Türkiye’de aşılama planı yavaş mı işliyor?
26 Ocak 2021Sağlık Bakanlığı’na ait Covid-19 Aşısı Bilgilendirme Platformu’na göre bugün Türkiye genelinde aşı olanların sayısı 1 milyon 400 bini geçiyor. Dün açıklanmaya başlanan iller bazında aşılama rakamlarına göre ise İstanbul yaklaşık 250 bin ile aşılamanın en çok yapıldığı il oldu.
Çinli Sinovac firmasınca üretilen CoronaVac aşısının temini için anlaşma yapan Türkiye, bu yıl içinde temin edilecek toplam 50 milyon doz aşının ilk sevkiyatını oluşturan 3 milyon doz aşıyı 30 Aralık’ta teslim aldı.
Aşı, 14 Ocak'tan itibaren de sırasıyla sağlık çalışanlarına, huzurevleri ve bakım evlerinde kalanlarla onların bakımından sorumlu kişilere, 85 yaş ve üzerindeki vatandaşlara, eczacılara uygulanmaya başlandı.
10 milyon dozluk ikinci sevkiyatın 6,5 milyonu ise dün Türkiye’ye geldi. Bu aşıların da 30 Aralık’ta gelenler gibi analiz edileceği belirtildi. Analiz için en az 14 gün süre gerekiyor.
60 milyon kişi aşılanmalı
Türk Tabipleri Birliği (TTB), Türkiye’de toplumsal bağışıklığı sağlayabilmek için en geç 6 ay içinde en az 60 milyon kişiye aşının uygulanması gerektiğine dikkat çekiyor. Bunun için en az 120 milyon doz aşı gerekiyor.
DW Türkçe’ye konuşan TTB Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı, Türkiye’de Covid-19 ile ilgili sürecin başından beri şeffaflık konusunda eksiklikler olduğunu belirtiyor. Aşılama konusunda da benzer bir sürecin yaşandığını dile getiren Fincancı, tam olarak hangi hızda ve ne kadar miktarda bir aşı geleceğinin hala açıklanmadığını vurguluyor.
Türkiye’de aşılamanın da yavaşladığına dikkat çeken Fincancı, "Şu an itibariyle 10 milyona dahi ulaşmamış bir rakamdan söz ediyoruz. Ve tabi bunun ötesinde aşılama hızı önem taşıyor. Başlangıç aşamasında sağlık çalışanları arasında günlük 200-250 bin aşılamayla başlayan süreç 100 binler civarında seyrediyor" diyor.
"Günde 100 bin doz yetersiz"
Şebnem Korur Fincancı, nüfus yoğunluklarıyla bağlantılı olarak ilerleyen dönemde bu rakamın daha da düşebileceğine dikkat çekiyor. Fincancı’ya göre günde 100 bin aşılama yapıldığı taktirde üç ayda ancak 10 milyon kişi aşılanabilir. Bu da toplumsal bağışıklık için yeterli değil.
DW Türkçe’ye konuşan Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Murat Akova’ya göre ise aşılamanın sağlık personeliyle başlaması ilk başta daha hızlı olmasında etkili oldu. Akova, "Sağlık personeli dışına çıkıldığı zaman, özellikle belli yaş gruplarının üzerinde bunun yavaşlaması bir miktar da doğal. Çünkü bu yaş grubundaki insanların pek çoğu aslında evden dışarıya çıkmaya da korkan ya da dışarıya gitmede zorlukları olan kişiler" diye konuşuyor.
"İkinci doz aşılara sıra gelecek"
Aşılama hızının eldeki aşı stokuyla da doğru orantılı olacağını vurgulayan Akova, dün gelen 6,5 milyon doz aşının analizi için de 14 gün süre gerektiğine dikkat çekiyor. Akova, "Bu arada da eldeki kalan 1,5 milyon dozun herhalde kullanılması durumu söz konusu olacak. Bilemiyorum, Sağlık Bakanlığı belki bu yönde planlama yapmış olabilir. Çünkü bir yandan da tabi ilk aşıladıklarımızın bir ay sonra ikinci doz aşıları gelecek" diyor.
Aşı tedariki konusunda ise halen belirsizlikler bulunuyor. Sağlık Bakanlığı Çin’den 50 milyon doz aşı siparişi vermişti. Ancak henüz 9,5 milyon doz aşı Türkiye’ye ulaşırken Bakanlık, kalan 40,5 milyon doz aşının teslimatıyla ilgili bir takvim açıklamadı.
Akova’ya göre eldeki 50 milyon doz Çin aşısıyla da Türkiye’de toplumsal bağışıklığı sağlamak mümkün görünmüyor. Bunun için en az 70-80 milyon doz daha aşıya ihtiyaç olduğunu vurgulayan Akova, bunun da planlanması gerektiğine dikkat çekiyor.
