Türkiye NATO'daki onayı için seçimi mi bekliyor?
28 Ekim 2022İsveç'te Ulf Kristersson hükümetinin iş başına gelmesiyle NATO'ya üyelik konusunda Türkiye ile diyalog hız kazandı. Çarşamba günü Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la bir telefon görüşmesi yapan yeni Başbakan, 8 Kasım'da Ankara'ya gidecek. Bundan hemen önce 4 Kasım'da ise Erdoğan ve NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg İstanbul'da bir araya gelecek.
Sürecin hızlandırılmasına yönelik gelişmeler bununla sınırlı değil. Hafta başında İsveç'in yeni Dışişleri Bakanı Tobias Billström, NATO'ya katılım için Türkiye ile yapılan anlaşmaya hukuk çerçevesinde tam olarak uyacaklarını söyledi. Pazartesi günü İsveç ve Finlandiya parlamentosundan yetkililer, Salı da Finlandiya Adalet Bakanlığı heyeti Türk muhataplarıyla görüşmek için Ankara'daydı.
"Türkiye'nin manevra alanı yok"
Sürece dair DW Türkçe'ye değerlendirmede bulunan Almanya merkezli düşünce kuruluşu SWP araştırmacısı Dr. Mehmet Yegin, pek çok NATO üyesi için tartışmanın sona erdiğini, artık üyelik sonrası neler yapılacağının konuşulmaya başlandığını söyledi.
"Türkiye bu ülkelerle bir anlaşma imzaladı. Bu aşamadan sonra pek bir manevra alanı yok" diyen Yegin'e göre, Türkiye'nin itirazının ciddi bir stratejik karşılığı bulunmuyor. Yegin sözlerini "İç politika hedefli bir yaklaşım. Bu iki ülkenin NATO'ya katılımı Türkiye'nin risk algısını olumsuz etkilemez. Zaten yakın coğrafyada da değiller" şeklinde sürdürdü.
Seçimler süreci uzatır mı?
Şu ana kadar NATO'nun 30 üyesinden 28'inin parlamentoları, iki yeni üyenin katılımına onay verdi. Macaristan hükümeti Aralık ortasına kadar onay sürecinin tamamlanacağını açıklamıştı. Yıl bittiğinde geriye yalnızca Türkiye'nin kalmış olması bekleniyor.
Bu durumda zaten Rusya ilişkileri ve Yunanistan anlaşmazlığı yüzünden Batı kamuoyunda kötü olan Türkiye'ye bakışın daha da bozulabileceğini belirten Türkiye'nin eski Los Angeles Başkonsolosu Gülru Gezer, ancak onay sürecinin uzaması halinde bir kriz yaşanmaması için ara formül üretildiğini de anlattı.
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg'in 20 Ekim'de yaptığı "Üyelik gerçekleşene kadar Rusya'dan bir tehdit gelirse NATO müttefikleri harekete geçecektir" şeklindeki açıklamayı hatırlayan Gezer, "Stoltenberg tüm üyelerin onayı olmadan tek başına böyle bir açıklama yapamaz" dedi.
Metnin Türkiye'nin de görüşüne sorulmuş ve bir itiraz gelmemiş olması gerektiğini kaydeden Gezer, NATO'nun aynı açıklamayı işgal öncesi Ukrayna için yapmadığına dikkat çekerek bunun ittifak üyelerinin birbirlerini korumasını öngören 5'inci maddenin çalıştırılmasına benzer olduğunu belirtti.
Dr. Yegin'e göre konu seçimlerde politika malzemesi olarak kullanılmak istenebilir, bunun da süreci geciktirmesi bekleniyor.
"Hükümetin dış politikada ciddi adımlar atabileceğine dair sembolik bir mesele. 'Biz evet demezsek olmaz', 'Muhalefetin adayı bunu yapabilir mi' gibi söylemlerle seçimlerde kullanılabilir" görüşünü dile getiren Yegin, yine de Türkiye'nin tek kaldığı bir durumda bunu uzun süre götüremeyeceğini kaydetti.
Yegin, "Karşı taraf Türkiye'nin taleplerine cevap vereceğini söylemişken, diğer tüm üyeler onay vermişken beklemek anlamlı değil. Rusya ile zorlu bir dönemden geçilirken Türkiye'nin bunu yavaşlatıyor olması zihinlerde iyi bir imaj bırakmayacaktır" diye konuştu.
DW Türkçe'ye değerlendirmede bulunan Gülru Gezer de yeni İsveç Başbakanı'nın göreve gelir gelmez "Türkiye'nin kaygılarını gidereceklerini" söylediğini aktararak "Ancak Türkiye somut adımlar atılana kadar veto ısrarını sürdürmekte kararlı gözüküyor" görüşünü dile getirdi.
