Türkiye-BAE ilişkilerinde yeni bir dönem mi başlıyor?
21 Ağustos 2021Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, çarşamba günü Beştepe’de önemli bir ismi ağırladı. Birleşik Arap Emirlikleri için önemli bir isim olan Ulusal Güvenlik Danışmanı Şeyh Tahnoun Bin Zayed Al Nahyan’ı Ankara'da kabul etti. Cumhurbaşkanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre, görüşmede iki ülke arasındaki ilişkiler ile bölgesel konular değerlendirildi, Birleşik Arap Emirlikleri'nin Türkiye’ye yönelik yatırımları da ele alındı.
Son zamanlarda BAE’nin bölgedeki diğer aktörlerle de pozitif gündemli görüşmeleri ve atılan adımlar Türkiye ile yapılan görüşmeyi de önemli kıldı. Bunun yanında açıklamalarıyla son aylarda Türkiye gündemini sarsan organize suç örgütü lideri Sedat Peker’in de BAE'de ikamet ettiğinin bilinmesi görüşmenin önemini artırdı.
Peki uzun süredir gergin olan Türkiye-BAE ilişkilerinde yeni bir döneme mi giriliyor? DW Türkçe’ye değerlendirmelerde bulunan uzmanlar, normalleşmede ekonomi unsurunun ön plana çıktığını söylüyor.
Arap Baharı’ndan normalleşmeye
Ortadoğu’da birçok ülkenin istikrarsızlaşmasına neden olan Arap Baharı, Türkiye ile Birleşik Arap Emirlikleri ilişkilerinde de büyük ayrışmaya neden oldu. Bu süreçte karşı karşıya gelmeye başlayan iki ülke arasındaki siyasi ilişkiler zamanla Suriye, Libya, Azerbaycan ve Katar’da da kendini gösterdi. BAE ayrıca, hükümet çevrelerince 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminin finansörü olmakla da suçlanıyordu.
Katıldığı bir televizyon programında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "BAE'den gerçekleşen bu ziyaret, iki ülke arasındaki buzların eridiği anlamına mı geliyor?" sorusu üzerine; "Devletlerarasında bu tür gidiş gelişler, iniş çıkışlar olabilir. Burada da benzer bazı durumlar oldu. Şu an itibarıyla yaklaşık birkaç aydır bizim istihbarat örgütümüz başta olmak üzere Abu Dabi yönetimiyle bazı görüşmeler yaparak bu görüşmelerle belli bir yere gelmiş bulunuyoruz” dedi.
Konuyla ilgili DW Türkçe’ye değerlendirme yapan Ortadoğu Araştırmaları Merkezi (ORSAM) Körfez çalışmaları uzmanı Doç. Dr. Mustafa Yetim, BAE ile Türkiye’nin “direkt karşılıklı bir sorunu olmadığına” dikkat çekiyor.
BAE ve diğer aktörlerin “Türkiye’ye yönelik politikalarında değişikliğe gittiğine dair sinyaller verildiğine” dikkat çeken Yetim, Türkiye’nin de kendi politikalarında “yeniden ayarlamaya gittiğini” söyledi. Türkiye’nin, Suudi Arabistan ve Mısır’a kıyasla “BAE ile Türkiye ilişkilerinin daha hızlı ilerleyebileceğini düşünenlerden” olduğunu belirtti; “Suudi Arabistan’la bir sorun alanımız var, Cemal Kaşıkçı gibi bir sorun yaşadık. Mısır’la Doğu Akdeniz’de farklı düşünüyoruz. BAE ile sorunlar aşılamayacak sorunlar değil” ifadelerini kullandı.
“İki tarafın da dış politika öncelikleri değişti”
BAE, 2020 yılından bu yana Suudi Arabistan, İsrail ve Katar’la ilişkilerinde de yumuşamaya gitti. Türkiye’de de benzer bir süreç yaşandı ve uzun süredir sorunların yaşandığı Mısır ve İsrail ile bazı temaslar kuruldu.
Emekli Büyükelçi Oğuz Çelikkol da BAE ile temasın Türkiye’nin “Ortadoğu, Arap ülkeleri politikasında yeni bir açılım” ifade ettiğini söylüyor.
Türkiye ve BAE’nin “Arap Baharı’na bakışında farklılıklar” olduğunu belirten Çelikkol, Arap Baharı’nın “Ortadoğu’daki etkilerinin azaldığına” dikkat çekti; “Her ülkenin dış politikalarındaki öncelikler 2019-2020 yıllarında değişmeye başladı. Bu farklılaşmalar iki ülkenin diyalogunu da kolaylaştırıcı bir zemin hazırladı. Diyalogun daha faydalı olacağını düşünüyorlar” dedi.
BAE ile normalleşmenin ABD’deki başkanlık seçimlerinden çıkan sonuçtan bağımsız düşünülemeyeceğini belirten Siyaset Bilimci Özgün Emre Koç ise “Türkiye, Biden yönetiminden sonra kendini yeniden konumlandırma çabasına girdi” dedi.
