1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Türkiye kömür üretiminde yeni sayfa açıyor

6 Kasım 2017

Yenilenebilir enerji konusunda önemli adımlar atan Türkiye, ülkedeki kömür madenleri ve termik santraller içinse yeni teşvik sistemi hazırlığında. 2018'den itibaren kömür ithalatına karşı yerli üretim desteklenecek.

https://p.dw.com/p/2n8LJ
Zonguldak'taki bir kömür madeniFotoğraf: Getty Images/C. McGrath

Türkiye'nin enerji politikalarında son dönemde bir yandan yenilenebilir enerji öne çıkarken, diğer yandan hükümet kömür madenleri ve kömüre dayalı termik santrallerin artırılması ve geliştirilmesi konusunda önemli adımlar atıyor. DW Türkçe'ye konuşan uzmanlar ise Türkiye'nin yenilenebilir enerji konusundaki büyük potansiyeline rağmen kömür santrallerine yönelmesinin yanlış bir strateji olduğu görüşünde.

6-17 Kasım 2017 tarihinde Almanya'nın Bonn kentinde gerçekleştirilen BM İklim Değişikliği 23. Taraflar Konferansı'nda (COP23) küresel enerji politikaları ve iklim değişikliği tehlikesi karşısında ülkelerin sorumlulukları ve ortak hedefler masaya yatırılacak. Bu kapsamda mercek altına alınacak ülkelerden biri de Türkiye olacak.

İklim değişikliği ile etkin mücadele için ülkelerin ekonomilerini düşük karbonlu teknolojilerle dönüştürmeleri gerekiyor. Özellikle, elektrik üretiminin karbondan arındırılması gerekiyor. Kömürlü termik santraller başta olmak üzere, yüksek emisyonlu teknolojilerin terk edilmesi ülkelerin önünde duran en önemli gündem maddesi.

Avrupa'da birçok ülke termik santrallerini tamamen kapatma kararı alıyor. İtalya, Fransa, Hollanda, Portekiz, Belçika ve Baltık ülkeleri ülkelerindeki kömürlü termik santralleri 2020-2030 yılları arasında tamamen kapatma kararı aldı. Türkiye ise bugünlerde, kömür üretimi konusunda yeni atılımlara hazırlanıyor. Küresel düzeyde kömürlü termik santraller ve planlarını takip eden Küresel Kömür Takibi'ne göre Türkiye'nin kömürlü termik santral planları, küresel ölçekte Çin ve Hindistan'ın ardından 3. en büyük tehdit olarak gösteriliyor.

Türkei Berat Albayrak
Enerji Bakanı Berat AlbayrakFotoğraf: picture alliance/AA/S. Z. Fazlioglu

Kömüre yeni teşvik sistemi geliyor

Hükümet ve özel sektör ise kömür madenciliği ve kömüre dayalı termik santrallerinin artırılması konusunda ısrarlı.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, 7. Uluslararası Doğalgaz Kongre ve Fuarı'nda yaptığı konuşmada, kömür üretim alanlarında yeni bir modeli hayata geçireceklerini açıkladı. Son 10 yılda Türkiye'deki toplam kömür rezervlerinin iki katına çıkarıldığını ve sadece son bir yılda 1.5 milyar tondan fazla rezerv keşfedildiğini vurgulayan Albayrak, şunları söyledi: "Şimdi biz yılda 35-40 milyon ton kömür ithal ediyoruz. Biz, yerli kömür oranını artıracağız diyoruz. Alım garantisi verilen miktarı artırarak yerli kömürle ilgili teşvik ve destek mekanizmasını da uzun vadeli bir şekilde 2018 başında devreye alacağız. Özellikle ithal kömür santrallerinin yerliye dönüşümünü, bunlardan elektrik alımını garanti ederek teşvik edecek bir çalışma olacak."

"Türkiye kömürünü çıkarmak zorunda"

Soma ve Ermenek'te yaşanan maden kazalarının ardından sektör ile kamu arasındaki iletişim ve yardımlaşmayı artırmak amacıyla kurulan Kömür Üreticileri Derneği'nin başkanı Muzaffer Polat, derneğin Türkiye'de yerli kömürcülüğün, işçi sağlığı ve iş güvenliğine uygun şekilde işletilmesi için çalıştığını belirtiyor. DW Türkçe'ye konuşan Polat, yerli üretime dayalı enerji sektörünün Türkiye'nin cari açığının kapatılmasında büyük öneme sahip olduğunu vurgulayarak, "Sahip olduğumuz 15 milyar ton kömür varlığı da bu anlamda çok değerli bir kaynak. Bu kaynağın ekonomiye kazandırılması gerekiyor. Ancak bunu yaparken işçi sağlığı ve güvenliği konusundaki tedbirlerin de alınması lazım" diyor.

Türkei Ermenek Minenunglück 29.10.2014
Ermenek'teki maden faciasında 18 işçi hayatını kaybetmiştiFotoğraf: picture-alliance/AP Photo/Depo Photos

Dernek olarak yüzde 80'ini temsil ettikleri kömür üreticilerinin sön dönemde hükümet tarafından da ciddi anlamda desteklendiğini vurgulayan Muzaffer Polat, şöyle konuşuyor: "Soma'daki kazadan sonra sektörümüz çok ağır yara almıştı. Adeta kimse dönüp bakmıyordu. Ancak hükümet ve özellikle Berat Bey'in çabalarıyla sektör yeniden canlandırıldı. Kamunun elindeki atıl madenleri değerlendirmek için ihaleler açılmaya başlandı. İş güvenliği konusunda çok daha sıkı bir denetim getirildi. Çeşitli kesimlerden itirazlar olsa da, Türkiye kendi kömürünü çıkarmak ve işlemek zorunda. Elbette bunu çevreye en az zararı vererek, işçilerimizi koruyarak yapmak zorundayız."

