Türkiye 'İslami finansın' merkezi olur mu?
20 Haziran 2020Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başlattığı “İslami iktisat” tartışması, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın attığı adım ile farklı bir boyu kazandı. Kamudaki tüm maaşların faizsiz bankacılık yapan İslami finans kurumları üzerinden ödenip ödenmeyeceği tartışma konusu olurken, Türkiye’nin bu alanda dünyanın önde gelen ülkelerinden biri olma hedefi de dikkat çekiyor. Ancak Türkiye’de katılım bankalarının 35 yıldan fazla bir süredir faaliyet göstermesine rağmen, vatandaşlar toplam mevduatlarının yalnızca yüzde 5’ini faiz vermeyen kurumlara yatırmış durumda.
Peki Türkiye, dünyanın önde gelen ‘İslami finans’ merkezlerinden biri olabilir mi?
Uzmanlara göre, hükümet bu konuda girişimlerde bulunsa da, Türkiye’de vatandaşlar faizsiz finans sistemine sıcak bakmıyor. İslami finans alanında yabancı yatırımcı çekmek için ise şeffaf ve uluslararası standartlarda bir sistem kurmak gerekiyor.
“Faizsiz finansın merkezi olacağız”
Geçen günlerde Uluslararası İslam Ekonomisi ve Finansı Konferansı’nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İslam iktisadı, krizden çıkışın anahtarıdır” açıklaması yapmıştı. Hazine Bakanı Berat Albayrak ise hedeflerinin Türkiye’yi faizsiz finansın merkezi haline getirmek olduğunu söylemişti. Hükümetin ‘İslami finans’ çağrısına ilk yanıt Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan geldi. Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından dün yapılan açıklamada, kuruma bağlı çalışan yaklaşık 150 bin din görevlisinin maaşlarını faizsiz finans kurumları aracılığıyla almaya başlayacağı belirtildi.
Diyanet: Amacımız faizle mücadele
Konuya ilişkin bir açıklama yapan Diyanet İşleri Başkanlığı Yönetim Hizmetleri Genel Müdürü Mehmet Bilgin, başkanlığın merkez yerleşkesinde bulunan yaklaşık 1750 personelin maaşlarını haziran ayı itibariyle faizsiz finans kurumu aracılığıyla aldığını söyledi. Amaçlarının faizle mücadele kapsamında faizsiz sistemi desteklemek olduğunu vurgulayan Bilgin, “İnşallah çok güzel bir başlangıç olacak. Bu uygulama diğer kurumlar için de örnek teşkil edebilir” dedi.
Küresel finansın yalnızca yüzde 1’i
Ekonomi literatüründe ‘faizsiz bankacılık’ veya ‘katılım bankacılığı’ olarak tanımlanan İslami finans kavramı, mali işlemlerin ve bankacılık operasyonlarının İslami şeriat kurallarına uygun olarak gerçekleştirilmesi anlamına geliyor. Bu tür finansal kurumlarda kredi alırken veya kredi verirken faiz uygulaması yapılmıyor. İslami finans piyasasında 2008 krizini tetikleyen türev ürünler gibi spekülasyona açık finansal araçlar da kullanılmıyor. Bugün itibariyle yaklaşık 60 ülkede İslami finans araçları kullanılıyor. Küresel finans sisteminin yüzde 1’ini oluşturan İslami finans pazarının büyüklüğü yaklaşık olarak 2,2 trilyon dolar.
"Sloganvari söylemler ile sorunun üstü örtülüyor”
DW Türkçe’ye konuşan Yeditepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Veysel Ulusoy'a göre, Türkiye ekonomisindeki sorunları ‘İslami finans’ ile çözmek mümkün gözükmüyor.
İslami ekonomik kuralların küresel ekonomide geçerliliğinin olmadığını dile getiren Prof. Ulusoy, “Krizden çıkmak için İslam ekonomisinin kurallarını uygulama iddiası gerçekçi değil. Emek piyasasının işlemediği, reel üretimde dar boğazların yaşandığı, dış borca muhtaç olunan bir ortamda kâr payına dayalı bir sürecin krizi sona erdirmesi akıl kârı bir yaklaşım değil” diye konuşuyor.
