Türkiye-Libya mutabakatı Doğu Akdeniz’i ısıttı
6 Ekim 2022Türkiye ile Libya arasında geçtiğimiz günlerde imzalanan hidrokarbon mutabakatının yankıları devam ederken, iki ülkenin birlikte tartışmalı bölgelerde gaz arama çalışmalarına başlamasının Doğu Akdeniz’de zaten mevcut olan gerginliği daha da tırmandırabileceği belirtiliyor.
Türkiye'den Libya'ya hafta başında giden üst düzey ve kalabalık bir heyetin ziyareti kapsamında Türkiye ile Libya Milli Birlik Hükümeti arasında "hidrokarbonlar alanında karada ve denizde ikili bilimsel, teknik, teknolojik, hukuki, idari ve ticari işbirliğinin geliştirilmesini öngören" bir mutabakat zaptı imzalandı.
Uzmanlara göre bu zapt ile 2019 Kasım ayında Ankara ile Trablus arasında imzalanan ve o dönemde de çok tepki çeken deniz yetki sınırlarının belirlenmesine ilişkin anlaşma artık uygulama aşamasına girmiş oldu.
Yunanistan ile Mısır, Türkiye ile Libya arasındaki 2019 anlaşmasını etkisiz kılma çabaları çerçevesinde 2020 yılında "deniz yetki alanlarını sınırlandırma anlaşması" imzalamış ve Türkiye-Libya anlaşmasının geçersiz olduğunu iddia etmişti.
Atina ve Kahire’den Libya ile son imzalanan mutabakat zaptına da tepki geldi. Yunanistan Dışişleri Bakanlığı "Yunanistan bölgede egemenlik haklarına sahip. Bu hakları uluslararası deniz hukukuna tam saygı çerçevesinde tüm yasal yollarla savunmayı amaçlıyoruz" derken, Türkiye'den yapılan açıklamada ise iki egemen devlet arasında işbirliğine yönelik bir anlaşmaya üçüncü ülkeler veya tarafların itiraz etmesinin uluslararası hukuka aykırı olduğu kaydedildi.
Mutabakatın önemi ne?
Ukrayna savaşı ve ortaya çıkan enerji krizi ile birlikte önemi artan Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon kaynakları gerek denize kıyısı olan ülkeler gerekse enerji ihtiyacındaki üçüncü taraflar arasındaki güç mücadelesini de artırmış durumda.
Kadir Has Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Öğretim Üyesi Doç. Dr. Salih Bıçakçı, Libya ile imzalanan 2019 anlaşmasının deniz sahasının kullanımı üzerine olduğunu ancak bu kullanımın ne olduğunun o dönemde çok netleştirilmediğini belirterek, Pazartesi imzalanan mutabakat ile bu netleştirmenin "hidrokarbonlar" olarak yapıldığını belirtiyor.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun yaptığı "Biraz önce imzaladığımız hidrokarbon anlaşması hem karada hem denizde ve yetki alanlarımızda kazan-kazan anlayışıyla Türk ile Libya firmalarının birlikte araştırma, sondaj gibi iş birliğine gitmesini hedefliyor" sözlerine atıfta bulunan uzmanlara göre mutabakat ile iki ülke gerek denizde gerekse karada artık beraber sondaj çalışmaları yapabilir.
Öte yandan, Doğu Akdeniz’de hidrokarbon kaynakları ile ilgili son yıllardaki tartışmalar ve mücadelenin İsrail'in çıkardığı gazın ve Mısır'ın gazının pazarlara nasıl taşınacağı meselesi ile başlayan bir süreç olduğunu hatırlatan Bıçakçı, İsrail’in Türkiye ile ilişkilerinin kötüleştiği dönemde alternatif arayışlara girdiğini ve bu işbirliğini Yunanistan ve Kıbrıs’la kurduğunu belirtiyor.
İsrail, Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan, Doğu Akdeniz'de keşfedilen gazın Avrupa'ya taşınması için ABD'nin desteğiyle Türkiye'yi devre dışı bırakan EastMed Boru Hattı Projesi'ni ortaya atmış ancak Washington desteğini sonradan çekmişti.
Bu durumu "Güç dönüştürücülerinden bir tanesi çekilince bir alan boşaldı" sözleriyle özetleyen Bıçakçı, şu anda ilişkilerin normalleşmesine ve karşılıklı ziyaretlere rağmen İsrail tarafının hala Türkiye ile enerji işbirliği için "yoğurdu üfleyerek yeme" niyetinde olduğuna işaret ediyor.
Mutabakat gerginliği tırmandırır mı?
Peki bu son mutabakat Türkiye ile Yunanistan arasında zaten gergin olan ilişkileri daha da tırmandırır mı?
Libya Masası isimli düşünce kuruluşunun başkanı Mohamed Eljarh, Türkiye'nin bu son girişimini hem Libya’daki barış ve istikrarı tehdit eden hem de daha geniş olarak Doğu Akdeniz’de gerginliği tırmandıracak bir faktör olarak görüyor.
Eljarh mutabakatla ilgili olarak ayrıca "Türkiye, Doğu Akdeniz'deki stratejik çıkarlarını güçlendirmek için hesaplanmış riskler alabildiğini ve Libya'daki konumunu güçlendirdiğini bir kez daha kanıtladı. Bu yaklaşım, AB ve üye devletlerin riskten kaçınma stratejisiyle taban tabana zıt" yorumu yapıyor.
