Türkiye'nin rotası değişiyor mu?
28 Mart 2012Geçtiğimiz yıl Tunus’ta başlayan ve domino etkisiyle bölgenin diğer ülkelerini de saran isyanların son durağı olan Suriye’de, tansiyonu giderek artan çatışmalar, yalnızca siyasi değil, ekonomik ve ticari ilişkilerde de gerginliğe neden oluyor. Ayaklanmalardan önceki süreçte, Suriye, Ankara için ekonomik açıdan Ortadoğu’ya açılan bir kapı konumundaydı. Lübnan, Ürdün, Türkiye ve Suriye arasında “Şamgen” ya da “Levant Dörtlüsü” adı altında bir gümrük birliği kurulması gündemdeydi. Ancak bir süre önce Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Güney Kore’de açıkladığı Şam’daki Türkiye Büyükelçiliği faaliyetinin durdurulması kararı, Suriye’ye müdahalenin bir göstergesi olarak algılandı.
Euro bölgesindeki krizin derinleşmesinden sonra Türk ihracatı için daha önemli bir pazar haline gelen Ortadoğu’da gelişen ticari ilişkiler üzerinde de tehlikeler belirdi. Özellikle Suriye’de iç çatışmaların şiddetinin giderek tırmanmasıyla ticaret durma noktasına geldi.
Ekonomi Bakanlığı’nın verilerine göre Türkiye’nin Suriye’ye ihracatında 2011 yılında bir yıl öncesine göre 1 milyar 845 milyon dolardan 1 milyar 611 dolara gerileyerek yüzde 13 düşüş yaşandı. İthalattaki düşüş ise 663 milyon dolardan 524 milyon dolara gerileyerek yüzde 20’nin üzerinde düşüş görüldü. Geçen yıl genelindeki düşüş sonrası 2012 başından bu yana da Suriye ile ticaret gerilemeye devam etti. Yılın ilk ayında ihracatta 108 milyon dolardan 68 milyon dolara, ithalatta da 31 milyon dolardan 8 milyon dolara geriledi. Aylık bazda ihracattaki düşüş yüzde 37’yi bulurken, ithalattaki gerileme yüzde 62’lere geldi.
Rota Afrika ülkelerine çevrildi
Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı konuyla ilgili olarak, “Suriye ile aramızda olan kapılardan, sadece ihracat ve ithalat ürünlerimizin taşınması değil, transit olarak gerçekleştirilen ticari faaliyetlerin seviyesi de düşmüş olmakla birlikte, rölanti seviyesinde devam ediyor” bilgisini veriyor. Gaziantep Ticaret Odası Başkanı Mehmet Aslan ise Suriye’ye yapılacak bir müdahaleden en fazla zararı Türkiye’nin göreceği uyarısında bulunuyor.
Hür Sanayiciler ve İşadamları Derneği (HÜRSİAD) Başkanı Yusuf Sarıcı’ya göre ise Suriye’de yaşanan olaylar ile İran ve Amerika arasındaki sorunların yarattığı tedirginlik Türkiye’yi tedirgin ediyor. Sarıcı, “Bölgede yaşanan sıkıntılar nedeniyle yeni pazar arayışına başladık. Rotamızı Afrika ülkelerine çevirdik” diyor.
İran ile ticarette ABD gölgesi
Öte yandan özellikle nükleer programıyla dünya gündeminden düşmeyen İran’la son yıllarda ivmelenen ticaret, ABD’nin artan yaptırımları ile sekteye uğruyor. 2011’de ülkeyle 16 milyar dolara ulaşan ticaret rakamlarının 5 yıl içinde 30 milyar dolara ulaşması bekleniyordu. Ancak gerek yetkililere, gerekse ülkeyle ticaret yapan şirketlere göre başta para transferi olmak üzere yaşanan sorunlar, bu hedefi ciddi tehlikeye sokuyor.
Risk Analiz ve Değerlendirme Yönetmeni Ali Kemal Yıldırım ve Tahir Cem Berik’in konuyla ilgili hazırladıkları detaylı rapora göre İran’a yönelik yaptırımlar derinleşerek devam ederken, İran’a uygulanan yaptırımların etkisizliğini öne sürerek savaşın kaçınılmaz olduğunu düşünenlerin sayısı da gün geçtikçe artıyor.