Hükümetin başlattığı ‘İslami finans’ tartışmasının ekonomideki sorunların üzerini örtme amacı taşıdığına dair eleştiriler de var. Hükümetin her hafta ‘sloganvari’ yaklaşımlarla ekonomideki sorunlar ile ilgisiz çözüm paketleri açıkladığını dile getiren Ulusoy, “Sürekli farklı farklı kavramların pişirilmesi en çok da işsizlikle mücadeleye ve enflasyona zarar veriyor” diyor.
Türkiye’deki payı yüzde 5
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings verilerine göre, faizsiz bankacılık alanında dünyanın en büyük ülkeleri Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Kuveyt ve Umman. Bu ülkeleri Bahreyn, Malezya ve Endonezya takip ediyor.
Suudi Arabistan’da toplam finans sektörünün yüzde 78’ini İslami finans kurumları oluşturuyor. İslami finansın oranı Kuveyt'te yüzde 40, BAE ve Katar'da ise yüzde 27 ila yüzde 30 arasında değişiyor. Son yıllarda bu alanda önemli atılım yapan Malezya ise birkaç yıl içinde İslami finansın payını yüzde 40’a kadar çıkarmayı hedefliyor.
Türkiye’deki ise İslami finans pazarının toplam finans sektörü içindeki payı yüzde 5 gibi düşük bir seviyede. Bunun en önemli nedeni olarak ise Türkiye toplumunda dolar ve altın birikiminin yaygın olması gösteriliyor.
Peki, vatandaşlar tarafından ilgi göremeyen faizsiz finans araçları, yabancı yatırımcıları Türkiye’ye çekebilir mi?
“Bunca tanıtıma rağmen halktan ilgi yok”
DW Türkçe’ye konuşan STRFS Baş Stratejisti Dr. Atahan Çelebi’ye göre, Türkiye’nin bu alanda öne çıkabilmesi için şeffaf ve uluslararası standartlara uygun kurumlar kurması gerekiyor.
Her şeyden önce ‘İslami finans’ kavramı yerine ‘faizsiz finans’ veya ‘katılım bankacılığı’ kavramlarının kullanılmasının daha doğru olduğunu vurgulayan Çelebi, “Türkiye’de katılım bankacılığının payı yüzde 5 civarında. Bunca tanıtıma rağmen bu seviyenin artmaması bize Türk yatırımcısının genel görüşünü gösteriyor” diyor.
Öte yandan Türkiye’nin faizsiz bankacılık açısından küresel bir merkez haline gelmesi için iki önemli şart olduğunu söylüyor. İlk olarak yurtdışından gelecek fonlar için kârlı ve istikrarlı yatırım alanlarının yaratılması gerektiğinin altını çizen Çelebi, şu görüşleri dile getiriyor: “İkinci olarak ise finans sistemi üzerindeki denetleyici kurumların çok daha istikrarlı adımlar atması ve uluslararası standartlara uygun bir finansal yapıya bizi kavuşturmaları gerekiyor. Aksi takdirde faizli ya da faizsiz fark etmez, yatırımların Türkiye’ye gelmesinin başka bir alternatifi yok.”
6 katılım bankası faaliyet gösteriyor
Türkiye’de faizsiz çalışan özel finans kurumlarının kurulması 1983 yılında yasal hale getirildi. AKP’nin hükümete geldiği 2002 yılından sonra bu alandaki yatırımlar artarken, özel finans kurumları yerine ‘katılım bankaları’ tanımı kullanılmaya başlandı.
Türkiye’deki ilk özel kira sertifikası (sukuk) ihracı ise 2011 yılında Kuveyt Türk tarafından gerçekleştirildi. Bir yıl sonra ise Hazine Müsteşarlığı tarafından ilk kamu kira sertifikası ihracı gerçekleştirildi. 2016 yılında ise 10'uncu Kalkınma Planı İstanbul Finans Merkezi Programı kapsamında "Katılım Bankacılığı ve Faizsiz Finansın Geliştirilmesi" kararı alındı.2019 yılı itibariyle Türkiye'de 3'ü kamu tarafından yönetilen 6 katılım bankası faaliyet gösteriyor.
Aram Ekin Duran
©Deutsche Welle Türkçe