Türkiye: Neonazi soruşturması derinleştirilmeli
14 Ocak 2012DW Türkçe bölümünün sorularını yanıtlayan Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, göçmenleri hedef alan Neonazi terör hücresinin yıllar sonra ortaya çıkarılmasının soru işaretleri doğurduğunu söyledi. Bozdağ sözlerini şöyle sürdürdü:
“Almanya’da yaşanan bu Neonazi cinayetleri ve başkaca olaylarda maalesef yargının ortaya koyduğu sonuçlar kimseyi tatmin etmiyor. Adli soruşturmalar kimseyi tatmin etmiyor. Polisin yaptığı soruşturmalar kimseyi tatmin etmiyor. Bu failler niye bunca yıl yakalanamıyor. İnsanlar doğal olarak bu soruyu soruyor. Acaba bu failleri himaye eden birileri mi var? Bunları koruyan, kollayan yapılar mı var?”
Almanya'da 2000-2006 döneminde işlenen 8 Türk ve 1 Yunan vatandaşının öldüğü cinayetler uzun süre karanlıkta kalmıştı. Cinayetlerin üç ay önce, esrarengiz bir dizi olay sonrasında açığa çıkması ve Neonazi bir terör hücresine ulaşılması, siyaset dünyasını ve kamuoyunu sarsmıştı.
Ludwigshafen yangınında şüphe
Almanya’da halen yaklaşık 400 güvenlik personelinin görev yaptığı soruşturmada, Neonazi terör hücresinin geçtiğimiz 10 yıllık dönemdeki tüm eylemleri ve bağlantıları aydınlatılmaya çalışılıyor. Bu çerçevede faili meçhul bazı cinayetler, saldırılar ve nedeni belirlenemeyen yangınlar da mercek altına alınıyor.
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, kamuoyunda sık sık gündeme gelen Ludwigshafen yangını ve aydınlatılamamış olaylar hakkında şunları kaydetti:
“Maalesef bu konudaki şüpheleri, bugüne kadar ortaya konan hiçbir veri ortadan kaldırmadı. Hiçbir sonuç, bu şüpheleri gidermedi. Onun için de bu şüpheleri gidermek için de soruşturmanın derinleştirilmesi ve ona göre de sonuçların ortaya koyulması lazım.”
Ludwigshafen kentinde 2008 yılında Türklerin oturduğu bir apartmanda meydana gelen yangında 9 Türk yaşamını yitirmiş, yangının nedeni kesin olarak belirlenememişti.
Ankara'nın Berlin'den beklentisi
Neonazi cinayetleri, Türkiye-Almanya ilişkilerinde öncelikli gündem maddesi olmaya devam ediyor. Geçtiğimiz yıl Alman vakıfları ve PKK’ya yardım iddiaları ile soğuk rüzgârların estiği ilişkilerde, bu kez Neonazi cinayetlerinin soruşturulması, marjinal grupların eylemlerinin Türk-Alman dostluğuna ve işbirliğine zarar vermemesi konusunda yakın bir anlayış bulunuyor. Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, bu konuda beklentilerini şöyle dile getirdi:
“Tabii şimdi sayın Başbakan Merkel, sayın Cumhurbaşkanı Wulff ve başka yetkililer üzüntülerini ifade ettiler. Olayın üzerine gidileceğini söylediler. Umarım kendi ifade ettikleri gibi hadisenin üzerine geç de olsa yeniden gidilir.”
‘Siyasetçilere büyük görev düşüyor'
Türk hükümeti, Neonazi cinayetlerin soruşturulmasının tek başına yeterli olmadığı, bu cinayetlere yol açan nedenlerin de üzerine gidilmesi gerektiği görüşünde. Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, bu çerçevede Alman siyasetçilerden, toplumda göçmenler hakkında önyargı ve korkulara yol açan, aşırı sağı güçlendirecek açıklamalardan kaçınmalarını istedi:
“Diyelim siyasetin (aşırı sağcılara) bir himayesi olmayabilir. Ama bu cümleler, bu yaklaşımlar, onlarda sanki himaye gibi anlaşılabilir. Cesaret verebilir, yanlış yapanlara. Şiddet eğiliminde olanların, bunu ortaya koyması sonuçlarını doğurabilir. Onun için, bütün siyasiler, herkes, konuşurken üslubuna, bu üslup kime ne etki yapar, bunun sonuçları ne olur…onun hesabını iyi yapması lazım.”
‘Uyuma evet, Almanlaşmaya hayır'
Almanya’da yaşayan göçmenlerin uyumu, Alman hükümetinin en önem verdiği konuların başında geliyor. Türk hükümeti uyum çabalarına destek açıklasa da, Ankara ile Berlin arasında yaklaşım farkı dikkat çekiyor. Yurtdışı Türklerden sorumlu Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Almanya’daki Türklerin asimile olmasını istemediklerini, ülkede “birlikte yaşama kültürünün” geliştirilmesini arzu ettiklerini anlattı.
“Türkler açısından bir uyum sorunu olduğunu düşünmüyorum. Bazı Alman dostlarımız veya bazı Almanlar, uyumdan Almanlaşmayı anlıyorlarsa bu fevkalade yanlış bir şey. Bu konuda, uyumdan asimilasyon anlaşılıyorsa, dünyada hiç kimse bunu başaramamıştır.”
Başbakan Yardımcısı Bozdağ, Almanya’daki Türk vatandaşlarına Almanca’yı en iyi şekilde öğrenmeleri, toplumsal yaşama katılmaları çağrısında bulunurken şunları kaydetti:
“Biz aman dil öğrenmesinler, şunu yapmasınlar demiyoruz. Bunları yapmalarını istiyoruz. Ama bunu yaparken kendi kimliklerini korusunlar. Kendi kişiliklerini korusunlar. Kendi kültürlerini korusunlar. Kendi kimlikleri, kendi kişilikleri ve kültürleriyle Alman toplumunu zenginleştirsinler istiyoruz. Ve Almanya'da da bunu zaten Alman hükümet yetkilileri de görüyorlar. Onar da saygı gösteriyorlar. Almanya'da ibadet yerleri, dil konusunda, başka konularda da onların olumlu yaklaşımını görüyoruz. Bu olumlu yaklaşımların artırılması, olumsuz yaklaşımların ortadan kaldırılması, birlikte yaşama kültürünü güçlendirir.”
© Deutsche Welle Türkçe
Haber: Ayhan Şimşek / Ankara
Editör: Murat Çelikkafa