AB, Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulu’nun İran’a ilişkin yaptırım kararlarını kendi mevzuatına uyumlu hale getirerek uygulamaya başladı. Bu ülkeye en geniş yaptırım uygulayan ABD ise son olarak tarihinde olmadığı kadar kararlı bir tutumla 31 Aralık 2011’de bir yasa çıkardı. Yasa ile İran finansal sistemini, İran Merkez Bankası’nı ve İran petrol ticaretini de konu alan yeni yaptırımlar uygulamaya koydu.
Ayrıca uluslararası bankacılık işlemlerinde aracılık eden Belçika merkezli kilit kuruluş SWIFT’in yaptırım uygulanan İran banka ve finans kuruluşlarına hizmet vermeyi kesmesi İran finansal sistemini uluslararası sistemle bağlantısını koparacak önemli bir gelişme olarak değerlendiriliyor.
Öte yandan ABD’nin İran’a yönelik yaptırımlarında Türkiye’nin aleyhine çifte standart uygulamaya başlaması tepki alıyor. Japonya ve on Avrupa Birliği ülkesine İran’dan petrol alımlarını azalttıkları gerekçesiyle finansal yaptırımlardan muafiyet kararı alan ABD, Türkiye, Çin, Hindistan ve Güney Kore’yi muafiyet dışı bıraktı.
Şirketler dertli
2011’de Türkiye İran ticari ilişkilerinde önemli artış yaşanmıştı. 2010 yılında 10,7 milyar dolar civarında olan iki ülke arasındaki ticaret hacmi 2011’de 16 milyar dolara ulaştı. 2010’da 3 milyar dolar olan İran’a yapılan ihracat ise 2011’de 3,6 milyar dolara ulaştı. 2000 yılında ihracat rakamı ise sadece 236 milyon dolardı.
Bununla birlikte İran ile Türkiye arasındaki ticaret hacminde 5 yıl içinde 30 milyar dolar rakamı hedefleniyor. Ancak son dönemde yoğunlaşan sorunlar, özellikle Türkiye’nin İran’dan tedarik edeceği petrol ve doğal gaz alımlarının önümüzdeki günlerde daha da önemli bir sorun olarak beliriyor.
Forum Fuarcılık ve Geliştirme Yönetim Kurulu Başkanı Bilgin Aygül, uygulanan ciddi yaptırımlara rağmen Türkiye ile İran arasında son yıllardaki artışa dikkat çekerek, “İran Türkiye için, Türkiye İran için doğuya ve batıya geçiş noktaları. İran’ın etkin olduğu doğusundaki ülkelerde, özellikle Afganistan Pakistan gibi ülkelerde Türkiye’nin de etkin ilişkiler kurması olası” diyor.
Para transferi ana sorun
Beş yıldır İran’da kurdukları İran ortaklı şirket üzerinden bu ülkede ticaret yapan Sarar’ın ev tekstili markası SarEV’in Genel Müdürü Erdal Deniz ise son bir yıla kadar oldukça gelişen bir pazar olduğunu belirterek, yaşadıkları en önemli sorunu şöyle anlatıyor: “Satışın gerçekleşmesi, dağıtımı, tahsilat gibi konularda sorun yaşamıyorduk. Ancak son bir yıl içinde finansal yönden ciddi sıkıntılar var. Dolar bazlı çalışıyorduk, özellikle paranın transferleri konusunda sıkıntıları tavan yapmış durumda” Deniz, ayrıca son üç buçuk aydır para transfer edemediklerini, ihracatın durduğunu ve şu anda para transferi konusunun en öne çıkan sorun olduğunun altını çiziyor.
İran’la ticaret yapan şirketlerden Gübretaş’ın eski Genel Müdürü Mehmet Koca da “2023’teki ticaret hedefine bölge ülkelerini göz ardı ederek ulaşamayız” diyor.
