaç yüzü geçmiyor. Bulgaristan ise Karadeniz üzerinden gelebilecek mültecileri geri gönderebilmek için şimdiden hazırlık yapıyor.

AB kolaya kaçıyor

AB güneydoğu sınırını güven altına almış sayılıyor. Mülteci sayısı yüksek oranda düşecek. Türkiye'den alınacak mültecilerin sayısı da 72 bini geçmeyecek. Böylece AB'deki ve Balkan rotası üzerindeki ülkelerin şahinleri tarafından öne sürülen talepler yerine getirilmiş oluyor. AB mültecilerin nasıl paylaşılacağı kavgasını yapmaktan da kurtuluyor. Sorun Türkiye'ye ve Suriye'ye sınırı olan diğer ülkelerin sırtına yükleniyor. Bu siyasi başarının dürüstçe elde edildiği ve ahlaki bakımdan da pürüzsüz olduğu iddia edilemez. Angela Merkel bundan böyle dürüst davranmalı ve mültecilerle değil, Avrupa'nın kapısına kilit vuranlarla çektirdiği resimleri yayınlamalıdır.

AB, Türkiye'deki mültecilerin ne durumda olduklarını herhalde bilmek istemeyecektir. Türkiye muğlak garantiler vermiştir. Basın özgürlüğü kısıtlandığı için gerçeği öğrenmek kolay olmayacaktır. Muhalif medya baskı altında tutulmaktadır. Alman muhabirler üye adayı Türkiye'yi terk etmek zorunda bırakılmıştır. Bu bakımdan AB ile Türkiye arasında varılan anlaşmanın ne gibi sonuçlar doğurduğunu öğrenmek mümkün olmayacaktır.

© Deutssche Welle Türkçe

Bernd Riegert