1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Türkiye’de Adaletin Sancısı: Tek engel 301 mi?

Hülya Köylü / DW7 Aralık 2006

TCK’nın 301. maddesi yüzünden AB’nin baskısıyla karşı karşıya olan Ankara, bu konuda değişikliğe gideceğinin mesajlarını veriyor. Ancak TCK’da düşünce özgürlüğünü kısıtlayan tek madde, 301 değil. DW’den Hülya Köylü’nün hazırladığı “Türkiye’de Adaletin Sancısı” adlı dizinin üçüncü bölümünde, bu konuda yaşanan sıkıntıları inceliyoruz...

https://p.dw.com/p/AZaw
2006'nın ilk on ayında 112 kişi hakkında TCK'nın 301. maddesi gereğince dava açıldı
2006'nın ilk on ayında 112 kişi hakkında TCK'nın 301. maddesi gereğince dava açıldıFotoğraf: AP

“Ben bireyi ve sivil toplumu korumaktan yanayım. Ama türkiye’de esas eğilim, ağırlıkta olan eğilim, her zaman devleti korumaktan yana. Devleti çok hassas, çok kırılgan bir cam gibi düşünüyoruz. Aman bir zeval gelmesin, bir zarar gelmesin. Bir lafla mı zarar geliyor devlete, bir yazıyla mı zarar geliyor devlete.”

Yazar Elif Şafak başına gelenleri böyle özetliyor. Yeni Türk Ceza Yasası’nın 301. maddesi, “Türklüğü, Cumhuriyeti veya Büyük Millet Meclisi’ni alenen aşağılayan kişilerin 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmasını” öngörüyor. Elif Şafak, 301. madde yüzünden hakkında açılan davadan beraat etti, ancak Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın verilerine göre, sadece Elif Şafak hakkında değil, 2006 yılının ilk on ayında 112 yazar, yayıncı ve gazeteci hakkında yazdıkları yazılar nedeniyle dava açıldı.

Eskiler gidiyor, yenileri geliyor

Türkiye, TCK’nın 301. maddesi nedeniyle Avrupa Birliği’nin baskısı altında. Son açıklanan İlerleme Raporu’nda da bu yöndeki eleştirisine açık bir dille yer veren Birlik, Ankara’dan bu konuda adım atmasını bekliyor. Hükümet 301. maddenin değiştirilebileceği yönünde mesajlar verirken, aydınlar ise düşünceyi kısıtlayan tek yasa maddesinin 301 olmadığına dikkat çekiyor.

Türkiye İnsan Hakları Vakfı Başkanı Yavuz Önen’e göre, düşünceyi ifade alanı mayınlı bir alan: “301. madde tartışması, hükümetlerin aslında düşünce özgürlüğü konusnuda bir iradeye sahip olmadıklarının bir göstergesi. Düşünceyi ifade alanı, mayınlı bir alan gibi olmuştur her zaman. Ceza yasalarında, çok güncelleşmiş kişilerin soruşturulmasıyla bazı maddeler gündeme geliyor ve sonra onlar değişiyor. Fakat uygulama değişmiyor. Çünkü onların yerine başka maddeler ikame ediliyor, başka maddeler konuluyor.”

Önceki yıllarda yazarlar, gazeteciler ya da insan hakları savunucuları hakkında eski TCK’nun 312. ve 159 maddeleri uyarınca açılan davalar, şimdi de 301, 288 ve diğer yazı maddelere dayandırılarak açılıyor. Ayrıca 2006 yılında Terörle Mücadele Yasası’nda yapılan değişikliklerle düşünce ve ifade özgürlüğü daha da kısıtlandı.

301’e neden ihtiyaç duyuluyor?

Peki Türkiye, 301 gibi maddelere neden ihtiyaç duyuyor? Adalet Bakanlığı’nın Avrupa Birliği Dairesi Genel Müdürü Hakim Ahmet Fırat’ın bu soruya yanıtı şöyle:

“İfade özgürlüğünü kısıtlayan bu madde, sadece Türkiye’de değil, Avrupa’nın birçok ülkesinde de var. Şimdi tabii Türkiye’nin gerek coğrafi durumu, gerek sosyal durumu açısından daha dikkatli olması gereken bir yerde bulunuyor. Şimdi bazı söylemler oluyor ki, Ermeni soykırımından bahsediyor ya da bazı güneydoğuda ayrılıkçı örgütleri destekleme şeklinde ifadeler olabiliyor. Bunlar halk arasında bir tepki ya da huzursuzluk yaratabilecek konuşmalar olabiliyor. Halkı infiale sevk edecek ifadeler olabiliyor. Ama eleştiri suç sayılmıyor zaten, küçültürse, hakaret ederse suç sayıyor. Bu bakımdan hükümet bunu önemli görmüştür ve bu maddeyi kabul etmiştir.”

"Hukukötesi bir kavram"

Adalet Bakanlığı yetkilileri, uygulamadaki ve 301. maddeyle ilgili tartışmaların uygulamadaki aksaklıklardan kaynaklandığını ve bunların zamanla giderileceğini ifade ederken, hukuk uzmanları ise “Türklüğü aşağılamak” gibi soyut bir kavramın düşünce özgürlüğü açısından büyük bir risk taşıdığı konusunda uyarıyor.

Avrupa hukuku uzmanı Doç. Dr. Bertil Emrah Oder, bunun hukuk ötesi bir kavram olduğunu belirterek şunları söylüyor: “Acaba Türklüğün milli ve manevi değerleri nelerdir, böyle bir hukuksal değere koruma kalkanı tanıdığınız zaman, ister istemez aslında her zaman düşünce özgürlüğü açısında bir risk yarattığınız da söylenebilir. Türklüğün milli ve manevi değerleri çerçevesinde korunacak olan değerleri belki başka ceza normlarıyla ile çoktan koruyorsunuzdur. Çünkü Türklüğün milli ve manevi değerleri oldukça hukukötesi bir kavram ve bunu yargıçların ideolojisine de terk ediyor olabilirsiniz. Bu yüzden riskli bir kavramdır.”

301 milliyetçileri tetikledi

Aşırı uçların şikayetleriyle açılan 301. madde davaları, bir yandan da milliyetçi güçlerin de sahnelere çıkmasına yol açtı. Orhan Pamuk linç edilmek istendi, Elif Şafak yuhalandı. Ancak Elif Şafak, bu tür aşırıların çoğunlukta olmadığına, sadece seslerinin yüksek çıktığına inanıyor:

“Ben açıkçası şunu hissettim: Türkiye, özellikle sivil toplum itibarıyla, medyası itibarıyle o kadar çok sesli, çok renkli bir yer ki... Ben bu aşırı milliyetçi grupların Türk halkının çoğunluğunu temsil ettiğine hiç mi hiç inanmıyorum. Ben Türkiye’de yaşamaktan ilham alıyorum, İstanbul gibi bir şehirde yaşamaktan her zaman ilham alıyorum. Bu aşırı milliyetçi kesim maalesef çok az bir grup olmalarına rağmen, sesleri çok yüksek çıktığı için zannediliyor ki, herkes öyle düşünüyor. Ama ben öyle olduğuna inanmıyorum.”