Dış Politika ve Enerji Uzmanı Aydın Sezer ise durumun gidişatının biraz da arama ve sondaj çalışmalarının yapılacağı sahalara göre değişebileceğini belirtiyor. Sezer şöyle konuşuyor:
"Bu sahalar eğer Libya'nın karasularının içerisinde ise buna kimsenin itiraz etmemesi gerekiyor. Çünkü Libya egemenlik alanında istediği ülkeyle iş birliği yapabilir. Fakat eğer bu faaliyetler tartışmalı alanlarda yapılacak olursa o zaman iş değişebilir ve o zaman ciddi bir sorun çıkabilir."
Libya’nın kıta sahanlığının bir bölümü, 2020'de imzalanan Yunanistan-Mısır anlaşması gereğince Yunan tarafında kalan bölge ile çakışıyor.
Bu arada Türkiye ile Yunanistan arasındaki sorunların alevlenmesinde diğer etkenlerin yanı sıra iki ülkede seçimlerin yaklaşmasının önemli olduğu da düşünülüyor.
Bıçakçı, seçime yaklaşırken gerginliği tırmandırmanın siyasetçilerin işine yarayabileceğine işaret ederek, şu yorumu yapıyor:
"Son bir yıla girdik. Sprint atanlarda da son dört yüz metre çok önemli olduğu gibi şu anda halkı mobilize edecek bir şey aranıyor. Petrol hikayesi de bizim 100 yıllık hikayemiz. 'Petrol bulduk, çıkarıyoruz' denmesi heyecan yaratabilir, çıkmazsa da oradan oluşabilecek çatışma da insanları heyecanlandırabilir."
Trablus’un mutabakat için yetkisi var mı?
Bu arada mutabakatın imzalandığı Libya hükümetinin buna yetkisinin olup olmadığı ya da meşruiyeti de çok tartışılan bir başka konu.
Libya’da halen iki parçalı bir siyasi atmosfer söz konusu. Muammer Kaddafi'nin devrilmesinin ardından iç savaşa sahne olan ülkede 23 Ekim 2020'de ateşkes imzalanmıştı. 2021 yılı sonunda yapılması planlanan seçimlere kadar Ulusal Birlik Hükümeti başbakanlığına Trablus’ta Abdülhamid Dibeybe getirilmiş ancak seçimler gerçekleştirilememişti. Bu nedenle Bingazi'deki rejim de Fethi Başağa'yı kendi başbakanları olarak atamıştı.
Yunanistan ve Mısır, Türkiye'nin mutabakatı imzaladığı Trablus merkezli hükümetin herhangi bir uluslararası anlaşma ya da mutabakat muhtırası imzalama yetkisine sahip olmadığını savunuyor. Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias’ın da bu Pazar günü Kahire'ye giderek son gelişmeyi Mısırlı mevkidaşı ile ele alması bekleniyor.
ABD de konuya ilişkin yaptığı açıklamada, "Libya Siyasi Diyalog Forumu'nun, Libya Milli Birlik Hükümeti'ne ülkenin dış ilişkilerine müdahale ya da uzun vadeli yükümlülükler doğuracak yeni sözleşmeler imzalamama yükümlülüğü getirdiğini" belirtti.
DW Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Mohamed Eljarh da mutabakatın imzalandığı Libya Ulusal Birlik Hükümeti'nin yetkisinin Libya Siyasi Diyalog Forumu'nun yol haritasında belirtildiği gibi Haziran ayında sona erdiğini söylüyor.
Eljarh, Libya'yı seçimlere götürmeyi amaçlayan Libya Siyasi Diyalog Forumu toplantılarının belirlediği yol haritasının altıncı maddesinin onuncu fıkrasında "hazırlık aşamasında yürütme makamı, Libya devletinin dış ilişkilerinin istikrarına zarar verici veya devlete uzun vadeli yükümlülükler getiren yeni veya eski anlaşmalarla ilgili kararlar almayacaktır" ibaresinin yer aldığına da dikkat çekiyor.
Birleşmiş Milletler himayesinde Cenevre'de imzalanan anlaşma ile uzlaşılan geçiş sürecine ilişkin yol haritasının süresi 21 Haziran 2022'de dolmuş ve bu da Libya'da Ulusal Birlik Hükumetinin meşruiyeti gündeme getirmişti.
Aydın Sezer de Türkiye'nin bu mutabakata kadar taraflar arasında göreceli olarak tarafsız bir profil çizdiğini ancak son imza ile bu çizginin bozulduğunu belirtiyor. Dibeybe ile ilgili şu anda bir meşruluk tartışmasının sürdüğünü ve arkasında güven oyu bulunmadığını söyleyen Sezer, imzalanan son mutabakattan Dibeybe'nin kendi bakanlarından bazılarının bile haberi olmadığını ve bunun da eleştirildiğini kaydediyor.
Sezer mutabakatı "Türkiye'nin genel olarak son dönemde attığı adımlarla tamamen çelişen ve tek kalemde Mısır'ı, Birleşik Arap Emirlikleri'ni ve Libya’daki diğer hükümetin başbakanı Fethi Başağı'yı ve Rusya'yı karşısına alacağı bir süreç" sözleriyle de yorumluyor.