Konuyla ilgili olarak Türk İran İş Konseyi ise İran ile ticarette yaşanan ana sıkıntıları şöyle sıralıyor: “İki ülke arasında kademeli olarak düşürülmesi üzerinde anlaşılmış bulunan gümrük oranlarının hala çok yüksek olması sorun teşkil etmektedir. Ayrıca ulaşım konusunda yaşanan sıkıntıların başında İran’ın Türk araçlarına verilen yakıtın fiyatına akaryakıt fiyat farkı adı altında alınan ücretlere zam yapması ve yol vergisi gelmektedir”
Afrika ile ticaret gelişiyor
Bu tehlikelere karşın bölgede siyasi anlamda etkinliğini artırmaya çalışan Türkiye için Kuzey Afrika ülkeleri önemli birer ticari partner. Gerek bölge ülkelerinden Türkiye’ye yapılan yatırımlar, gerekse Türk şirketlerinin Kuzey Afrika bölgesindeki yatırımları, bu bölgede kalıcı adımlara hazırlandığına işaret ediyor. Hatta Ekonomi Bakanlığı bir süre önce ihracatçının elinden tutan ticari müşavirlikler ve ataşeliklerin sayısını daha da artırmak için kolları sıvadı. Türkiye’nin yurtdışı yapılanmasıyla bünyesine yeni merkezle ekleyen bakanlık, sadece bu yıl 23 ülkede ataşelik açmak üzere de çalışmalara başladı. Türkiye ihracatının önümüzdeki dönemde rotasını belirleyecek yeni ataşeliklerin 10’u Afrika kıtasında yer alıyor.
Son 10 yıldır Arap ülkeleriyle Türkiye arasında artan ticareti rakamlarda da açıkça görülüyor. Türkiye’nin 2000 yılında 6.5 milyar dolar olan Arap ülkeleriyle toplam ticareti 2011 yılına gelindiğinde 35 milyar dolara yaklaştı. Bu ivme sadece ticarette değil, turistik ziyaretlerde de kendini gösterdi. Kültür ve Turizm Bakanlığı verilerine göre 2009 yılında Türkiye’ye 912 bin Arap turist gelirken, Mavi Marmara olayı, Erdoğan’ın bölgede artan popülaritesi ve Türk dizilerinin etkisiyle 2011 sonunda bu rakam 1 milyon 400 bine ulaştı. Ayrıca Ekonomi Bakanlığı Sözleşmelerden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Müge Varol’un verdiği bilgilere göre dünya genelinde 205 milyar dolarlık iş yapan Türk müteahhitler, sadece Arap ülkelerinde 84 milyar dolarlık 1979 projeyi tamamladı.
Kriz yılı olmasına rağmen 2011’in ilk 11 ayına ait veriler bölgedeki 10 ülkeye yapılan ihracatın yükseldiğini, 7 ülkede ise dramatik olmayan düşüşler yaşandığını ortaya koyuyor. Buna göre Fas, Irak, İran, Katar, Lübnan, Mısır, Suudi Arabistan, Tunus, Umman ve Birleşik Arap Emirlikleri’ne ihracat arttı.
Türkiye için Almanya’dan sonra ikinci büyük ihracat pazarı olan Irak’a 2011’de toplam ihracatta yüzde 6'lık payla 8.2 milyar dolarlık ihracat gerçekleşti. İhracatçılar, Türkiye’nin Suriye olan ticari ilişkileri yavaşlasa bile bu açığın Irak ile kapatılabileceğini düşünüyor. Özellikle otomotiv ve tekstil ürünleri en önemli kalemlerden biri olan ülkeyle, bu yılın ilk iki ayında da ticaretin hız kesmediği görülüyor. Bir süre önce bölgede petrol devi şirketlerin çekişmesi gündeme gelmiş, Genel Enerji bölgeye yönelik yeni yatırım planlarını açıklamıştı. 2012 yılında özellikle bu alana dönük yatırımlar için şantiye kurulumu, alt yapı çalışmalarının önemli iş fırsatları yaratacağını ifade eden DEİK Irak İş Konseyi Başkanı Ercüment Aksoy’a göre ise bu sayede 1 milyar dolarlık bir fırsat yaratılacak.
© Deutsche Welle Türkçe
Kıvanç Özvardar Gülaslan-İstanbul
Editör: Başak Özay