BioNTech ile anlaşma olur mu?
Rusya’da üretilen aşıyla ilgili birtakım anlaşmaların yapıldığından, bu aşının Türkiye’de de üretilebileceğinden söz edildiğini ifade eden Akova’ya göre BioNTech ve Moderna aşılarıyla ilgili ise herhangi bir anlaşma kısa vadede mümkün gözükmüyor.
Murat Akova "Her iki aşı da biliyorsunuz üretimiyle ilgili sıkıntılarla karşı karşıyalar şu anda. Pfizer, BioNTech aşısının Avrupa’ya sevkiyatını bir şekilde yavaşlatmış bazı ülkelere durdurmuş vaziyette. Son gelişmeler orada da birtakım gecikmelerin yaşandığını söylüyor. Şimdi hali hazırda bir gecikme varken o firmalarla anlaşma yapıp kısa sürede Türkiye’ye aşı getirmek pek mümkünmüş gibi gözükmüyor. Gelse de zaten kısıtlı sayıda gelmesi söz konusu" diye konuşuyor.
"Süreç şeffaf yürütülmeli"
Fincancı ise toplumsal bağışıklığı sağlayabilmek için aşılama programının şeffaf yönetilmesi ve sahaya hakim olan Türk Tabipleri Birliği’nin sürece dahil edilmesi gerektiğini vurguluyor.
Aile hekimliklerinin aşılamanın temel adresi olması gerektiğini belirten Fincancı, "Ama aile hekimleri özelleştirilmiş bir sistemde yaşıyoruz. Kendi olanaklarıyla bir yardımcı sağlık çalışanı çalıştırabiliyorlar. Her üç aile hekimine bir hemşire ataması yapılması gerekirken Sağlık Bakanlığı tarafından bu desteğin verilmediğini biliyoruz. Şimdi hemşire desteğinin verileceğine dair bir açıklama da yapılmış durumda. Ama bunları hep dolaylı yoldan öğreniyoruz. Asıl olarak sahayla ilgili bilgileri ortaklaştırmak ve bunun üzerinden çözümleri birlikte üretmek önem taşırdı. Ancak Sağlık Bakanlığı sanki TTB yokmuş gibi davranıyor" diye konuşuyor.
CoronaVac aşısının neden seçildiğine ilişkin de belirsizlikler olduğuna değinen Fincancı, aşıya üçüncü faz çalışmaları henüz tamamlanmadan hangi verilere dayanılarak acil kullanım onayı verildiği ile ilgili de şeffaflık olmadığını söylüyor. TTB olarak elde ettikleri sınırlı verilerle aşının yan etkisinin olmadığını yani güvenli olduğunu, diğer yandan da ağır hastalıktan neredeyse yüzde 100 oranda koruduğunu gözlemlediklerini sözlerine ekliyor.
"Bu bir erken aşı programı değil"
Son dönemde, gönüllü oldukları faz 3 çalışmasında kodların kırılmamış olmasına ilişkin toplumun farklı kesimlerinden eleştiriler de geliyor. Türkiye’de 3. faz aşı çalışmaları Hacettepe Üniversitesi koordinasyonunda yürütülüyor. Eleştirileri değerlendiren Murat Akova, bunun Sağlık Bakanlığı’nın uyguladığı bir aşılama programı olmadığını, belli bir çalışma düzeni içerisinde bu çalışmaya katılmış gönüllülerin söz konusu olduğunu vurguluyor.
Akova "Bu bir aşıya erken erişim programı değil. Maalesef gönüllülerimizin önemli bir kısmı biz bu çalışmaya gireriz, bir aşamada bu placebo konusu sonlandırılır ve biz bu aşıyı toplumun diğer kesimlerinden daha erken alarak ulaşırız düşüncesi içerisindeler" diyor.
İlk aşamada çalışmaya sağlık çalışanlarından oluşan yaklaşık 900 gönüllünün katıldığını ifade eden Akova, 20 Kasım’da başlayan ve çalışmanın toplumun diğer kesimlerine açıldığı ikinci aşamada 20 binin üzerinde başvuru aldıklarını belirtiyor. Akova, "20 Kasım ile 24 Aralık arasında 9 binden fazla gönüllüyü de aşılamış olduk. Şimdi bunların placebo kollarını kırıp bu kişilere de aşılama yapmak için belli miktardaki verilerin değerlendirilmesi lazım. Çünkü bunların hepsi çalışma gönüllüsü. Toplamda 24 merkez var. Hepsinin verilerini bir anda kırıp aşılama yapmamız zaten mümkün değil" diye konuşuyor.
Pelin Ünker
©Deutsche Welle Türkçe