Türk şirketlerin borç sorunu büyüyor
23 Nisan 2018Türkiye 24 Haziran’da yapılması planlanan erken seçim gündemine kilitlenirken ekonomideki sinyaller piyasalarda tedirginlik yaratıyor. Özellikle artan döviz kurları karşısında borçları giderek büyüyen şirketler, 2018’de ciddi zararlarla karşı karşıya. Otomotivden beyaz eşyaya pek çok sektörde yeni zamlar gündemde.
25 Nisan’daki Merkez Bankası toplantısından ise faiz artırımı beklentisi giderek artıyor. DW Türkçe’ye konuşan TÜRKONFED Başkanı Tarkan Kadooğlu da “Son yıllarda giderek daha fazla dövizle borçlanan iş dünyası, ciddi anlamda bilanço bozulmalarıyla karşı karşıya” değerlendirmesini yaptı.
Borç oranı artıyor
Uluslararası Finans Enstitüsü’nün (IIF) yayınladığı son Küresel Borç Gözlem Raporu'nda gelişmekte olan ülkelerin 2018 sonuna kadar kamu ve özel sektör olmak üzere toplam 1 trilyon 900 milyar dolarlık borç ödemesi yapacağına işaret edildi ve en büyük borç geri ödemesi yapacak ülkeler de Çin, Rusya, Güney Kore ve Türkiye şeklinde sıralandı.
Merkez Bankası verilerine göre Şubat sonu itibarıyla kısa vadeli dış borç stoku 2017 yıl sonuna göre yüzde 5 artışla 122 milyar 9 milyon dolara yükseldi. Bu durum yalnızca KOBİ’lerde değil, milyar dolarlık büyük şirketlerde de zararlara ve bilanço bozulmalarına neden oluyor. Son birkaç ay içerisinde Türkiye’nin önde gelen sermaye gruplarından Yıldız Holding, Doğuş Holding ve Unit Holding, bankalardan borç yapılandırması talebinde bulunurken son dönemin gözde müteahhitlik şirketlerinden İnanlar İnşaat da iflasını istedi.
Erken seçim kararı
Peki şirketler erken seçim kararını ve borçluluk tehlikesini nasıl değerlendiriyor?
Türkiye özel sektörünü temsil eden en büyük sivil toplum kuruluşu Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu, yani kısa adıyla TÜRKONFED. 2014’ten beri Brüksel’de temsilciliği bulunan ve Avrupa KOBİ Birliği Üyesi olan TÜRKONFED, 40 bine yakın şirketi temsil ediyor ve Türkiye dış ticaretinin yüzde 83’ünü gerçekleştiriyor. DW Türkçe’ye konuşan TÜRKONFED Başkanı Tarkan Kadooğlu, “Son yıllarda giderek daha fazla dövizle borçlanan iş dünyası, ciddi anlamda bilanço bozulmalarıyla karşı karşıya” diyor.
Erken seçimin bir an önce yapılması ve gelecek yeni hükümetin hızla yatırım iklimini canlandıracak adımlar atması gerektiğini vurgulayan TÜRKONFED Başkanı, “Şu anda firmaların çoğunda çok ciddi kur zararı var. Bilançolar zarar yazıyor. Bu durum sürdürülebilir değil. Son 1 ayda TL’de yaşanan yüzde 8 civarında değer kaybı, ne yazık ki Türkiye’nin siyasi huzursuzluğundan kaynaklanan bir durum” diye konuşuyor. Son 20 yıldır döviz geliri olmayan şirketlerin dolar ve euro ile borçlandığını dile getiren Kadooğlu, “Şirketler bir an önce bu konuda geçen yıl olduğu gibi, hükümetten yeni destekler ve kalıcı reformlar bekliyor. Ancak şu an seçim süreci başladı ve önümüzdeki 2 ay boyunca maalesef yeni bir adım atılmayacak ve şirketlerin zararı artacak” değerlendirmesinde bulunuyor.
Alacak sigortası talebinde patlama
Nisan ayı başından beri döviz kurlarında yaşanan artışla birlikte TL’nin yüzde 8’e yakın değer kaybetmesi, pek çok alanda yeni zam dalgasını da beraberinde getiriyor. Şirketler artan enerji ve işgücü maliyetlerine karşı ürün fiyatlarına zam yapmaya hazırlanıyor. Merkezi Almanya'da bulunan kombi üreticisi Vaillant Grup'un 1992'den beri Türkiye'de faaliyet gösteren şirketi Vaillant Türkiye'nin Genel Müdürü CEO’su Alper Avdel, döviz kurlarındaki yukarı yönlü gidişin maliyetler üzerindeki baskıyı her geçen gün artırdığına işaret ederek, “Bu süreçte şirketlerin karlılığı eriyor. Üreticiler yeni dönemde tüketiciye zamlı fiyatlar uygulamak zorunda kalacak” diye konuşuyor. Borçlu şirketler, piyasadaki alacaklarını garanti altına almak için de harekete geçmiş durumda.
Türkiye’deki pek çok büyük projeye hizmet veren IBS Sigorta’nın Genel Müdürü Murat Çiftçi, son dönemde şirketlerden gelen alacak sigortası talebinin patlama yaptığını söylüyor. Bir yandan borçluluk sorunu yaşayan diğer yandan piyasadaki alacaklarını garanti altına almak isteyen firmaların alacak sigortası talebini beş kat artırdığını ifade eden Çiftçi, “Döviz kurlarındaki artış beraberinde böyle bir talep getirdi. Ancak risk ortaya çıktıktan sonra alacak sigortası talebinde bulunmak işe yaramıyor” diye konuşuyor.
Erdoğan-Merkez Bankası gerilimi
Bu noktada Merkez Bankası’nın 25 Nisan tarihinde gerçekleştireceği Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısından çıkacak mesajlar büyük önem taşıyor. Zira Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Merkez Bankası arasındaki ‘faiz’ geriliminin nasıl sonuçlanacağı, piyasaların yönü açısından da belirleyici olacak. Pek çok piyasa oyuncusu erken seçim kararı ile birlikte faiz artırımı ihtimalinin arttığı görüşünde. Merkez'in 25 ya da 50 baz puanlık bir artış yapacağı beklentisi hakim.
Ancak farklı düşünenler de var. DW Türkçe’ye konuşan Prof. Dr. Kaya Ardıç’a göre, dövizde yükseliş trendini geri çevirmek için faiz artırmaktan başka çözüm görünmüyor. Öte yandan Merkez Bankası’nın Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ters düşme pahasına faiz artırma yoluna gitmesinin zor olduğunu dile getiren Prof. Ardıç, “Erdoğan’ın Merkez Bankası’na ilişkin son söylemleri hayli sertti. Buna rağmen Merkez faiz artırabilir mi, şüpheliyim. Yine de erken seçim öncesi kurların düşmesi için hükümet faiz artırımına göz yumabilir” değerlendirmesinde bulunuyor.
Aram Ekin Duran / İstanbul
© Deutsche Welle Türkçe