Twitter’ın hesap kapatması çözüm mü?
14 Ocak 2021ABD Başkanı Donald Trump'ın kullanıcı hesabı, geçen hafta Washington'daki kanlı Kongre baskınının ardından Twitter tarafından kalıcı olarak askıya aldı. Gerekçe olarak da Trump'ın halkı isyana teşvik etmesi gösterilerek "Twitter'ın, şiddet ve nefret kışkırtıcılığının aracı olarak kullanılmasına izin verilmeyeceği" vurgulandı. Başkanlık koltuğunu 20 Ocak'ta Joe Biden'a bırakacak olan Donald Trump, son zamanlarda tweet'leriyle 88 milyondan fazla takipçiye ulaşıyordu. Birçok iletişim ve medya uzmanı, Trump'ın sosyal medyadan menedilmesini "doğru ve önemli bir adım" olarak değerlendiriyor. Onlara göre, oyların çalındığı bir seçim iddiasının kalıcı olarak yayılması, demokrasi açısından büyük tehlikeler barındırıyor.
Sansür eylemi mi?
Kimileri ise bu görüşe katılmıyor ve seçilmiş bir başkanın, önemli bir iletişim kanalından engellenmesinin "sorunlu bir adım" olduğunu savunuyor. Böyle düşünenler arasında Almanya Başbakanı Angela Merkel de bulunuyor. Federal Hükümet Sözcüsü Steffen Seibert, Trump'ın Twitter erişiminin kalıcı olarak askıya alınması konusuna Merkel'in mesafeli yaklaştığını dile getirerek "ifade özgürlüğünün temel bir hak olduğunu ve vazgeçilmez bir önem taşıdığını" hatırlattı.
Bu tür müdahalelerin yalnızca yasal çerçevede yapılabileceğini ve bunun sosyal medya platformu operatörlerinin takdirine bağlı olmaması gerektiğini vurgulayan Seibert, "Bu açıdan bakıldığında Şansölye Merkel, ABD Başkanı'nın hesaplarının kalıcı olarak askıya alınmasını sorunlu olarak görüyor" dedi.
Rus muhalif siyasetçi Aleksey Navalni de Twitter üzerinden yaptığı paylaşımda benzer eleştiriler dile getirdi. Navalni, sosyal medya hesaplarının, platform operatörleri tarafından askıya alınması ya da kapatılmasını, duygusal ve siyasi motiflerden beslenen bir "sansür eylemi" olarak tanımladı. Rus muhalif, ayrıca Twitter'da bu tür kararları kimin, neye dayanarak aldığını ve neden Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin gibi diğer bazı aktörlerin de aynı gerekçelerle dışlanmadığı konusunda şeffaf olunmadığını sorguladı.
Diğer yandan Donald Trump'ın Twitter hesabının askıya alınmasından esinlenerek, Almanya'da da hararetli bir tartışmanın fitili yeniden ateşlendi. Sağ popülist Almanya için Alternatif (AfD) partisinin de Trump ile aynı akıbete uğramasını isteyenler #AfDTwitterBanNow ve #AfDRaus etiketleriyle bir kampanya başlattı. Büyük ilgi gören çağrı, Almanya'daki Twitter trendlerinde uzun süre üst sıralarda yer aldı.
Twitter'ın Trump hamlesi, tüm dünyadaki muhafazakâr Twitter hesaplarını da dolaylı olarak etkilemiş görünüyor. Bazıları birkaç gün içinde binlerce takipçi birden kaybetti. Ancak bunun, pek çok muhafazakâr görüşlü kullanıcının protesto amacıyla Twitter'a veda etmesinden mi, yoksa Twitter'ın şeffaf olmayan bazı uygulama ve düzenlemelerinden mi kaynaklandığı henüz tam olarak netleşmedi.
Alternatif platform arayışları
Bir sosyal medya profiline, hesap sahibinin giriş yapmasının engellenmesine ve aynı zamanda bu profilin, diğer kullanıcıların erişimine kapatılmasına teknik olarak "Deplatforming" (Platformsuzlaştırma) adı veriliyor. Almanya'nın Jena kentinde bulunan Demokrasi ve Sivil Toplum Enstitüsü'nün hazırladığı bir araştırma, "Deplatforming"in özellikle aşırı sağ kullanıcılar söz konusu olduğunda etkili bir yöntem olduğunu zira dikkatleri üzerlerine çekme imkanları kısıtlanan radikal aktörlerin, böylece kendi saflarına birey katma konusunda da daha az sonuç elde edebildiğini ortaya koyuyor. Hesapları, platform yönetimi tarafından askıya alınan kullanıcılar, ya aynı platformda farklı profiller oluşturma ya da alternatif sosyal medya mecralarına geçme yoluna gidiyor.
Nitekim Twitter hesabı bloke edilince önce aynı platformda kendi yönettiği başka hesapları kullanmaya çalışan Donald Trump, bunların da engellenmesinden sonra alternatif sosyal ağlara yöneldi. Hatta şimdi kendi sosyal medya platformunu oluşturmaya çalıştığı bile iddia ediliyor.
Twitter ve Facebook gibi mecraların, giderek daha fazla radikal içerikli profili bloke etmesi, denetimin nispeten daha az olduğu alternatif platformlara ilgiyi bir anda artırdı. Bunlardan biri de canlı video yayın hizmetleri sunan "Dlive" oldu. Bazı Trump taraftarlarının Kongre baskınını Dlive üzerinden canlı yayınlamaları, dikkatleri bu siteye çekti. Yaklaşık iki buçuk yıllık bir geçmişi olan ve halihazırda video oyunu oynayanların ağırlıklı olarak tercih ettiği platform, aynı zamanda ırkçılık, antisemitizm ve komplo teorileri savunucularına propaganda zemini sunmakla da eleştiriliyor.
Bu tarz sosyal ağlar, her türlü görüş ve düşüncenin özgürce ifade edilmesine imkân sunduklarını özellikle iddia ediyor. Bu da Twitter ve diğer mecralardan menedilen ya da kendi isteğiyle ayrılan çok sayıda radikal görüşlü kullanıcının, daha esnek kurallara sahip sosyal ağları kullanmaya başlamasına neden oluyor.
Ancak Demokrasi ve Sivil Toplum Enstitüsü'nün konuyla ilgili araştırmasını hazırlayan isimlerden olan Maik Fielitz, bunun ille de olumsuz bir gelişme anlamına gelmediğini savunuyor: "Sosyal ağlar, şu anda zaten karşıt görüşlerin gerçek bir münazarasına sahne olmuyor. Uzun süredir internette çeşitli alt platformlar mevcut. Gelecekte de görüş alışverişinin gerçekleşebileceği yeterince mecra olacak." Fielitz'e göre bu noktada gazete ve radyo gibi klasik medya araçları rol oynamaya devam edecek: "Sosyal medyanın, başlangıçta amaçlanan işlevi olan ‘kişilerin özel bir ağ oluşturmasına’ yeniden fırsat verilebilmesi için, toplumdaki tüm farklı söylemlere klasik medyanın yayınlarında da yer verilerek, mevcut çeşitliliğin yansıtılması gerekiyor."
Lisa Hänel
© Deutsche Welle Türkçe