1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Gaz lambası kimi aydınlatacak?

22 Nisan 2022

Kılıçdaroğlu'nun fatura direnişi, elektriğinin kesilmesiyle son buldu. Arafat'ın 2002'deki pozunun benzerini vermek, Kılıçdaroğlu'na ne kazandırabilir? Bu adımın toplumdaki karşılığı ne olur? Bülent Mumay'ın yorumu.

https://p.dw.com/p/4AIbC
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve eşi Selvi Kılıçdaroğlu
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve eşi Selvi Kılıçdaroğlu Fotoğraf: ANKA

Kemal Kılıçdaroğlu, 2010 yılında sadece CHP'yi değil, Türkiye siyasetini derinden sarsan bir skandalın ardından ana muhalefet partisinin genel başkanlık koltuğuna oturdu. Seçildiği dönemdeki heyecan dalgasını, liderliğinin ilk yıllarında aynı seviyede tutamadı. Gerek partiyi, gerekse parti kadrolarını şekillendirmesi; Türkiye'nin kurucu partisinin, bir önceki genel başkan Baykal dönemindeki siyasi tutumunu değiştirmesi kolay ve hızlı olamadı. "Namuslu bürokrat" profili, belli bir seçmen kitlesinin hoşuna gitse de; özellikle Erdoğan'ın egemen olduğu politik iklimde daha da hâkim olan "yumruğunu vuran lider" ihtiyacını karşılamadı. "İyi niyetli"; ama değil "iktidar", muktedir de olmayan, siyasetin yönünü değiştiremeyen bir lider olarak siyaset sahnesindeki yürüyüşünü sürdürdü.

Kemal Kılıçdaroğlu, neden yollara düştü?

Saray'ın HDP'yi şeytanlaştırma politikası çerçevesinde kurduğu dokunulmazlıkları kaldırma gibi tüm tuzaklara bilinçli şekilde düşmesi, güvenlikçi politikalara Meclis Genel Kurulu'nda evet oyu vermesi, Yenikapı Mitingi'ne katılması gibi "partiyi sağa çekiyor" eleştirileri doğuran adımları, sadık seçmenlerinin de tepkisine yol açtı. Ancak bu adımların aslında bambaşka bir oyunun kurgusu haline gelmesi; Kılıçdaroğlu'nun gerçek bir lidere dönüşmesi; genel başkan seçilmesinden 7 yıl sonraya denk geldi. Topluma sürekli "sokağa çıkmayın" telkininde bulunan Kılıçdaroğlu'nun bizzat yollara dökülmesi, hem CHP'nin hem de Saray'ın karşısındaki muhalefetin liderliğini getirdi. Kılıçdaroğlu, CHP milletvekili Enis Berberoğlu'nun tutuklanması üzerine Ankara'dan İstanbul'a yürüyerek sadece "Hak, hukuk, adalet" ihtiyacını gündeme getirmedi. Aynı zamanda, "namuslu bürokrat" profiliyle de liderlik yapılabileceğini ispatlamış oldu.

CHP lideri Kılıçdaroğlu 2017 yılındaki Adalet Yürüyüşü sırasında
CHP lideri Kılıçdaroğlu 2017 yılındaki Adalet Yürüyüşü sırasındaFotoğraf: Imago/Depo Photos

2019 yılı, tam olarak neyin kırılma noktası oldu?

Bu yürüyüşün ardından "Gandhi Kemal"e çıktı adı. Bağırıp çağırmadan muhalefet etmesi, iktidarın ilk kez söylem/gündem yaratan değil yanıt veren konuma gelmesi Kılıçdaroğlu'nun liderliğini daha da pekiştirdi. Bu güçle, Saray'ın otokratik siyasetine karşı muhalefeti birleştirmeye başladı. Bundan birkaç yıl önce ütopya gibi gelebilecek şekilde Saadet Partisi'nin de içinde olduğu bir muhalefet bloku oluşturmayı başardı. Kutuplaştırıcı değil birleştirici söylemiyle sadece muhalefeti buluşturmadı; Türkiye'de bir iktidar değişikliğinin mümkün olduğu inancını sadece kendi seçmenlerine değil, hem içeriye hem de uluslararası kamuoyuna göstermiş oldu. 2019 yerel seçimleri, bu anlamda tam bir kırılma noktası oldu. Kemal Kılıçdaroğlu'nun kurduğu oyunun, sahada ve sandıkta bir karşılığı olduğu aritmetik olarak da ispatlandı.

DW Türkçe İstanbul Koordinatörü Bülent Mumay
DW Türkçe İstanbul Koordinatörü Bülent MumayFotoğraf: DW

Kendi kurduğu oyunu kendi eliyle bozar mı?

