Venezuela neden krize sürüklendi?
21 Şubat 2019Deutsche Welle: Venezuela'daki felaketin sorumlusu petrol mü? ‘21. Yüzyılda Venezuela Sosyalizmi – Hugo Chavez'in Bolivar Devriminin Yükselişi ve Çöküşü' adlı kitabınızda OPEC'in kurucularından Pablo Perez Alfonso'yu zikrediyorsunuz. Alfonso ‘Şeytanın dışkısında boğuluyoruz' derken petrolü kast ediyor. Ona hak veriyor musunuz?
Stefan Peters: Aslında suç muhtemelen petrolde değil. Petrol zenginliğini insanlar ve toplumlar değerlendirir. Petrol değil petrolden elde edilen gelirin nasıl kullanıldığı önemlidir. Çoğu zaman söylendiği gibi lanet ya da bereketten değil, petrol gelirlerinin paylaşımından hangi sosyal grupların yararlandığından, hangilerinin ise zararlı çıktığından söz etmek daha doğru olur.
Kazanan ve kaybeden olduğunu söylüyorsunuz. Yoksul halk kesimlerinin petrol gelirlerinden pay alması neden kötü olsun?
Tabii ki kötü değil. Aksine Venezuela ya da Sahra altı gibi ülkeler için gerekli de. Söz konusu ülkelerin muazzam sosyal sorunlarına çözüm bulunması şart. Asıl şunu sormalıyız: ‘Petrol gelirlerinden Venezuela'da gerçekten ilk planda yoksul kesimler mi yararlanıyor?' Aynı zamanda ‘sınırlı sayıdaki ham madde kaynaklarına ekonomik bakımdan bağımlılığın doğru olup olmadığı' da sorulmalı.
Venezuela'nın petrol gelirlerinden yoksulların değil, sınırlı bir elit zümrenin kârlı çıktığını söyleyebilir miyiz?
Bunu söyleyecek kadar iddialı olamam. Petrol fiyatlarının arttığı 2003 yılından bu yana Hugo Chavez'in gelir fazlasından sosyal yardım programları ve teşvikler yoluyla yoksulları yararlandırdığı inkâr edilemez. Tabii bundan geniş orta kesim ile dar elit zümre de yararlandı. Ben buna ‘asansör etkisi' diyorum. Toplum bir bütün halinde yükseliyor ama toplumun yapısında değişme olmuyor. Asansör sadece çıkmaz, iner de. Şimdi Venezuela'da hüküm süren kriz gibi bir durum ortaya çıktığında da en çok asansörden inme imkânı olmayan yoksullar kaybeder.
Asansör örneğinde biraz duralım. Petrol fiyatları gerilediği için mi asansör inmeye başladı?
Tam öyle oldu. Petrolün ucuzlaması diğer ihracatçı ülkeleri de krize sürükledi. Fark Venezuela'da üretimin de önemli oranda gerilemesinde yatıyor. Başka ekonomik payandası olmayan bir ülkenin petrol ucuzlarken üretim ve ihracat gelirleri düşüyor ve alternatif ihraç malları da bulunmuyorsa muazzam bir problemle karşılaşması kaçınılmazdır. Buna bir de petrol gelirlerinin kısmen karanlık kanallarda kaybolduğu yolsuzluğu da eklemek gerekir.
Biraz geriye gidelim. Hugo Chavez'in danışmanı olsanız ona ne tavsiye ederdiniz?
Önemli olan ülke ekonomisini çeşitlendirmektir. Chavez gerçekten reformlar yaptı. Küçük işletmeler ile tarımcılığı teşvik edip toprak reformu yaptı. Ama işletmeler verimliliği arttırmaya özendirilmediği için reformlar bekleneni vermedi. Verimlilik artışı en önemli faktörlerden biridir. Kendine sosyalistliği yakıştıran bir hükümetten vergi politikasını biraz daha artan oranlı hale getirmesi beklenir. Amma bu yapılmadı. Ülke ekonomisine çeşitlilik kazandırıp yeni branşları güçlendirme yoluna da gidilmedi. Petrolden bol para kazanıldığı için bütün bunlara gerek duyulmadı.
