YORUM: Avrupa kontrolü kaybediyor
Lüksemburg Dışişleri Bakanı Jean Asselborn alarm veriyor, sığınmacı krizinin AB’nin sonunu getirebileceği endişesi taşıyor. Ulusal bencilliklerin birlik ruhunun yerini aldığı, açık sınırlar yerine içe kapanmanın, insani değerler yerine milliyetçiliğin yükselişe geçtiği eleştirisinde bulunuyor. Avrupa’nın en önemli kazanımlarından, sınırsız seyahati mümkün kılan Schengen, birkaç ay içinde tarihe karışabilir. Asselborn, hatta bir savaş olasılığından bahsediyor, ‘bizi bir arada tutan tutkalın unufak olmaya başladığını, bu tutkalın insani değerler kültürü olduğunu‘ söylüyor.
Lüksemburg Dışişleri Bakanı, Almanya’nın liberal sığınmacı politikasını övüyor, ama bazı politikacıların bu konuyu kullanarak kasıtlı bir şekilde korku yaratmaya çalıştığı, buna karşı koymak gerektiği uyarısında bulunuyor. Asselborn’un gördüğü tehlike gerçekten de mevcut. Ama düşündüğünden farklı bir şekilde. İşte bundan dolayı da yanlış sonuçlara varıyor.
Kontrol kaybediliyor
Yanıldığı noktalardan biri, korkunun nedeni. Avrupa halkı kontrolsüz sığınmacı akınından korkuyor. Yoksa sağcı şarlatanların oyununa geldikleri yok. Avrupa vatandaşları her gün devletlerinin ve AB’nin korku verici güçsüzlüğünü izlemek durumunda kalıyor. Sadece Almanya’da her gün kontrolsüz bir şekilde binlerce kişi sınırdan içeri giriyor. Hükümetin aldığı kısıtlayıcı önlemlerin ardından bile. Resmi makamlar sığınmacıların çoğunun kim olduğunu, nereden geldiğini, tam ikametlerini bilmiyor. Durum aylardır böyle. Sınırlarından kimin geçtiğini artık kontrol edemeyen bir devlet. Bu huzursuzluk için geçerli bir neden değil mi?
Almanya Başbakanı Angela Merkel, üst sınırların belirlenmediği sığınmacı politikasında ısrar ediyor ve bunu Avrupalı ortaklarına da tavsiye ediyor. Kontrolü kaybetmek onu pek rahatsız etmiyormuş izlenimi veriyor. Diğer hükümetlerin bunu kabul etmemesine şaşmamak gerek. Merkel Almanya’da bile giderek yalnızlaşıyor.
Dolayısıyla Asselborn sunduğu çözüm önerisinde de haklı değil. Korkuları yersiz diye geçiştirip değerlere atıfta bulunarak Avrupa’daki çözünmenin önüne geçilemez. Bunun tek yolu, AB’nin kitlelerin akınını radikal bir şekilde frenlemesidir. Ama Asselborn bunu görmek istemiyor.
Tusk: Korkular besleniyor
Avrupa’yı tehlikeye atan tam da bu. Etik açıdan güzel ve doğru birşeymiş gibi gösterilen tolerans. Aşırı sağcı partiler bu sayede her seçimde oylarını artırıyor. Pek çok hükümet yeniden sınır kontrollerine başlama, hatta dikenli teller örme gibi önlemlerle kendi derdine çare bulmak zorunda kalıyor.
AB Konseyi Başkanı Donald Tusk daha ileri görüşlü. Normalde geride durmayı tercih eden Polonyalı devlet adamı, AB’nin şu anki durumu ile ilgili şunu söylüyor: Dış sınırları olmayan bir Avrupa, korkunun beslendiği bir zemin haline geliyor. Sorun işte tam olarak bu!
Dağıtımda fiyasko
Bu nedenle sığınmacıların AB içinde dağıtılması konusunda büyük fiyasko yaşandı. Engelsiz bir şekilde akının devam etmesi durumunda sabit bir dağıtım mekanizması, giderek daha da fazlalarının gelmesi için garanti olacaktır. Vatandaşlar sığınmacı akınını farklı bir şekilde yönlendiren değil, hep birlikte bu akını frenleyecek bir Avrupa beklentisi içinde.
Bunun sonucu pek hoş olmasa da gerekli. Avrupa’nın birlikteliğini kurtarmak isteyen, AB’nin göç üzerindeki kontrolü geri kazanmasını sağlamak zorunda. Bu, sığınmacıların artık kabul edilmemesi anlamına gelmiyor. Ama belirgin bir sınırlama kesinlikle gerekli.
© Deutsche Welle Türkçe
Christoph Hasselbach