İsveç ve Finlandiya neden NATO'ya üye olmak istedi?
Rusya'nın Ukrayna'yı işgali sonrası Finlandiya ve İsveç'in NATO üyesi olması için görüşmeler başlatılmıştı. Ancak NATO'ya yeni üye kabulü için tüm ittifak üyelerinin onay vermesi gerekiyor. Türkiye, bu ülkelerde terör örgütü mensupları bulunduğu iddiasıyla yeni kabulüne engel oldu.
Türkiye, Finlandiya ve İsveç daha sonra Haziran ayında Madrid'de düzenlenen NATO zirvesi sırasında Üçlü Muhtıra imzalanmıştı. Muhtıra ile Stockholm ve Helsinki, "terör zanlılarının sınır dışı veya iade edilmesi yönünde Ankara'dan gelecek talepleri" değerlendirmeyi kabul ettiler. Şu ana kadar Stockholm, Türkiye'ye bir kişinin iadesine izin verdi ancak bu dava terörle değil, dolandırıcılıkla ilgiliydi. İsveç ayrıca, Eylül ayında Türkiye'ye askeri malzeme satışı önündeki engelleri kaldırdı.
Stockholm ve Helsinki hükümetlerinin, Türkiye'nin kaygılarını giderici açıklamalarına rağmen seçimlerin beklenmesi durumunda üçlü anlaşma üzerinden bir yıla yakın zaman geçmiş olacak. Bunun ittifak içinde Türkiye'ye bakışı olumsuz etkileyeceğini kaydeden Yegin, "Kendilerini Türkiye'nin beklettiğini İsveç ve Finlandiya unutmaz. Bir kez üye olduklarında ittifakın diğer ortaklarına Türkiye'den daha yakın olacaklar" diyerek onay sonrası ilişkilerin Ankara lehine seyretmeyebileceğini belirtti.
İsveç ve Finlandiya hükümetlerinin Türkiye'ye verdiği güvenceler kendi ülkelerinde insan hakları ihlallerine yol açılacağı gerekçesiyle eleştirilere neden oluyor.
F-16'ların akıbeti
Öte yandan Türkiye'nin iki üyenin kabulüne onay vermesi için ABD ile devam eden F-16 savaş uçağı alımı sürecinin beklendiği yorumları da yapılıyor. Ancak uzmanlara göre bu iki süreç ayrı olarak değerlendirilmeli.
Savaş uçaklarının satışı konusunda olumlu bir hava yakalandığını ancak her an her şeyin olabiliceğini kaydeden Gezer, Türkiye'yi rahatsız eden kısıtlama maddesinin Senato metninden çıkarıldığını ancak taslağın son halini Kasım ayındaki ara seçimler sonrasında alacağını söyledi.
ABD'nin 2023 savunma bütçesine eklenen bir madde, Türkiye'ye F-16 satışı için, bu uçakların "Yunanistan hava sahasında tekrarlanan izinsiz uçuşlarda kullanılmayacağına dair somut adımlar atılmasını" şart koşuyor. Türkiye'nin itiraz ettiği madde, Temsilciler Meclisi'nden geçen metinde yer alırken, Senato'daki metinden son anda çıkarıldı. Kasım seçimleri sonrası Kongre'nin iki kanadı, bütçe taslağının uyumlaştırılmasına çalışacak. Yunanistan'la ilgili kısıtlamanın akıbeti burada belli olacak.
ABD'nin tavrında Yunanistan lehine bir kırılma olduğunu kaydeden Yegin ise "Bu sadece Kongre'deki Yunan lobisinin etkisi ile açıklanamaz. ABD Yunanistan'a uzun vadede yatırım yapıyor ve bölgede güvenilir bir partner olarak görüyor" dedi.
Yine de Türkiye'ye F-16 satışının Amerikan çıkarlarına olduğunu kaydeden Yegin, "Mevcut ekonomik ortamda Amerikan şirketleri için önemli bir para. Ayrıca Türkiye alamazsa alternatif arayacağını bildirdi. Satış için direnmek anlamlı değil" ifadelerini kullandı.
Yegin, Türkiye'ye savaş uçağı satışının Yunanistan'la güç dengesini bozmayacağını, çünkü Atina'nın F-35 satın aldığını da kaydetti.
Rusya'dan hava savunma füzesi aldığı için F-35 savaş uçağı programından çıkarılan Türkiye, bunun yerine 40 adet yeni F-16 almayı ve mevcutların modernizasyonunu talep ediyor.