Öyleyse, Hugo Chavez'in sürdürülebilir ekonomik politikalar uygulamadığı söylenebilir mi?
Evet, söylenebilir. Ancak bu konu 1936'dan beri tartışılıyor. ‘Petrol eken kalkınma biçer' deniyordu. Venezuela ne denediyse bunu başaramadı. Sistemin işlememesinden sadece Hugo Chavez ve Nicolas Maduro sorumlu tutulamaz. Onlardan önceki devlet başkanları da başaramadılar. Petrol ihraç eden Arap devletleri bile tek taraflı petrol bağımlılığından kurtulmanın yollarını arıyor. Ama o ülkeler de başaramıyorlar ve iddia ediyorum ki başaramayacaklar. Öyle olunca bunun nedenini sormak gerekiyor. Bana sorarsanız, petrolde o kadar para var ki, sıkıntı verici reformlara ve petrol gelirleri bağımlılığından kurtulma arayışına gerek kalmıyor.
Kitabınızda Bolivar Devriminin başarısızlığa uğradığı sonucuna varıyorsunuz...
Ekonomik bakımdan başarısız olmuştur. Ekonomik temelden yoksun olan Venezuela petrol gelirlerine hiç şimdiki gibi muhtaç duruma düşmemişti. Sosyal manzara hiç iyi değil. Geçici başarılara devamlılık kazandırılamadı. Yolsuzlukla mücadele, kayırıcılığın önlenmesi ve doğrudan demokrasiye geçiş gibi siyasi hedeflere de ulaşılamadı. Hükümetteki otoriterlik eğilimi güçlendi. Ekolojik sosyalizm vaatleri yerine getirilmedi. Küba yüzölçümüne eşit genişlikteki bir bölgede yapılan madencilikte sosyal ve ekolojik öncelikler unutuldu. Yabancı şirketlere muhtemelen hiçbir neo liberal hükümetin göze alamayacağı yatırım şartları koşuldu.
Muazzam petrol rezervi barındıran Venezuela'nın ilerde yeniden zengin bir ülke olabileceğine ihtimal veriyor musunuz? Veriyorsanız sizce bu ne kadar zaman alır?
Yine asansör örneğine dönelim. Asansör herhangi bir zamanda yeniden yükselmeye başlar. Güçlü büyüme ile derin krizler arasındaki bu periyodik iniş çıkışlar petrol ihraç eden ülkelerin tipik özelliğidir. Ancak Venezuela hiç şimdiki kadar derin bir krize sürüklenmemişti. Ülkenin ne zaman belini doğrultacağını kestirmek son derece zor. Hükümetin değişmesinin toparlanmayı hızlandıracağını da sanmıyorum. Kaldı ki Guaido ve muhalefet de nihayetinde krize yatkın ekonomik sistemi muhafaza etmek istiyor. Petrolcülüğü özel şirketlere daha fazla açmayı planlıyorlar ama başta petrol olmak üzere sırtını ham maddelere dayama düşüncesinden onlar da vazgeçmiyor.
Venezuela için çıkış yolu ne olabilir?
Dediğim gibi, önce sadece hammadde gelirlerinden beslenmeyen ekonomik modelin ne olabileceğini ve ekonominin tabanının nasıl genişletilebileceğini oturup tartışmaları gerekir. Tabii bu hemen olmaz. Ancak bu bağımlılıktan nasıl kurtulabileceğinin konuşulması şarttır. Sadece Venezuela'da değil, petrolden geçinen diğer ülkelerde de.
Profesör Stefan Peters, bir yıldır Bogota'daki Alman – Kolombiya barış enstitüsü CAPAZ'ın başkanlığını yapıyor ve ‘21. Yüzyılda Venezuela Sosyalizmi – Hugo Chavez'in Bolivar Devriminin Yükselişi ve Çöküşü' adlı kitabın yazarı.
Oliver Pieper
© Deutsche Welle Türkçe