1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

"Yalan haber yerine gerçekler için DW’ye ihtiyacımız var"

20 Nisan 2018

Alman parlamentosu, Almanya için Alternatif (AfD) partisinin Deutsche Welle (DW) ile ilgili yasa teklifini tartıştı. DW, meclisteki tüm diğer partilerden övgü alırken sağ popülistlerin yasal değişiklik talebi reddedildi.

https://p.dw.com/p/2wQa3
Fotoğraf: Imago/A. Prost

Sağ popülist Almanya için Alternatif (AfD) partisi, Almanya’nın uluslararası yayın kuruluşu olan Deutsche Welle’nin yasal temelini değiştirme amacıyla Federal Meclis'e bir kanun teklifi sundu. Teklifi sunan AfD milletvekili Thomas Ehrhorn oturumda ilk kürsüye çıkan konuşmacı oldu. "Egemen siyasi sınıfın elindeki propaganda medyasından" bahseden Ehrhorn, medyanın zaman zaman vatandaşlar üzerinde "bir egemenlik aracı" hâline geldiğini söyledi.

Tüm rejimlerin "olabildiğince geniş bir denetime sahip olma çabası güttüğünü" belirten Ehrhorn, Deutsche Welle Genel Müdürü Peter Limbourg'un yayın kuruluşunun aktarmak istediği değerler arasında öncelikle "hoşgörüyü" öne çıkardığını belirtti. Ehrhorn, bu durumda "Ortaçağ'daki dini tasavvurlardan toplumsal cinsiyet çılgınlığına her şeyi hoş görmenin" ya da "çok kültürlülük hikâyeleri" anlatmanın söz konusu olduğunu belirtti.

Deutsche Welle "hiç olmadığı kadar önemli"

Meclisteki diğer tüm partilerin milletvekilleri bu bakış açısını kararlı bir biçimde reddederek sık sık yalan haberlerin dünya genelinde siyaseti etkilediği bu dönemde Deutsche Welle'nin önemine dikkat çektiler. Hrıstiyan Demokrat Birlik (CDU) milletvekili Elisabeth Motschmann, AfD'nin "ifade ve basın özgürlüğünün muhafızıymış" gibi ortaya çıkmasının "bayat bir şaka" olduğunu söyledi. Deutsche Welle'ye yaptığı "gerçekten önemli iş" nedeniyle teşekkür eden Motschmann, kanalın "özgürlükçü demokrasi değerlerini" taşıdığını ve "huzursuz hâle gelen dünyada hiç olmadığı kadar önemli olduğunu" söyledi.

AfD milletvekili Thomas Ehrhorn
AfD milletvekili Thomas EhrhornFotoğraf: picture-alliance/dpa/W. Kumm

Motschmann, konuşmasında tüm dünyada basın özgürlüğüne getirilen kısıtlamalara dikkat çekti. Dünyada insanların sadece yüzde 13'ünün "özgür basından faydalanabildiğini" belirten Motschmann Çin, Rusya ve İran gibi otoriter ülkelerin kendi uluslararası yayın kuruluşlarını güçlendirdiğine dikkat çekti. Motschmann Alman Federal Meclisi'nin "Deutsche Welle'yi daha da güçlendirmesi" ve ayrılan bütçeyi artırması açısından bunun iyi bir sebep oluşturduğunu söyledi. Hrıstiyan demokrat siyasetçi, Deutsche Welle’nin geride bıraktığı son beş yılı "çok iyi bir rotada seyreden bir başarı hikâyesi" olarak tanımladı. Deutsche Welle'nin tüm dünyada haftalık kullanıcı sayısının 101 milyondan 157 milyona yükseldiğini vurgulayan Motschmann, kuruluşun yayın yaptığı 30 dilden 27'sinde "uluslararası yayın kuruluşları arasında ilk üçe" girdiğini ifade etti.

"Hoşgörüyü güçlendirmek"

Hür Demokrat Parti (FDP) milletvekili Thomas Hacker de Deutsche Welle'nin "özgürlük, demokrasi ve hukuk devleti" için gösterdiği çaba ve girişimin altını çizdi. Federal Meclis’in burs programı kapsamında kendi bürosunda çalışan genç bir misafirinden söz eden Hacker, 142 ülkeden gençlerin milletvekili bürolarında çalıştığını belirtti. Hacker, "Stajyerim Karadağ'dan. Almanya hakkında haftalık olarak Deutsche Welle üzerinden bilgi sahibi oluyor" dedi. Kanalın Arapça yayınlarına da dikkat çeken Hacker; Amman, Rabat ya da Beyrut gibi kentlerde siyasete ilgi duyan bir insanın DW üzerinden bilgiye ulaştığını belirtti.

Deutsche Welle'nin Shabab Talk adlı açık oturum programına değinen Hacker, kanalın düşünce çeşitliliği açısından önemli olduğunu ve cinsel tacize dikkat çeken MeToo (Ben de) benzeri tartışmaları Arapça konuşulan coğrafyaya taşıdığını söyledi. Hacker, "Bu tarz programlar diğer hayat biçimlerine karşı hoşgörüyü güçlendiriyor" dedi. "Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın basın ve ifade özgürlüğünü ayaklar altına aldığını" söyleyen FDP milletvekili Hacker, Deutsche Welle'nin Türkçe bir televizyon kanalı kurma projesini desteklediğini söyledi.