Kılıçdaroğlu, stratejisinin bir nevi referandumu olan 2019 zaferinin ardından el yükseltmeye başladı. Ekonomik krizin iktidar saflarında yarattığı yıpranmanın da ivmesiyle, seçmenleri ya da partililerini değil kendisini ortaya koymaya devam etti. Tıpkı Ankara Yürüyüşü'nde olduğu gibi… Enflasyonu düşük gösteren TÜİK'in kapısına dayandı, atamalarda adaletsizlik yüzünden Milli Eğitim'in önüne gitti. Bu gibi adımlarıyla, 2023'deki kritik seçimler öncesinde Cumhurbaşkanlığı adaylığının konuşulmasını sağladı. Ancak Kılıçdaroğlu, 3-4 yıl içinde kendi elleriyle ilmek ilmek ördüğü kurguyu kendi elleriyle bozmayacak kadar feraset sahibi. Muhalefetin diğer potansiyel adayları arasında, Erdoğan'ı yenme şansı en düşük isimlerden biri olduğunu biliyor. Kendisini ön plana çıkararak, müesses nizamın bütün araçlarıyla diğer potansiyel adayları yıpratmasını önlemeye çalışıyor.

Arafat'tan tam 20 yıl sonra aynı kare çekildi

Evinin mutfağında çektiği videolarla, "128 milyar dolar nerede?" gibi kampanyalarla Saray iktidarını yıpratmayı sürdürdü. Fahiş zamların ardından "Elektrik faturamı ödemeyeceğim" restiyle, konunun en az 3 ay daha gündemde kalmasını sağladı. Daha önemlisi, iktidarı hata yapmaya zorladı: Birincisi, Kılıçdaroğlu'nun restinin ardından toplumdaki homurdanmalar zirveye ulaşınca Saray zamların bir bölümünü geri çekmek zorunda kaldı. İkincisi, elektriğini kestirerek faturalarını ödeyemedikleri için karanlıkta kalan 4 milyon haneye, "Ben de sizden biriyim" mesajını açık şekilde vermiş oldu. İstanbul Yürüyüşü'nde adı "Gandhi Kemal"e çıkmıştı, evinin karanlığında gaz lambasıyla yaptığı açıklama ile yeni bir isim kazandı: "Arafat Kemal." Filistin'in efsanevi lideri Yaser Arafat'ın, 2002'de İsrail saldırısıyla karanlıkta bırakılan Ramallah karargahındaki pozunun benzerini verdi.

Filistinlilerin eski lideri Yaser Arafat Ramallah'taki karargahında el feneri ile çalışırken
Filistinlilerin eski lideri Yaser Arafat Ramallah'taki karargahında el feneri ile çalışırkenFotoğraf: Hussein/epa/dpa/picture-alliance

"Elektrik faturasını ödeyemeyen lider" seçilir mi?

Peki bu adımın toplumdaki karşılığı ne olur? Karanlıkta kalan lider imajı, siyaseten Kılıçdaroğlu'na ne kazandırır? Evet mağduriyet Türkiye'de oy kazandırıyor. Ama seçmenlerin zayıf, acz içinde, elektrik faturasını ödeyememiş bir lider görmelerinin sandığa yansıması ne olur? Gittiği kamu kurumlarının kapısında kalan, gaz lambasıyla evini aydınlatan bir muhalefet lideri, kurtarıcı olarak görülebilir mi? Eski Türkiye'de, hatta Kılıçdaroğlu'nun liderliğinin ilk yıllarında bunları tartışıyor olsaydık, Ecevitvari bu adımların toplumda karşılığı olmayacağından söz edebilirdik. Ancak Kılıçdaroğlu'nun açtığı muhalefet tarzı, ekonomik krizin halihazırda yarattığı tahribat, gaz lambasıyla evini aydınlatan bir lidere sempatiyi artırabilir.

"Bal tutan parmağını yalasın" tarih mi oluyor?

CHP Lideri'nin gaz lambasıyla yaptığı açıklamada pahalı elektrik faturalarının sorumlusu olarak "5'li çete" olarak adlandırdığı Saray müteahhitlerine işaret etmesi, yolsuzluk ekonomisine atıfta bulunması sebepsiz değil. Şeffaflık Derneği'nin son araştırması, seçmen indinde artık "Bal tutan parmağını yalar" şeklinde yorumlanmıyor. Toplumun yüzde 79'u yolsuzluk iddialarının, sandıktaki tercihini değiştireceğini söylüyor. Çok büyük çoğunluğu AKP'den kopan kararsızların ise yüzde 94'ü, yolsuzlukları göz önünde bulundurarak oy verecek. Kılıçdaroğlu, tam da bu seçmen kitlesini hedefliyor. Evinin karanlığında, "Yolsuzluklar yüzünden bu haldeyiz" diyerek kararsızlara ışık tutmaya çalışıyor.