"Türkiye'nin talebi haklı ve meşru"

Türkiye'nin enerji politikalarını DW Türkçe'ye değerlendiren Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) Türkiye İklim ve Enerji Programı Yönetmeni Mustafa Özgür Berke, Türkiye'nin gelişmekte olan ülkeler arasında yer aldığını ve üst orta gelir sınıfında bir ülke olduğunu belirterek, "Türkiye'nin iklim değişikliği ve enerji anlaşmalarında Çin, Güney Kore, Meksika, Güney Afrika gibi kendi sınıfındaki ülkelerle aynı şartlarla değerlendirilme talebi meşru ve haklı bir talep" diyor. Ancak madalyonun diğer tarafında iklim değişikliğiyle mücadeleye ilişkin 2030 vadeli hedeflere bakıldığında Türkiye'nin kendi ligindeki ülkelerin aksine, emisyon artışını yavaşlatmak bir yana hızlandırdığına işaret eden Berke, "Meşru talebini iddialı iklim politikası hedefleriyle destekleyememesi, Türkiye'nin gerek müzakere masasında, gerekse kamuoyuyla iletişim platformlarında şansını azaltıyor" değerlendirmesinde bulunuyor. 

Türkiye'nin enerji stratejisinde doğal gaza olan bağımlılığı kırmak için yerli kömüre öncelik verdiğini vurgulayan Mustafa Özgür Berke, bu hedef çerçevesinde yeni teşviklerin devreye sokulduğunu söylüyor. Buna rağmen, bu alanda beklenen ilerlemenin sağlandığını söylemenin zor olduğunu ifade eden Berke, "2009-2016 arasında yeni devreye giren elektrik enerjisi kurulu gücünün sadece yüzde 3'ü yerli kömüre dayalıyken neredeyse yüzde 50'si yenilenebilir enerji kaynakları alanında gerçekleşti" diyor.  

TBMM, Paris Anlaşması'nı onaylar mı?

COP23 UN Klimakonferenz in Bonn Eröffnung
Bonn'daki iklim konferansında Paris Anlaşması'nın nasıl uygulanacağı belirlenecekFotoğraf: Getty Images/AFP/P. Stollarz

Türkiye'nin Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'nde (BMİDÇS) hem tarihsel sorumluluğu olan Ek-1 ülkeleri, hem de maddi sorumluluğu olan Ek-2 ülkeleri içerisinde yer aldığına dikkat çeken Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gürkan Kumbaroğlu ise, "Daha sonra bu yanlış kategorizasyon BMİDÇS tarafından kabul edildi. Kişibaşı geliri de emisyon hacmi de Türkiye'den yüksek ülkeler Kyoto Protokolü Esneklik Mekanizmaları sayesinde Temiz Kalkınma projelerine finansman bulabilirken Ek-1 ülkesi olması nedeniyle Türkiye bu desteklerden faydalanamadı. Dolayısıyla Türkiye'nin geçmişten gelen bir mağduriyeti var" diyor. DW Türkçe'ye konuşan Prof. Kumbaroğlu Paris İklim Anlaşması çerçevesinde de bu konuda bir ilerleme sağlanmadığına işaret ederek, "Bu nedenle Paris İklim Anlaşması'nın TBMM'den geçmesini düşük ihtimal olarak görüyorum, özellikle de ABD'nin Paris İklim Anlaşması'ndan çekileceğini Birleşmiş Milletler'e resmi olarak bildirmiş olmasından sonra onay iyice zora girmiş durumda. Esasen ABD'nin Paris Anlaşması'ndan çekilmesinin başka çekilmelere de örnek teşkil edebileceğini düşünüyorum" değerlendirmesinde bulunuyor.  

"Kömüre yönelmek doğru değil"

Doğalgaz zengini bir coğrafyada yaşayan ve yüksek yenilenebilir enerjisine sahip Türkiye'nin kömürle çalışan yeni termik santralleri hayata geçirmesinin yanlış bir strateji olduğunu ifade eden Prof. Dr. Gürkan Kumbaroğlu, şu görüşleri dile getiriyor: "Paris Anlaşması'nda ABD'nin kötü örnek olmasına benzer bir durum bu sefer kömür santralleri ile çeşitli Avrupa ülkelerinde söz konusu. Nitekim Almanya, Polonya gibi bazı ülkelerde inşa halinde ve lisans verilen yeni kömür santralleri inşası söz konusu. AB ülkelerinde kömür yatırımlarında artış görülmesi, AB'nin karbon yoğunluğunu azaltma hedefleri ve Paris İklim Anlaşması kapsamındaki yükümlülükleri düşünüldüğünde 'bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu' dedirtiyor. Enerji sektöründe kömüre yönelik teşvikler kalkmalı, onun yerine verimli çalışacak küçük ölçekli dağıtık üretim sistemlerine ve akıllı şebekelere yönelmeli."

© Deutsche Welle Türkçe

Aram Ekin Duran