'Türkiye büyük bir dönüşüm içinde'
4 Eylül 2013Beethoven Festivali’nin yabancı ülkelerin gençlik orkestralarının ağırlandığı bölüm olan Orkestra Kampüsü’ne bu sene üçüncü kez Türkiye’den bir orkestra konuk oluyor. İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Senfoni Orkestrası, Uluslararası Beethoven Festivali ile DW’nin ortaklaşa hayata geçirdiği üç yıllık “Beethoven ile Buluşma” projesinin ikinci yılı etkinlikleri çerçevesinde İstanbul ve Bonn’daki provaların ardından, Berlin ve Bonn’da birer konser verecek. Uluslararası Beethoven Festivali Genel Müdürü Ilona Schmiel bu konudaki sorularımızı yanıtladı:
Sayın Schmiel, 2013 yılı Uluslararası Beethoven Festivali’nin sloganı "Dönüşümler." Neden bu kavramı seçtiniz?
Geçen yılki sloganımız "Direnme" idi, bu seneki "Dönüşümler", seneye ise "Kült" olacak ve üç yıllık bir seriyi bu şekilde tamamlayacağız. Böylelikle hem günümüz sanatçılarının hem de Beethoven dönemindeki sanatçıların kendilerini kabul ettirebilmesi için gereken koşulları ortaya koymuş, onları yaratan izlerin peşine düşmüş oluyoruz. Türkiye ile Orkestra Kampüsü projesini de üç yıllık bir zaman dilimine yaydık. "Dönüşüm" kavramı festivalin tam ortasında yer alıyor ve sanatçıların, bestekârların bir devinim, dönüşüm içinde olmasına atfen kullanılıyor. Diğer yandan bu kavram, değişen kültür enstitüleri kadar büyük bir dönüşüm içinde olan bölgeleri de simgeliyor, nitekim Türkiye de bu bölgeler arasında.
Türkiye ikinci kez konuk ülke, seneye de Türkiye'den bir orkestra davet edilecek. Türkiye'ye festiavelde bu kadar ağırlık vermenizin nedeni nedir?
Bu bölge bizi çok ilgilendiriyor. 2002 yılında da İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Senfoni Orkestrası’nı davet etmiştik. Geçen on yıl içerisinde Türkiye çok değişti, siyasi ve kültürel olarak değişti, yüksekokul sistemini genişletti. Batı müziğinin yanı sıra, klasik müzik ve Türk müziği ile ilgilenen öğrenci sayısı arttı. Bizim için bu bölge çok ilginç, bu yüzden "Beethoven ile Buluşma" projesi çerçevesinde üç yıl boyunca yeni ilişkiler geliştirtmek istiyoruz. Bir defalığına değil, uzun yıllara yayılan bir proje çerçevesinde yeni bağlantılar kurmak ve bir ağ geliştirmek çok önemliydi, bunun kalıcı etkileri olacağını düşünüyoruz.
Bu sene yeniden İstanbul Devlet Konservatuarı Senfoni Orkestrası’nı davet etme kararı aldığınızı söylediniz. 10 yıl sonra yeniden aynı orkestra Bonn’a gelecek. Neden bu orkestrada karar kıldınız?
Geçen yıl Türkiye Ulusal Gençlik Filarmoni Orkestrası’nı seçmiştik. Bu sene bilinçli şekilde üniversiteye dönmek istedik. Öğrencileri davet etmek ve 10 yıl sonra bu orkestrayı yeniden çağırmanın doğru olacağını düşündük. Tabii ki 10 yıl sonra Bonn ve Berlin’de konser verecek olan öğrenciler tamamen farklı. Ancak bizim için üniversite eğitimine yönelmek ve konservatuar eğitimi sırasında oluşan bir orkestrayı buraya davet etmek, bu öğrencilere Beethoven Festivali’ne katılma fırsatı vermek çok önemliydi. Sadece bir konser değil, geniş bir program hazırladık. Önemli olan nokta şu, buradaki ailelerde konuk edilecekler. Yani sadece ülkemizle değil, Bonn ve Beethoven Festivali ile doğrudan bir köprü kuracaklar. Burada çok sayıda profesyonel sanatçı ile bir araya gelecekler, konserlere katılacaklar. Ancak örneğin çocuklar için de konser verecekler. Workshoplara katılacaklar. Çok kapsamlı bir program onları bekliyor.
DW’nin bu yıl beste sipariş ettiği genç müzisyen Zeynep Gedizlioğlu. Gedizlioğlu’nun eseri konserde icra edilecek. Gedizlioğlu’nda sizi etkileyen ne oldu?
Bu süreç bu sene çok kolay oldu. Zeynep Gedizlioğlu benim de jüri üyesi olduğum 2012 Ernst von Siemens Vakfı’nın müziğin Nobeli olarak kabul edilen besteci ödüllerinden birine layık görüldü. Münih’te ilk kez icra edilen eserinden sonra onun kabiliyetinden çok emin oldum. Hayranlık duyarak onunla sohbet ettim ve siparişi veren DW’ye önerimde onun çok özel bir genç kadın olduğunu, Türkiye’de dünyaya geldiğini, Türkiye’de müzik eğitimi görmeye başladığını, ancak Almanya’da eğitimine devam ettiğini dile getirdim. Her iki dünyada birden yaşıyor. Bugün hayatını daha çok Berlin’de sürdürüyor. Ancak her iki dünyayı da yakından tanıyor. Her iki dünyada da "evde" sayılır. Her iki tarafı da anlayabilecek durumda ve eminim ki orkestra için hazırladığı bestede de çok ilginç bir karışımı notalara dökecek. Bence onun eserini çok farklı kulaklarla dinlemek mümkün olacak. Böyle bir dönemde genç bir kadına böyle bir şansa vermenin iyi olacağını düşündüm.
Orkestra iki konser verecek, değil mi?
Evet, belirli bir programla iki konser verecekler. Şef Remiz Malik Aslanov her iki konseri de yönetecek. Aynı zamanda Türk besteci Ulvi Cemal Erkin’in şimdiye kadar gün ışığına çıkmamış 20. yüzyılda bestelenmiş bir keman konçertosuna yer vereceğiz. Erkin, 20. yüzyılda klasik müzik alanında Türkiye’nin önde gelen beş bestecisi arasında sayılıyor. Keman sanatçısı solist Bahar Biricik’in bu eseri yorumlayacak olmasından da büyük mutluluk duyuyoruz. Türk klasik müziğini de entegre ediyor olmamız iyi bir işaret. Beethoven’ın üçüncü senfonisi olan Eroica’nın da icra edileceği muhteşem bir konser dinleyicileri bekliyor.
Bilet satışları ne durumda?
Henüz Kampüs projesine dahil olmamış olanlar için söylüyorum, orkestra sadece muhteşem müzisyenlerden oluşmuyor, onlar aynı zamanda dopdolu bir salonda çalmayı da fazlasıyla hak ediyorlar. 3 Ekim’de Bonn’daki konserin biletleri neredeyse şimdiden tükendi. Henüz bilet almamış olanlara ellerini çabuk tutmalarını öneriyorum, zira fiyatlar da oldukça uygun, 15 ile 29 euro arasında değişiyor.
© Deutsche Welle Türkçe
Söyleşi: Başak Özay
Editör: Ercan Coşkun