Türkiye’nin “Biden ve Batı ile ilişkilerini iyileştirme rotasına girmeye başlayınca BAE ile olan ilişkilerde de yakınlaşma” olduğunu söyleyen Koç, ayrıca "ilişkilerin jeopolitikten ziyade ekonomik ilişki olarak gelişeceğini” düşündüğünü söyledi.
BAE ile görüşmelerde “ekonomi” etkisi
Türkiye ile BAE arasındaki siyasi ilişkiler, özellikle Arap Baharı’nın ardından giderek kötüleşirken, bu gerginliğin ekonomiye etkisi nispeten daha sınırlı oldu.
Ticaret Bakanlığı verilerine göre, iki ülke arasındaki ticaret hacmi 2000’li yılların başında yaklaşık 500 milyon dolar iken zamanla krizlere rağmen bu rakam 2017 yılında 15 milyar dolar seviyesine ulaştı. Ancak sonraki yıllarda hacimde bir düşüş yaşansa da yeniden bir yükselme gözleniyor. Geçtiğimiz yıl ithalat-ihracat dengesindeki fark açıldı ancak toplam hacim 8 milyar dolar seviyelerinde kaydedildi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da Nahyan ile yatırımlar konusunda yol haritası konusunun ele alındığını söylemiş, "İnanıyorum ki çok kısa zamanda Birleşik Arap Emirlikleri ülkemizde ciddi yatırımlara girecek" demişti.
Türkiye'nin "ekonomik anlamda ciddi bir buhran içerisinde, bu buhrandan çıkabilmek için ve iktidarın ömrünü uzatabilmesi için de ciddi bir dış kaynağa ihtiyaç” olduğunu belirten Özgün Emre Koç, "BAE’den Türkiye’ye yatırım ve sermaye akışı sağlanmak isteniyor” dedi. BAE ile ilişkilerin “jeopolitikten ziyade ekonomik ilişki olarak gelişeceğini” belirten Koç, “Türkiye’ye bir miktar yatırım ve sermaye çekilmeye çalışılacak” değerlendirmesini yaptı.
Normalleşme sürecinin “sorunsuz bir yol olmadığını” belirten Doç. Dr. Mustafa Yetim de Türkiye ile BAE arasındaki “ekonomik potansiyelin çok güçlü” olduğunu söyledi. Yetim ayrıca, “Katar’la ittifakımız var ama 2 milyar dolar dış ticarette hacmimiz yok neredeyse. Dolayısıyla BAE ile ilişkilerimizin normalleşmesinin hızlı olabilme ihtimali daha fazla” dedi.
BAE ile ilişkilerde “Sedat Peker ve İhvan” faktörü
BAE ile ilişkilerdeki sorunlu alanlardan biri de Türkiye’nin Müslüman Kardeşler’e yönelik tutumu oldu. Mısır’da Müslüman Kardeşlerin de desteklediği Muhammed Mursi’ye Türkiye’nin verdiği destek sonrası Türkiye’nin ikili ilişkilerinde sorunlar yaşanmasına neden oldu. Ancak Mısır’la normalleşme sürecinin başlamasıyla birlikte Müslüman Kardeşler’in Türkiye’deki faaliyetlerine sınırlama getirildiği basına yandı.
Peki BAE ile ilişkilerindeki normalleşme süreci Türkiye’nin Müslüman Kardeşler ile arasına mesafe koymasına neden olur mu?
“Mısır’la, BAE ile, Suudi Arabistan’la ikili ilişkileri riske atacak söylemlerin yumuşatılması doğru bir tercih” diyen Mustafa Yetim, “Şu anda yapılan sorun oluşturacak söylemlerden vazgeçildiği şeklinde” ifadesini kullandı.
Son aylarda gündeme taşıdığı iddialar ve açıklamalarıyla BAE’de bulunduğu bilinen Sedat Peker konusunun da ikili ilişkilerin önemli bir başlığı olması bekleniyor. Peker, bulunduğu ülkenin "yetkililerinin uyarısı” nedeniyle yeni video çekemediğini açıklamıştı. Ardından yapılan değerlendirmelerde ise Peker’in Türkiye’ye iade edilebileceği konuşulmuştu.
Sedat Peker’in hala BAE’de olması halinde durumunun ikili görüşmelerde gündeme gelmiş olma ihtimalinin yüksek olduğu belirten Siyaset Bilimci Özgün Emre Koç, “Son haftalarda attığı tweetlere bakacak olursak, birincisi Gülen cemaati ile Erdoğan iktidarı arasında gizli görüşmelere yürütüldüğünü, pazarlıklar, yakınlaşma çabası olduğunu iddia etti Peker… Gülen cemaatiyle böyle bir diyalog çabası içerisine girildiyse eğer bunu da Batı ile, ABD ile ilişkileri restore etme çabasının bir parçası olarak yorumlayabiliriz” dedi.
Organize suç örgütü lideri Sedat Peker, 17 Ağustos’ta Twitter’dan paylaştığı mesajlarda AK Parti ve Fethullah Gülen yapılanması arasında gizli görüşmelerin yürütüldüğünü iddia etmişti.
Adnan Ağaç
© Deutsche Welle Türkçe