Sosyal Demokrat Partili (SDP) milletvekili Martin Rabanus da "Yalan haberlere karşı gerçekler, DW’nin doğrultusu bu" diye konuştu. Rabanus, Deutsche Welle'nin okur ya da izleyicilerinin yüzde 96’sı açısından oldukça yüksek bir güvenilirliğe sahip olduğunu kaydetti. Sosyal demokrat siyasetçi kendi gruplarının Deutsche Welle'yi daha da güçlendirmeyi, Fransa ve İngiltere'nin uluslararası yayın kuruluşlarıyla aynı hizaya getirmeyi savunduğunu söyledi. Rabanus, "Kendimiz için küresel bir medya kuruluşu istiyoruz. Ve bu medya kuruluşu yalan haberler yerine gerçekleri yayınlamalı, bağımsız, yenilikçi, değerlere bağlı ve kalbe sahip olmalı" diye konuştu.

"Demokratik Almanya’nın güçlü sesi"

Sol Partiden Doris Achelwilm ise konuşmasında Almanya'daki yabancı kökenli insanlarla yaptığı sohbetlere değindi. "Onlar için bu kanal maddi bilgiye ulaşmak için vazgeçilmez bir kaynak" diyen Achelwilm, fraksiyonlarının DW yayınlarının artırılması önerisini desteklediğini aksi hâlde kanalın yapabileceklerinin gerisinde kalacağını söyledi. Deutsche Welle Yasası’nda yine de değişiklik ihtiyacı olduğunu belirten Achelwilm, idare kurulunun "şu anda bir erkekler kulübü" olduğunu ve kurula bir kadın kotası konması gerektiğini belirtti. Achelwilm ayrıca serbest çalışanlar için daha fazla sabit kadro açılmasını savundu.

Yeşiller Partisi'nden Margit Stumpp, Deutsche Welle'nin üstlendiği "demokratik ve özgürlükçü Almanya’nın güçlü sesi olma" görevine uygun olduğunu söyledi. Stumpp, AfD'nin dile getirdiği çekincelerin ise "Deutsche Welle için birer iltifat" olduğunu belirtti. Stumpp, "Propangadanın, yalan haberlerin, kışkırtmanın" yayıldığı koşullarda "demokratik Almanya’nın sesi olarak Deutsche Welle'nin güçlendirilmesi" gerektiğini söyledi.

Deutsche Welle Genel Müdürü Peter Limbourg
Deutsche Welle Genel Müdürü Peter LimbourgFotoğraf: picture-alliance/dpa/W. Kumm

Hrıstiyan Sosyal Birlik (CSU) partili milletvekili Michael Frieser de Deutsche Welle'nin "hakikatin tersine çevrilmesi ve yanlış iddialar dalgası karşısında" bir parça bağımsız bilgi sunduğunu belirtti. SPD milletvekili Helge Lindh de "Deutsche Welle heyecan uyandırıcı, uyarıcı, alışılmadık bir şey yapıyor. O da ciddi, özgür, bağımsız gazetecilik" diye konuştu.

AfD'nin yasa teklifi

AfD'nin yasa teklifi Deutsche Welle'nin denetleme kurulunun üyelerinin belirlenmesinde bir değişiklik içeriyor. Teklif 17 üyeden oluşan kurulda üç üye ile temsil edilen federal hükümetin kurulda bundan böyle temsil edilmemesini öngörüyor. Buna karşılık iki üye ile temsil edilen federal meclisin üç üye ile temsil edilmesi isteniyor. AfD teklifine gerekçe olarak Federal Anayasa Mahkemesi'nin harçlarla finanse edilen kamu yayın kuruluşlarıyla ilgili 2014 yılında aldığı kararı gösterdi. Genel müdürlüklerde ve denetleme kurullarında "yanlış gelişme ve yanlış görevlendirme" olduğunu söyleyen AfD milletvekili Ehrhorn, "Bunu orta vadede tüm düzeylerde değiştireceğiz. Bu durum bizi üzmektedir" diye konuştu.

Yasa teklifine karşı çıkan milletvekilleri AfD'nin sunduğu yasal gerekçeye de karşı çıktı. CDU milletvekili Motschmann, Deutsche Welle'nin harçlar değil vergilerle finanse edildiğine ve Almanya'ya değil yurt dışına yayın yaptığına dikkat çekti. SPD milletvekili Rabanus ise yasa teklifini "Truva Atı" olarak tanımlayarak bunun sağ popülizm olduğunu ifade etti.

Federal Meclis Genel Kurulu, AfD'nin yasa teklifini istişarelerde bulunulmak üzere meclis komisyonlarına havale etti. Bu konuda yetkili olan kurul olan Meclis Kültür Komisyonu'nda konunun tekrar gündeme gelmesi mümkün.

Deutsche Welle Genel Müdürü Limbourg ve Program Direktörü Gerda Meuer yaklaşık 50 dakika süren oturumu Federal Meclis'in misafir tribününden izledi. Limbourg oturum sonrasında yaptığı açıklamada, "Hemen hemen tüm fraksiyonlardan gelen büyük destekten dolayı memnunuz" dedi. Basın ve ifade özgürlüğünün günümüzde tüm dünyada ne kadar önemli olduğunun konuşmalara yansıdığını belirten Limbourg, bu özgürlüklerin yayın kuruluşunun faaliyetinin temel unsurları olduğunu belirtti. 

Christoph Strack

© Deutsche Welle Türkçe